İsmail Müftüoğlu, "Hak gelince batıl zail olur.." başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Bâtıl hemîşe bâtıl u bîhûdedir velî

Müşkil budur ki sûret-i hakdan zuhûr ede

(Bâkî)

Yani, batıl her zaman için kötü sayılmış ve reddolunmuştur. Ancak gel gör ki; zamanımızda hak suretinde ortaya çıkıyor, asıl problem olan da budur.

Ancak Allah: “Hak gelince batıl zail olur” buyurmaktadır. Elbette O’nun hükmü geçerlidir. Bu hüküm karşısında batıl olan bütün ideolojiler, izm’ler sınıfta kalır. 

Ayrıştırıcı, bölücü olan her düşünce, adil olmayan her hareket, batıl olarak karşımıza çıkmaktadır. Hak, insanların huzurunu sağlarken, insanı saadete getirirken, batıl ise huzursuzlukların kaynağını oluşturmaktadır. Batıl, insanın mükemmel varlığına saldırıdır. Fıtrata aykırı, nefsi okşayıcıdır.

Batıl, düzen bozucu, hak ise selamet sebebi, insan olmanın özelliğidir. Hak yaratılıştan önem taşır, batıl ise şeytanidir, insicam bozucu, nefis taşkınlığının baş müsebbibidir. Batıl her konuda yıkıntılara sebebiyet verir, huzur ortamına düşmandır. 

Bugün insanlarımızın kahır ekseriyeti, haktan uzaklaşıp, batılın kucağına düştüğünden, aşağılanan bir varlık durumuna düşmektedir. Çünkü batıl insanı dünyevileştirmekte, nefsin tatmini için her kolaylığı sağlamaktadır. Helal lokma yerine, haram lokmanın benimsenmesine, barış yerine savaşı ön plana alarak toplumda çatışmalara sebebiyet vermekte ve tatminsizlik sebebiyle her türlü taşkınlığı mubah görmektedir. Batılı ön plana alanlar korkusuzca çalmaya tevessül edebilmektedir. Çünkü hak anlayışı, Allah ve peygamber sevgisi çoraklaşmıştır.

Bunu ülkemizde cereyan eden siyasi, sosyal ve ekonomik olaylarda ayan beyan görmekteyiz. Nefsimizi manevi terbiyeden mahrum bırakan ve batılı meslek ittihaz edenler, hakkın hoşnutluğundan bihaber oldukları için, saldırgan tutumlarından son derece memnundurlar. Oysa batıl olan her husus sorgulanacak ama haktan yana davrananlar ise huzura kavuşmuş olacaktır. 

Toplumların bekası yalanla, dolanla, haramla yani batıla hizmetle sağlanamaz. Nitekim batıl huzursuzlukların müsebbibidir. Çünkü fıtrata aykırı düzenlemelerin peşindedir. Batıl hüsnüniyeti zorlar, ceberut anlayışı ikame etmeye çalışır. İnsanları oyuncak haline getirir, istikametten alıkoyarak huzursuzluk zemini hazırlar. 

Hak ise düzenleyici, istikrarı temin edici, hak-hukuk anlayışını yaymaya müncerdir. Hakka teslim olanlar felaha ulaşır. Birliktelikten hoşnut olur, kardeşliğin pekişmesine sebebiyet verir, fıtrata da uygun olduğu için toplumun kucaklaşmasına neden olur. Kardeşliği ön planda tutup, ayrıştırıcı tavırlardan uzak bir alanın meydana gelmesine zemin hazırlar. Sonuç olarak denilebilir ki, Allah insanların haktan yana olmalarını, batıldan uzak durmalarını emretmiş, Hazreti Peygamberimiz de hakkı tebliğ etmiş, mezhep imamlarının, gönül sultanlarının tamamı hakkın hâkimiyeti için mücadeleyi emretmiştir.

 Ama gördüğümüz, insanların birçoğunun bu talimatlara uymadıkları, haktan ziyade batıla hizmet ettikleridir. Bu da haram lokmadan ve cehaletten beslenmekten kaynaklanmakta, izm’lere, ideolojilere daha çok itibar edilmekten ileri gelmektedir. 

Ama unutmamak gerekir ki; Allah nurunu tamamlayacak, böylece hak galip gelecek, batıl da yok olacak, yıkılacaktır. Allah’ın: “Hak geldi, bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur.” (İsrâ/81) buyruğu açıktır.  

Şeyhülislâm Vassâf Efendi der ki:

Ahir yine hâk olur bu tenler

Bilmem neye kibreder edenler

Yani; en büyük sermayemiz günün birinde toprak olacak olan bu bedenimiz değil mi? O halde büyüklük taslayıp, böbürlenenler, nelerine güveniyorlar? (Hakkı terk edip, batıla sarılıyorlar.)

Rahman ve Rahim,

Kadir ve Muktedir,

Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.                  

Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). Beylerbeyi – 11.04.2024

Not: İdrak etmekte olduğumuz Ramazan Bayramımızı tebrik eder, daim saadet ve selametler dilerim.