Son 50 sene içinde ABD’ne meydan okuyan iki önemli şahsiyet var. Birisi 1964’de tahta geçen Kral Faysal, diğeri de Milli Görüşün lideri olan merhum Necmettin Erbakan’dır.
Her iki insan da İslam Birliğini kurmak için çırpınıp, durdular. Bunlardan ABD’ne meydan okuyan ilk önce Kral Faysal oldu. Diğeri de TBMM kürsüsünden: “Bana ne Amerika’dan, bana ne Amerika’dan” diyerek, ABD’nin ka’le alınabilecek bir devlet olmadığını vurguladı. Merhum Erbakan hariç, ülkemizdeki diğer parti başkanlarının tamamı ABD’ne boyun eğmiştir.
Kral Faysal’ın ilk icraatı, kraliyet çocuklarının ABD’nde, Avrupa’da eğitim görmelerini yasaklamak oldu. Tehlikeyi görmüştü. (Onun için) çocuklar kendi ülkelerinde eğitim görsün dedi. Kral Faysal bir gün (Türkiye’ye geldiğinde) Topkapı Sarayını gezerken (Medine’yi savunan) Fahrettin Paşanın getirdiği kutsal eşyaları görünce şunu demişti: “Allah rahmet etsin Fahrettin Paşaya, o (bu eşyaları) getirmemiş olsaydı, bunları bizim bedevilerden biri alıp, birkaç kuruşa satardı. Biz de şimdi (eşyaların) nerede olduğunu bilemezdik.”
Kral Faysal bir Türk kızı ile evlendi. 1932’de Dışişleri Bakanı olarak Rusya’yı ziyaret eden Faysal, dönüşte uğradığı İstanbul’dan (Sakarya – Hendek Çerkezlerinden olan) İFFET hanımı da yanına alarak, Suudi Arabistan’a gitti. Aynı yıl içinde evlendiler. Bu evlilikten 7 çocukları oldu. İffet hanım eşine Türkçe, eşi Faysal da ona Arapça öğretti. Kraliçe İffet’in oğullarından biri olan Prens Suud, 1975’den 2015’e kadar yaklaşık 40 yıl boyunca Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı yaparak, tarihe geçti. (Bizde de merhum İhsan Sabri Çağlayangil bu bakanlığı en uzun süre yapan kişidir.)
(Ayrıca) Kral Faysal petrolü, İsrail’i destekleyen ülkelere karşı bir silah olarak kullanmak amacıyla 1968’de tüm Arap ülkelerini birleştirerek, petrol ihraç eden Arap ülkeleri örgütünün ‘OAPEC’in kurulmasını sağladı. Böylece batıya karşı istedikleri özgün kararı alabileceklerdi. (bizde ise Erbakan hariç tüm parti başkanları Avrupa devletlerinin eşiklerinde bekler oldular. Bu hal 1950 – 2025’i ihtiva etmektedir.)
1973’de İsrail Kudüs’ü işgal etmeye başlayınca, Kral Faysal İsrail’e destek veren ABD başta olmak üzere tüm batılı devletlere OAPEC ile petrol ambargosu koyma kararı aldı. (Bizimkiler de değil İsrail’e ambargo koymak, tam aksi İsrail için lüzumlu olan tüm ticari malları, tüm ikazlara rağmen göndermeye devam etmektedir.)
Bu durum ABD ve batıyı zor durumda bıraktı. Zor durumda kalan ABD Dışişleri Bakanı Yahudi Henry Kissinger, ambargo kararından vazgeçirmek için her yolu denedi. Fakat Kral Faysal onun yüzüne bile bakmadı.
Kissinger hatıratında anlatıyor: “Faysal oldukça sinirliydi. Uçağımın yakıtı bitti, deposunu doldurur musunuz dedim. Kral sert bir şekilde: Ben yaşlı bir adamım, ölmeden önce tek dileğim Mescid-i Aksa’da iki rekât namaz kılmaktır! Sen bu konuda bana yardımcı olabilir misin dedi.”
Yahudi asıllı Kissinger “petrol kuyularınızı bombalarız” diye tehdit etti. Kral Faysal şu unutulmayacak cevabı verdi: “Petrol kuyularını bombalayabilirsiniz. Ancak unutmayın biz ve atalarımız hurma ve deve sütüyle yaşıyorduk. Yine öyle yaşayabiliriz. Ama siz petrolsüz yaşayamazsınız.” Neticede de Avrupa ve ABD’ne petrol sevkiyatı durduruldu.
(Böylece) kısa sürede dünyada petrol ve enerji krizi baş gösterdi. O dönem ‘Time Dergisi’ Kral Faysal’ı yılın adamı seçip, resmini kapak yaptı. (Ayrıca) Kral Faysal, Filistin’in kurtuluşu için cihat ilan edip, çok etkileyici bir konuşma yaptı. Konuşmasında: “Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı kurtarmak için ölmek, çok şerefli ölümdür” dedi.
(Kral Faysal ayrıca) Muhammed Esed, Malcom X, Muhammed Kutub gibi şahsiyetleri ülkesine davet ederek, destekledi. Mısır’da Seyyid Kutub’un idam edilmesinden sonra yurt dışına çıkmak zorunda kalan İhvân-ı Müslimîn mensuplarını himaye edip, iş verdi. (Bu çalışmalarıyla lider olduğunu göstermiş oldu.)
(Malumdur ki) Kral Faysal 1975’de sarayında suikaste uğrar. Yeğeni Faysal bin Musaid yanına sokularak, tabanca ile iki el ateş eder. Kralı çenesinden ve kulağından vurur. Ağır yaralanan Kral Faysal ölür. Suikasti yapan Faysal bin Musaid, o dönem Amerika’dan yeni dönmüştür.
Her şey açık: ABD bu suikastle bölgedeki tüm Arap devletlerine ‘bize karşı gelenlerin sonu budur’ mesajını vermiştir. Bu olaydan sonra hiçbir Müslüman ülke ABD’ne karşı gelemedi.
Kral Faysal’ın ölümünden sonra yerine kardeşi Halid bin Abdülaziz geçti. Kral Faysal’ın milli politikalarını değiştirdi. ABD’ne teslim oldu.
1975’de TC Adalet Bakanı olarak, Suudi Arabistan’ı resmi ziyaretimizde, Kral Halid bin Abdülaziz’i makamında ziyaret ederek, baş başa görüşmemiz oldu. Gördüğümüz kadarı ile olaydan etkilenmiş, bozuk bir haleti ruhiye içinde idi. Konuşmada zorlanıyordu. Kendisine Kral Faysal’ı öldüren hakkında ne düşündüğünü sordum. Cevap olarak, adliyenin işi dedi. Ben orada iken katil infaz edilmişti.
Hemen belirtelim ki Kral Faysal Türkiye’yi İslam dünyasının önderi kabul ederdi. Bir sefer şöyle dediği bilinmektedir: “Dünyada bir Müslüman devlet vardır. Bu devlet Türkiye’dir. Bu yüzden Türkiye ayağını kaldıracak, biz de onun izine basacağız.”
Diğer Müslüman lider de merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır. Merhum Erbakan’ın da Müslüman ülkeleri bir araya getirmek için ciddi çalışmaları oldu. Şöyle ki:
· İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatını kurmaya çalıştı.
· İslam NATO’sunu kurmak için didinip, durdu.
· İslam Ortak Pazarını kurmaya çalıştı.
· Müslüman ülkelerin ortak para birimini kurmak istemişti.
Çalışmalarından biri olan D-8’leri kurabilmiş, 8 İslam ülkesini bir araya getirmiştir. Buna rağmen millet bir türlü merhum Erbakan’ı anlamak istemedi, arkasında durmadı. Dört partisini de kapattılar, milletin sesi çıkmadı. Dünyevileşme ağır bastı. Helal lokmanın yerine haram lokma iltifat gördü. Böylece maddi ve manevi alanlarımız buharlaştı.
Dünya lideri olarak takdim edilen Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a gelince:
· Tayyip Erdoğan ABD’nin vazgeçilmez dostudur.
· Irak’ın vurulmasında BOP’un ‘Eşgüdüm Başkanı’ olarak ABD’ne yardım elini uzattı.
· Libya’nın vurulmasını, Gazze’de, Lübnan’da İsrail’in bombardımanlarını önleyemedi. Sadece söylemlerle yetindi.
· Şimdi Suriye’de sınıfı geçebilecek mi, cai sualdir.
· Tayyip Erdoğan Kıbrıs’ta Annan Planının kabulü için baskı kurdu, planı Kuzey Kıbrıslılara kabul ettirdi. Ancak Güney Kıbrıs ret kullandığı için plan geçerli olamadı.
· Dünyanın anarşist ülkesi olan İsrail’in Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i TBMM’nde konuşturmuş, böylece İslam ülkelerini üzmüştür.
· Dış politikada önce Mısır, sonra Yunanistan devlet başkanlarına veryansın etmiş, daha sonra onların kapılarına giderek, bir nevi af dilemiştir.
Sonuç olarak, lider olmak kolay değildir, cesaret ister, bilgi birikim ister. ABD’ne meydan okuyan iki Müslüman lider gibi olmayı gerektirir. Ne yazık ki Kral Faysal’ı öldürdüler, Necmettin Erbakan’ı da 28 Şubat post-modern darbesi ile iktidardan uzaklaştırdılar.
Rahman ve Rahim,
Kadir ve Muktedir,
Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.
Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 02.01.2025
Not: Makalenin bir bölümü alıntıdır.