İsmail Müftüoğlu "İrfan sahibi ol..." başlıklı bir yazı kaleme aldı.
İşte yazının tamamı...
Gördüğümüz kadarıyla günümüz siyasetçilerinin birçoğu, millete değil, nefsine hizmet etmektedir. Seçilene kadar ziyadesiyle vaatlerde bulunmakta, seçildikten sonra ise verdiği vaatleri unutmuş gibi davranmaktadır. Bu hal tabanda nefret uyandırmaktadır.
Unutmamak gerekir ki nefsanî zevk ve düşkünlüklerin sebep olduğu bütün günahların affedilme ümidi daima vardır. Ancak kibir ve gururun neden olduğu hiçbir günahın affedilmesi bahis konusu değildir. Onun için herkesin işlediği fiile dikkat etmesi gerekir. Yani nefsinin taşkınlıklarından uzak durması gerektiği gibi, çalmaktan, sömürmekten uzaklaşarak, daima helal lokma kazanmak için gayret göstermesi gerekir.
Nitekim: “Israrlı bir şekilde işlenen küçük günahlar zaman içinde küçük olmaktan çıkar büyük günah olur.” Çünkü O, bizi takip etmektedir. Unutmamak gerekir ki: “Nefsanî zevk ve düşkünlükler, kral olanları köle haline getirir, sabır gösterenleri, doğruya teslim olan köleleri de zamanı gelince kral yapar.” Bundan dolayı nefsinin özlem ve arzularını, aklın kontrolünde tutan kişiye müjdeler olsun, aklını ve nefsini, özlem ve arzularının kontrolüne veren kişiye de yazıklar olsun denmektedir.
Günümüz insanlarında maalesef maneviyat çoraklaşmıştır. Geçici bir dünya için çalıp, çırpmayı marifet sanmaktadır. Böylece sorumluluklarını ziyadeleştirmektedir. Oysa insan kontrol altındadır ve müspet-menfi her fiili gözlenmektedir. Hatırlamakta fayda vardır ki: “Dünya sevgisi karanlıktır, ışığı, Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle yaşamaktır, günah karanlıktır, ışığı, tam bir pişmanlık duygusu içinde bir daha yapmamaya söz vermektir. (Çünkü) kabir karanlıktır, ışığı, ‘lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah’ sözünü inanarak, devamlı söylemektir.”
Tarihte helak olmuş topluluklar, üç şeyi yapmalarından dolayı helak olmuşlardır. Helak olmanın birincisi bilinçsiz çok konuşmaktan, ikincisi çok yemekten, üçüncüsü ise çok uyumaktan neşet etmiştir. Günümüz siyasetçileri de çok konuşmakla, helal-haram demeden çok yemekle, daha sonra da rehavete düşmekle milletin derdine deva olamamaktadırlar.
Nitekim bunların birçoğu meclis görüşmelerinde uyuklamakta, gündemi takip edemedikleri için de itibarlarını kaybetmektedirler. Çok yemek parayla sağlanmakta, uyumak ise yemeğin verdiği rehavet sonucu meydana gelmekte, böylece nefis şımartılmaktadır.
Şair Bâkî der ki;
Cihân efsânedir aldanma Bâkî
Gam ü şâdî hayâl ü hâba benzer
Yani bu gördüğün kâinat bir masaldan ibarettir. Sakın aldanayım deme! Dünyanın kederi de neşesi de bir hayal ve bir rüyadan başka bir şey değildir.
Ayrıca Bâkî der ki;
Şeref vermez dür ü gevher kemâl olmaz zer ü zîver
Hüner kesbet hüner, bahr-i fazilet, kân-ı irfân ol
Yani değersiz bir insanı, sahip olduğu inciler, mücevherler şerefli bir hale getirmez. Sen, gerçekten kemal sahibi, değerli bir insan olmak istiyorsan ilim elde et (çalma, sömürme), fazilet ve irfan sahibi ol.
Hz. Ömer bir görevlendirme yaparken, buyuruyor ki:
Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız.
Konuştuğunda doğru söylüyor mu?
Kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete riayet ediyor mu?
Dünya ile meşgul olurken helal-haram hassasiyetini gözetiyor mu? Bunlara bakınız.
Yani bunlara riayet etmeyenlerin peşine asla takılmayınız. Aksi halde şahsınıza, devletinize zarar verirsiniz. Günümüz idarecilerini bu açıklamalara göre imtihana tabi tutacak olursak, bunlardan sınıf geçen kaç kişi olur, cai sualdir.
Rahman ve Rahim,
Kadir ve Muktedir,
Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.
“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”
Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). Cağaloğlu – 11.03.2024