Bravo İsveç’e diyoruz. Çünkü TBMM’nde, NATO üyeliği için yapılan oylamada, lehine ‘Evet’ oyu alabilmiştir. Bu protokole oy veren milletvekillerine söylenecek sözümüz kalmadı. Milletinden oy alarak Meclis’e giren milletvekillerinin, her şeyden önce milletin bekasını düşünerek oy kullanması gerekir. Ama gördüğümüz, hükümetle ittifak içinde olan MHP, ayrıca Gelecek Partisi, Deva Partisi ve CHP bu teklife oy vermişlerdir. Bunlar böylece kendileri hakkındaki düşüncelerimizi, kanaatlerimizi teyit etmiştir. Çünkü bunların tamamı milli değil, Amerikacıdır.
Böylece ülkenin bekasını tehlikeye atmışlardır. Zira ülkemizi devamlı sıkıntıya sokan, PKK’ya yardımları devam eden, kutsal kitabımız Kur’an’ın İsveç’te yakılmasına rağmen seyirci duran İsveç’e muhtaç olmadığımıza göre, bunun NATO üyesi olması için Meclis’te desteklenmesi akıl tutulmasıdır. Bu protokole oy veren milletvekillerinin, utanmadan, sıkılmadan milletimizin yüzüne nasıl bakabileceği merak konusudur.
Ayrıca belirtelim ki, İsveç’in NATO’ya girmesini sağlayan protokol Mecliste onaylandıktan hemen sonra, ABD memnuniyetini dile getirmiş, daha önce olduğu gibi “Bizim çocuklar görevlerini yapmış” anlamında açıklamalarda bulunmuştur. Parlamentomuzun çoğunluğunun verdiği oylar, görüldüğü gibi ABD’ni sevindirmiştir.
Mecliste protokolün oylanmasından sonra acaba ABD:
• Güney hududumuzda yuvalanan ve kendileri tarafından desteklenen PYD/YPG ‘yi desteklemekten, onlara silah vermekten, eğitimlerini yaptırmaktan, uçaklarımızı düşürmekten vaz mı geçecek?
• Parasını verdiğimiz F 35 uçaklarımızı bize verecek mi, F 16’ların bize satışını sağlayacak kararı alacak mı?
• Ekonomimizi çökertmeye devamdan vaz mı geçecek?
• Büyük Ortadoğu Projesinden vazgeçip, Ortadoğu’yu rahatlatacak mı?
• Münhasır deniz alanlarımıza müdahaleden vaz mı geçecek?
• İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımı desteklemekten ve seyretmekten vaz mı geçecek?
• Kıbrıs için planladığı projeden vazgeçip, KKTC’ni mi tanıyacak?
cai sualdir. Bugüne kadar duyduğumuz, gördüğümüz ve okuduğumuz kadarıyla bunlardan asla vazgeçmeyecektir. Aksine Türkiye’yi tehdit etmeye devam edecektir. Gelişmemizi önlemek için Siyonizm’le el ele vererek ülkemizi rahatsız etmeye devam ederek, fırsat eline geçtiği anda yine bizi sıkıntıya sokacak, silah ambargosunu tekrar uygulayacaktır.
Bunlar bilindiği halde, ABD’ni memnun etmek için, işin başından beri laklak eden yönetim kadrolarımızın, bu hal perişanlığı bizi üzmektedir. İnsanlarımız da maalesef siyasi taassup sebebiyle kulakları üstüne yatmış, olan biteni duymamaktadır. Bugüne kadar Reisin yaptığı konuşmalar ve çizdiği zikzaklar milletimizin gözünden kaçmamaktadır. Zira Sayın Cumhurbaşkanı:
1- Ben görevde olduğum sürece ABD papaz Brunson’u bizden alamaz dedi ama papazı iade etti.
2- Faiz asla yükselmez, nas vardır dedi ama faiz tavan yaptı.
3- İsrail hakkında olumlu düşünmem dedi ama Gazze saldırısına rağmen İsrail’e karşı tatmin edici muhalefeti görülmedi.
4- Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile görüşmem dedi ama daha sonra bal gibi görüşmeler yaptı.
5- Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile muhatap olmam dedi ama sonra kapılarına kadar gidip, Miçotakis’le görüştü.
6- İsveç asla NATO’ya giremez dedi ama 23 Ocak 2024 Salı günü Meclis’ten onayı çıkarttı yani sözünde durmadı.
7- Bedelli askerliği asla düşünmem dedi ama bedelli askerlik elan devam etmektedir.
8- NATO’nun Libya’da ne işi var dedi ama NATO üyesi Fransa’nın Libya’yı bombalamasına sesini yükseltemedi.
9- Cemal Kaşıkçı cinayeti sonrası esip gürledi ama sonunda Kaşıkçı’nın gerçek katili zalim Veliahd Prens Selman’ı kapılarına kadar gidip ziyaret etti.
10- Beşar Esad’la görüşmem dedi ama aracılar devreye koyarak, barış çubuğu uzattı.
11- Diklenmeden dik durduk dedi ama dış politikada eğildiğini gördük.
12- Birleşik Arap Emirlikleri’ne karşı sert açıklamalarda bulundu ama daha sonra para bulma umuduyla onları ziyaret etti.
Hemen belirtelim ki, devletleri idare edenlerin konuşmalarına dikkat kesilmesi gerekir. Daha önce yaptığı konuşmaları daima nazara alarak konuşmalı, konuşmalarında tezat olmamalı, tam aksi istikrarlı olmalıdır. Hele hele vatandaş ağzıyla hiç konuşmamalı, konuştuktan sonra da dik durmasını bilmeli, eğilip bükülmemelidir.
Bu hususlara dikkat etmeden yapılan konuşmalar, çoğu zaman konuşmacının inanılırlığını, güvenilirliğini azaltır. Derler ki; “Konuşmak gümüş ise sükût altındır.” Ama bizimkilerde susmak şöyle dursun, çoğu zaman zikzaklı konuşmaktadırlar.
Bir idareci dün konuştuğunu bugün unutmadan, yarın konuşacağını iyice inceleme yaparak konuşursa, konuşmanın kıymeti harbiyesi olur. Aksi halde konuşulanların söz değeri kalmaz. Bugün gördüğümüz kadarıyla, bizdeki idareciler maalesef dikkat etmeden konuşmakta, böylece inanılırlığını da azaltmaktadır.
Bu dünya malını yığdı vefâsın görmedi Kârûn
Kitip yer astığa âhır cihandın kiti armanlık (Ahmet Yesevi)
Yani zenginliği dillerde efsane gibi dolaşan Karun bile yığdığı dünya malının vefasını, hayrını görmedi; en sonunda bir avuç toprağın altında yok olup gitti.
Öyleyse Karun misali siyaset yapanların ardına düşerek, yanlış olan icraatlara oy vermek suretiyle, Karun’un akıbetine uğramayın. Milletin hayrına olanların peşinde koşun. Bunu yaparken de bizler gibi kul olanların emirlerine değil, Allah’ın buyruklarına uyun. Ahmet Yesevi der ki: “Eyâ dostlar nadan birle ülfet bolma” Yani ey dost olanlar! Cahil kimselerle asla dostluk peydah etme. Sonun hüsran olur. Onların söylediklerine değil, icraatlarına bakın. Çünkü: “Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât / Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde.” (Ziya Paşa)
İşte İsveç’in NATO’ya girmesinden önce konuşmalarıyla mangalda kül bırakmayanların, şimdi papağan gibi konuştuklarını görüyor ve memleketimiz açısından üzülüyoruz. Sonuç olarak:
Eyvâh bu bâzîçede bizler yine yandık,
Zîrâ ki ziyân ortada bilmem ne kazandık. (Ziya Paşa)
Rahman ve Rahim,
Kadir ve Muktedir,
Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.
Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). Cağaloğlu – 25.01.2024