 Doğruluk dilde yok, dudaklarda;

Hayr ayaklarda, şer kucaklarda.

(T. Fikret)

 Güzel düşün, iyi hisset, yanılma, aldanma;

Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma.

(T. Fikret)

Bunların anlaşılması için, insanların aklı dinamik olmalıdır. Çünkü

insanı insan yapan akıldır. Akıl sayesinde doğru yanlıştan, güzel çirkinden ayırt edilebilir.

İnsanın aklı olmayınca, tüm fiillerinden sorumlu olmaz. Çünkü böyle akıldan yoksun

insanların cezai ehliyeti yoktur. Onun için akıl, insana sermayedir.

Zira akıl, bir meşaledir. Kör için göz, vücut için can, dil için sözdür.

Onun için E. Rusav der ki: “Sağduyu aklın kapıcısıdır. Görevi şüpheli fikirlerin içeri

girmesine ve de dışarı çıkmasına engel olmaktır.”

Malumdur ki İslam, akla ve düşünceye çok büyük önem verir. Kur’an-ı

Kerim’de Allah daima insanın aklına hitap eder. Zira birçok ayetin sonunda aşağıdaki ikazlar

yapılmaktadır. Şöyle ki:

- Hiç düşünmüyor musunuz? (En’âm/50)

- Akıl etmiyor musunuz? (En’âm/32)

- Ey akıl sahipleri! Ders ve ibret alın. (Haşr/2)

- Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Zira akıl etmezler. (Bakara/171)

Malum, hak ve batıl ancak akıl sayesinde bilinir. Akıl, yol bulmada

insanın tercümanıdır. Zira doğru işleyen akıl, sapkınlıklara sebebiyet vermez. Akıl, imanla

yıkandıkça da ziyadeleşir ve güzelleşir.

Onun için Fuzûlî der ki;

Ben akıldan isterim delâlet

Aklım bana gösterir dalâlet.

Unutmamak gerekir ki, akıl insanlar için muhteşem bir pusuladır.

Ancak haritası din olmazsa, aklın hiçbir değeri olmaz. Fıtrat bunu amirdir. Malum akıl

parayla satılıp, alınmaz. Aklını kullanamayanlar, eninde sonunda tepetaklak olur. Aklın

pusulası dışında kullanılması, toplumu gerer. Aklını kullanamayanların yaptıkları işlerden

hayır gelmez. Başında bulundukları makamları da felç ederler.

Çünkü hiçbir yönetim, dışarıdan sokma akılla yönetilemez. Çünkü

böyle bir akılla uzun yol kat edilemez. Buna dikkat etmeyen yöneticiler, eninde sonunda

tımarhanelik olur. Tarihte bunun örnekleri vardır. Aklını kullanan vezir olur, aklını

kullanamayanlar da rezil olur. Günümüzde olduğu gibi…

Akıl bize neyi öğretir:

 “Sükûtun meyvelerini,

 Sağlığın mutluluğunu,

 Kendini idare edebilmenin mükâfatını,

 Başarının sevincini,

 Kudretin sorumluluğunu,

 Tabiatın ahenk ve güzelliğini,

 Sevginin mucizesini,

 Dostluğun anlamını,

 İmanın gücünü,

 Paylaşmanın zevkini,

 Doğruluğun hazinesini.”

Hemen belirtelim ki, akıllı insan söz söylemeden önce düşünür, akılsız

olan insan da düşünmeden konuşur. Onun için akıllı olmak, elbette çok önemlidir. Daha da

önemlisi, aklı yerinde kullanmaktır. Güzel düşünmek sevinç sebebidir. Huzurlu olmayı sağlar.

Ortamı yumuşatır, böylece ayrışmaların önüne geçilir.

Taşlıcalı Yahyâ Bey der ki:

Derûn-î âşinâ ol, taşradan bîgâne sansınlar

Bu bir ziba reviştir, âkil ol divane sansınlar

Yani aklını yerinde kullanamayan, (siyasetçi, bürokrat, meslek erbabı,) kim olursa olsun

sonuçta perişan olur. Bıraktığı enkaz da millete miras kalır.

Ali Haydar Bey de der ki:

Âlemde akıllı kişinin nedreti vardır

En âkil-i nâsın yine bir cinneti vardır.

Bugünlerde ekonomide, siyasette, bürokraside aklını kullanabilecek

olanlara hasretiz. Hz. Osman buyuruyor ki; “Kişinin aklını beğenmesi ahmaklığına

delildir.” Çünkü sırf kendi aklıyla hareket edenlerin, hatadan kurtulması mümkün değildir.

Neticede C. Sena Olgun’un dediği gibi; “Herkes kendi aklını beğenir.

Oysaki bütün çektikleri, beğendikleri akılları yüzündendir. Çünkü aklına güvenerek

hem kendilerini hem de başında bulundukları makamları perişanlığa sürüklerler.”

(Günümüzde olduğu gibi) Goethe’nin dediği gibi de; “Akılsızlar hiçbir zaman huzursuzluk

duymaz.”

Rahman ve Rahim,

Kadir ve Muktedir,

Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.

“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın,

şerlere uzak eyle.”

Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 09.09.2024