Fesih Bozan, "Kanıksamak" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Kanıksamak, fert ve toplumda, inanç ve ahlaki çöküşü, eşrefi mahluk olan insanlığın bittiğini gösteren büyük bir tehlikedir.

“Kanıksamak” olumsuzluklara sıradanmış gibi yaklaşmak, umursamamak, yadırgamamak ve tepkisiz hale gelme anlamına gelir. Bu durum, bireylerin veya toplumların karşılaştıkları sorunlara karşı duyarsızlaşmasına ve çözüm arayışından vazgeçmesine yol açar.

Kanıksama, fert ve toplumların zihinlerine şu zararları verir.

Duyarsızlaşma: Sürekli maruz kalınan olumsuzluklar, zamanla fert ve toplumda alışkanlık yapar ve duygusal tepkisini azaltır. 

Şiddet, savaş, terör, ölüm, suç oranlarındaki artış, adaletsizlik, yolsuzluk, rüşvet, torpil, boşanma, intihar, israf, savurganlık, zam, faiz, yoksulluk, açlık, yalan, aldatma gibi konularla çok sık karşılaşırsa fert ve toplum bunları kanıksar, bu da duyarsızlaşmaya, tepki gösterme, çözüm ve değişim için çaba harcama isteğini zayıflatır ve yok eder.

İşte Gazze! Düşünebiliyor musunuz, iki yıla yakındır her gün yirmi, elli, yüz veya beş yüz kişi katlediliyor. Bugüne kadar bebek, çocuk, kadın, sivil demeden yaklaşık 60 bin şehit, yüz binden fazla yaralı ve yıkılan bir şehir… Her gün bu katliamlar tekrarlandığı için artık bizim için sıradanlaştı ve kanıksadık.

Yapılan adaletsizlik ve hukuksuzlukları, iktidarın yargıyı sopa olarak kullanmasını, kayyumları,  KHK’lıların mağduriyetlerini, insan hakları ihlallerini kanıksadık.

Devlet kurumlarındaki, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, adam kayırmaları, israf ve savurganlığı herkes yapıyor diye kanıksadık.

Yöneticilerin, siyasilerin, gazetecilerin, medyanın yalan, iftira ve bizi kandırmalarına alıştık ve kanıksadık.

Her gün gelen zamları, hayat pahalılığını, faizi, yüksek vergileri, sömürülmeyi, yoksulluk ve fakirliği kanıksadık.

Suç oranlarındaki artışı, artan boşanma sayısını, her çeşit kumarı, içki ve fuhuştaki artışı, çete ve mafya örgütlerinin cirit atmasını, parti liderlerinin mafya babalarıyla poz vermesine alıştık ve  kanıksadık.

İnançtaki yozlaşmayı, İslam’i değer ve simgelerin siyasi emellere alet edilmesini, haramların alenen işlenmesini, kul hakkının ayaklar altına alınmasını, kanıksadık.

Gazze ve adaletsizlikler başta olmak üzere, bütün yapılan yanlışlara, çok az istisnaları olmakla beraber, hoca, alim ve şeyhlerin sesiz kalışına, İslami STK’ların, sendika ve derneklerin iktidarın ön ve arka bahçesi ve koruyucuları halini gelişine alıştık ve kanıksadık. 

Bütün bunlar ve saymadığımız benzeri yüzlerce yanlış, fert ve toplumun duyarsızlığına ve bu kurumlara olan saygının yok olmasına neden olmaktadır. 

Normalleşme: Gazze’deki soykırım, farklı görüşlere karşı yapılan hukuksuzluk ve adaletsizlik, torpil, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, yalan, aldatma ve daha sayamadığımız onlarca olumsuzluğun sürekli tekrarlanması, bunları yapan kişilerin, aynı partili, ırk veya soydan olması durumunda yanlışlara göz yumulması, fert ve toplumun bunları zamanla normal görmesine ve kanıksamasına sebep olur.. 

Bu da, sorunların çözümü için gerekli olan toplumsal baskının azalmasına ve mevcut düzenin korunması ve devamına yol açar.

Umutsuzluk: Fert ve toplumun, sürekli olumsuzlukları görmesi, yaşaması veya duyması insanların geleceğe dair umutlarını azaltır ve yok eder. 

Bu da, fertlerde ve toplumlarda daha iyisini bulmak için çalışmaktan vazgeçmesine, var olan durumu kabullenmesine ve kanıksamasına neden olur.

Atalet (Tembellik): Kanıksama, birey ve toplumlarda duyarsızlık ve normalleşmeye sebep olduğu gibi atalete yani tembelliğe, sorunlara karşı pasif kalmaya da sebep olur. 

Atalet, kişi ve toplumlarda değişim için gerekli olan enerji ve motivasyonun azalmasına ve sorunların çözümsüz kalmasına yol açar.

Yaşanan olumsuzlukları kanıksamış bir fert veya toplum, tepki ve tedbir almayacağı için gelecekte büyük sıkıntı ve tehlikelere maruz kalır.

Fert ve toplumda, duyarsızlığı, normalleşmeyi, umutsuzluğu ve ataleti gidermek için, insan olma sorumluluğunu taşımak, umudu diri tutmak, oynanan oyunların ve planların farkında olmak, bunları normal görmemek, tepki göstermek, değişim ve dönüşüm için aktif rol almak ve mücadele etmek gerekir.

Peygamber Efendimizin “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” 

Hz. Ali (ra) “Haksızlık önünde eğilmeyiniz, çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.” 

Bu iki sözün doğru anlaşıldığı ve yaşandığı bir toplum dileğiyle.

Vesselam