Ramazan ayı boyunca oruçlarımızı tamamlayıp, bayrama ulaştık. Bayramlar manevi hava oluşturur, görüşmeler yapılır, gönüller huzur bulur. Böylece maneviyat dolu sofralar hazırlanır. İnsanlar musâfaha eder, kucaklaşmalar olur, hülasa sevgiler, saygılar tavan yapar, gönüller inşirah bulur.

                                   Yani manevi coşkuyla dolu bir zaman dilimine girilir, dualar yapılır, şükürler yayılır. İkram kapıları açılır, çocuklara harçlık, mendil, şeker verilir. Neticede manevi ortam içinde sohbetler derinleşir.

                                   Ama dini bir bayram olan Ramazan Bayramında tüm televizyonların, bunların başında da TRT olmak üzere, bugünün kutsiyetine ters düşen, hiç de hoş olmayan, inanan insanların ar ve hayâ anlayışına ters, baldırı çıplak, göğüs dekoltesi abartılmış insanlarla, programlar yaptıklarını gördük. Sanatçı diye geçinen bu akıl fukaralarının sergiledikleri nahoş programlarla milletin bayram sevincini buharlaştırdılar.   

                                   Bunların kısmı azamisinin nerede ise mahrem yerlerini gösterecek kadar cömertçe davranış içinde olduklarını, milletin maneviyatını ka’le almadıklarını, çekinecek hiçbir şey yokmuş gibi cömertçe kendilerini teşhir etmekten çekinmediklerini gördük.

                                   Azınlık olan söz konusu güruha, bu imkânı tanıyan televizyonlara ve bilhassa bizim verdiğimiz vergilerle beslenen TRT sorumlularına yazıklar olsun. Konuşmalarında ahlak ve maneviyat dersi veren bu aymazlara elbette teşekkür edecek değiliz. Tam aksi bunları ve sanat suiistimalinde bulunan sözüm ona sanatçı(!)ları Allah’a havale ediyoruz.

                                   Milletin ekseriyeti ekonomik sıkıntı içinde kavrulurken, bunlara cömertçe paralar vermek ahlaki olabilir mi? Bir gün gelecek, milletin paralarını cömertçe bunlara aktaranlar, İlâhi hesaba mutlaka çekilecek, sakal bırakmaları, namaz kılmaları onları kurtaramayacaktır. Çünkü herkes fiilinden sorgulanacak, ondan sonra layık olduğu yere gönderilecektir.

                                   Milletimizin çok büyük bir bölümü bu aymazlıklardan son derece müteessir olmuş, hatta lanetli beddualarda bile bulunmuştur. Elbette sanat icra edilecek ama bunun içerikleri milletin örf ve geleneklerine uyum sağlayacak, sanatçılar da giyim kuşama dikkat edecektir. Çünkü bunlar, milletin ödediği vergilerden ücretlerini almaktadırlar.

                                   Ahlak ve maneviyatın dip yaptığı ülkelerin payidar olmadıklarını, tarihin çöplüğüne atıldıklarını bakıp, okuyarak öğreniyoruz. Zira ahlak, örf ve geleneklerin buharlaştığı hiçbir ülkede, kalkınma heyecanı sağlanamaz. Orada sadece ahlak batıklıkları oluşur.

                                   İşte bayram boyunca bize seyrettirilen kepazeliklerden dolayı millet olarak bizarız. Bu taşkınlıkların, neslin bozulmasına, milli ve manevi değerlerin buharlaşmasına sebebiyet verdiği cümlenin malumudur. Bu gibi görüntüler asla asrilik değil, bir nevi kepazeliktir. Bunları alkışlayanlar da şuursuz ve aklı kıt olanlardır. Kendi nefislerine de zulmedenlerdir.

                                   Ziya Paşa der ki:

                                   Zâlim yine bir zulme giriftâr olur âhir;

                                   Elbette olur ev yıkanın hânesi vîrân.

                                   Çünkü milletin ahı yerde kalmaz. Bu taşkınlıkları yapanların da haneleri dağılır…

                                   Biz yazacağız, onlar da bildiklerini okumaya devam edecekler. Haklıyı-haksızı önce Allah, sonra da milletimiz tayin edecektir.

                                   Bunca taşkınlıkları gördükten sonra Temel’in fıkrası aklımıza geldi:

                                   Temel eşine karşı boşanma davası açar. Hâkim Temel’e şikâyetini sorar. Temel başlar anlatmaya:

-        Benim hatun tam 3 yıldır ne bulursa kafama fırlatıyor hâkim bey!..

Hâkim:

-        Peki bu davayı niçin 3 yıldır değil de bugün açıyorsun?

Temel:

-        Yeni yeni isabet ettirmeye başladı da onun için bugün (davayı) açıyorum hâkim bey!..

                                   Biz de bu kutsal günlerde yapılan rezilliklere artık yeter dediğimiz için, bunları Allah’a havale ediyor ve ‘Allah’ım sana şikâyetim var’ diyoruz.

                                   Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol…

                                   (Mehmet Akif)

Vesselam…

Rahman ve Rahim,         

                                   Kadir ve Muktedir,

                                   Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.

                                   “Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”

                                   Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 07.04.2025