Dünyada birçok yetenekli kişi, küçük bir cesaret sahibi olmadıkları için silinip gitmişlerdir.” (Sydney Smith)

                                  

                                   Tarihte, cesaretiyle meydan okuyanlardan birisi de General Oliver Cromwell’dir. General Cromwell 20 Nisan 1653 tarihinde, demokrasinin beşiği olduğu iddia edilen İngiltere parlamentosunda yaptığı tarihi konuşmada, ezcümle;

                                   “Ey bu milletin aşağılık mensupları! Acele edin ve defolup gidin… Oturumunuzu sonlandırmaya geldim. Meclisi yaptığınız her icraat ile kirletmenize ve şerefsizleştirmenize artık kalıcı bir son vermeye geldim.

                                   Siz ki fitneci, fesatçı meclis üyeleri, siz ki iyi bir hükümet olmak dışındaki her şeysiniz!!!

                                   Kiralık sefil yaratıklar, zavallılar, ülkenizi en küçük şahsi çıkar adına satılığa çıkaranlar, birkaç kuruş için Tanrı’ya ihanet edenler, içinizde bir parça da olsun erdem kalmadı mı? Bir parça vicdan da mı yok? Bir sahtekâr kadar bile dindar değilsiniz!

                                   Para sizin yeni tanrınız olmuş! Satılığa çıkaramadığınız bir değer de kalmadı. Ulusunuz adına iyi bir şey düşünemez misiniz? Sizi çıkarcı sürüsü… Bulunduğunuz bu kutsal meclisi, o varlığınızla kirletiyorsunuz!

                                   (Böylece) halkın size verdiği yetkiyi kötüye kullandınız. Siz ki, halkın umutsuz dertlerine çare olmalıydınız. Kendiniz halka en büyük dert kaynağı oldunuz!

                                   Ama ülkemiz beni, bu meclisi temizlemeye çağırdı! Ve bu gücü de Tanrı bana verdi. Vay halinize! Şimdi derhal defolun! Acele edin rüşvetin köleleri. Acele edin, gidin. Süslü saltanat eşyalarınızı alın ve defolup gidin” diyerek tarihten seslenmiştir.

                                   Bu nutuk dünyadaki 50 söylevden biri sayılmaktadır. Sonunda ülkeyi krallıktan cumhuriyete çevirmiş ama kendisi tek başına ülkeyi idare etmiştir. İcraatı tartışmalı ama cesaretiyle istediği sonuca ulaşmıştır. 

                                   Hemen belirtelim ki, uzaktan cesur olmak, meydan okumak kolaydır. Çünkü tehlikeyle karşılaşmayan insan cesaretin kıymetini bilmez. Nitekim cesaretin bittiği yerde esaret başlar. 

                                   Malumdur ki, tarih geçmişte yaşanan olayları günümüze nakleder. İbret alınırsa, tarih tekerrür etmez. Cesur adımlarla engeller aşılır. Yürekli çıkışlarla mesafeler kat edilir. Aksi halde ülkelerin sonunun gelmesi mukadder olur. Böylece emperyalistlerin iştahı kabarır. Gelişmeleri takipten mahrum ülkelerin de batması kolaylaşır.

                                   Yani: “Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret etmedikçe insan, yeni okyanuslar keşfedemez.” (Andre Gide) Onun için tarihten ibret alarak, geleceğe bakmak gerekir. Bunun sağlanması da milli ve manevi değerleri devreye sokmakla, şahsiyetli dış politika ile mümkün olabilir. 

                                   Aksi halde ülkelerin batması mukadder olur. Emperyalizm hâkimiyet kurar, ümüğümüzü sıkar. Onun için ülkelerin parlamentoları vesayete boyun eğmeden görevlerini yerine getirmeli, baskılara göğüs germelidir. Vesayet altında kalan meclislerin sonu hüsranla biter, tarih bunun şahididir. İngiltere’de yaşandığı gibi… Sonuç olarak sadece ülkenin menfaatlerini düşünmek gerekir, şahsi menfaatleri değil. Makaleden maksat, cesaretle ülkeler için her türlü icraatın gerçekleştirilebileceğini, hayırlı ve güzel sonuçların da haydi haydi alınabileceğini hatırlatmaktır.   

                                   G. MacDonald’ın dediği gibi; “Cesaretin en korkunç düşmanı, korkunun kendisidir; korkulan şey değil, içindeki korkuyu yenmeyi başarabilen insan en büyük kahramandır” vesselam.                           

                                   Rahman ve Rahim,

                                   Kadir ve Muktedir,

                                   Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.    

                                   Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 14.11.2024