İsmail Müftüoğlu, "Zalimler defolsun ama Müslümanlar birbirinin öldürmesin..." başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Bugün Ortadoğu Bölgesinde cereyan eden olayları daha iyi anlamak için, biraz gerilerde yapılan açıklamalara bakmamız yeterlidir.

·       Condoleezza Rice (ABD eski Dışişleri Bakanı) 7 Ağustos 2003 tarihinde, ABD ulusal güvenlik danışmanı olarak görev yaptığı esnada, Washington Post gazetesindeki açıklamasında: “22 İslam ülkesini dizayn edeceğiz” demiştir.

·       Dick Cheney (ABD eski Başkan Yardımcısı) 11 Eylül 2001 tarihli ikiz kule saldırısından sonra yaptığı açıklamada: “Hedefimiz İslam dünyasıdır. Irak’ı işgal etmeseydik, Müslüman ülkeler Ortadoğu’da bir İslam birliği kurarak, İsrail’i haritadan silebilirlerdi” demiştir.

·       Margaret Thatcher (İngiltere eski Başbakanı) 5-6 Temmuz 1990 tarihli Londra toplantısında: “Şimdi NATO’yu fesih mi edeceğiz?” dedikten sonra: “Düşmanı olmayan ideoloji yaşayamaz. Bizim yaşayabilmemiz için mutlaka bir düşmanımızın olması lazımdır. Sovyetler Birliği dağıldı ve düşman olmaktan çıktı. Onun yerine yeni bir düşman koymamız gerekiyor. Bu yeni düşman İslam olacaktır” demiştir.      

İşte bu talimatlar sonunda, 22 İslam ülkesi vurulmaya başlandı. Önce Afganistan, arkasından Irak, daha sonra Libya, şimdi de Suriye darmaduman edildi.

Suriye, Yavuz Sultan Selim döneminde, 1516 yılında fethedilerek, Osmanlı topraklarına katıldı. Aşağı yukarı 400 sene bizim ülkemiz oldu.  Bu ülke ile tarihi ve manevi bağlarımız izahtan varestedir. Nitekim Suriye Humus vilayetinde Hâlid Bin Velîd’in kabri bulunmaktadır. Ömer b. Abdülazîz’in kabri de Suriye’de bulunmaktadır. Muhyiddin İbnü’l Arabî, Selâhaddîn-i Eyyûbî, Hâlid el-Bağdâdî, sahabelerden Bilâl-i Habeşî, Ca’fer-i Tayyâr, İbn Ümmü Mektûm’un da kabirleri Suriye’dedir. Malum Irak, Suriye, Ürdün Sykes-Picot anlaşması sonucu cetvel-kalem oluşturulan ülkelerdir. Yani Osmanlıdan koparılan topraklardır.

Hemen belirtelim ki, Suriye bağımsızlığına(!) kavuştuktan sonra, ilki 1949, sonrası 1954, 1961, 1962, 1963, 1966, 1970 darbeleriyle uğraşmıştır. Şimdi de iç çalkantılar sonucunda, 2024’de değişikliğe uğramış bir ülkedir.

Rusya’nın, ABD’nin, İngiltere’nin, Almanya’nın, İran’ın, İsrail’in ve Türkiye’nin Orta Doğu politikaları, vazgeçilmez politikalardır. Çünkü emperyalist devletler dünyanın hemen hemen her tarafını sömürmektedir, Suriye de bunlardan birisidir. Ayrıca bu emperyalist güçler Arz-ı Mev’ûd topraklarında Büyük İsrail’in kuruluşunu desteklemekte, bize de Büyük Orta Doğu Projesinin eşgüdüm başkanlığı düşmektedir.

Nitekim:

·       James Warburg (ABD eski Başkanı Roosevelt’in mali danışmanı): ‘Sevseniz de sevmesiniz de devamlı işgal ederek veya anlaşmalarla bir dünya hükümetine kavuşacağız’ demiştir.

·       Prof. Dr. Saul Mandlovite: Bir dünya hükümeti kurup, kurmayacağımız, sorun olmaktan çıkmıştır. Şimdi sorun nasıl kurulacağıdır” demiş ve işaret fişeğini atmıştır.

·       Woodrow Wilson ( ABD eski Başkanı): “Benim düşünceme göre, kutsal toprakları (Arz-ı Mev’ûd’u) insanlarla doldurmak zorundayız” demiştir.

·       Jimmy Carter (ABD eski Başkanı): “İsrail’in başarısı politik bir başarı değildir. Gerçekleşmesi şart olan bir inançtır” demiştir.    

Görülüyor ki, Ortadoğu’da Büyük İsrail Devletinin kurulabilmesini sağlamak için, Ortadoğu ülkeleri yeniden dizayn edilmeye başlanmış ve bu dizayn Suriye ile tavan yapmıştır.

Onun için İsrail önce Gazze’yi, sonra Lübnan’ı ve şimdide zaman zaman Suriye’yi bombalamaktadır. Yüz binleri öldürdüğü halde, küresel çete devletler sesini çıkarmıyor, tam aksi gemileri, uçakları ve paraları ile İsrail’i destekliyor. Nitekim İsrail 9 Aralık 2024’den itibaren de Suriye’ye ait Golan Tepelerini vurarak, topraklarına katmaya çalışıyor. Bu Siyonist şer güç şimdide Şam’ı bombalıyor, dünyadan ses çıkmıyor.

Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN (merhum) “Siz meseleyi Suriye mi sanıyorsunuz? Onların Suriye’yi istemesinin tek bir nedeni vardır. O da Türkiye’yi işgal etmek için zemin hazırlamaktır. Eğer bir gün mesele Suriye olursa, bilin ki hedef Türkiye’dir. Bu söylediklerimi bir gün gelecek anlayacaksınız” demiştir.

Merhum Erbakan’ı millet olarak, geç de olsa şimdi anladık ama iktidardakiler hâlâ anlamadılar. Zira sadece açıklamalar yapmaktadırlar. Ama ABD, Rusya ve İsrail isteklerini realize etmek için ciddi çalışmalar yapmaktadır. Türkiye’min sesi bile net çıkmamaktadır.  

Suriye’nin dağıtılması İsrail’in önünün açılmasını sağlayacak, böylece İran’la komşu haline gelecektir. Onunla halleştikten sonra, bize savaş açacaktır. Bunu da sağ olanlar görecektir. Çünkü Amerika ve İngiltere Ortadoğu coğrafyasını bölmek istiyor, ayrıca İsrail’e yeni alanlar açmaya çalışıyor.

Türkiye’nin tavrı ne olmalıdır?

·       Suriye meselesinin halli için, İran ve Mısır’la ortak bir fikir etrafında toplanmak, sağlanmalıdır.

·       Türkiye emperyalist güçlerden uzak durmalıdır.

·       Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmalıdır.

·       Müslümanlarının birbirlerini öldürmesinin önüne geçilmeli, Müslümanların idare ettiği bir yönetim desteklenmelidir. Zalimlerde affedilmemelidir.

Netice de zalimler def olup gitsinler ama Müslümanlar birbirini öldürmesin, sımsıkı kenetlensin. 

Rahman ve Rahim,

 Kadir ve Muktedir,

Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.          

Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 12.12.2024