Süleyman Soylu, "14 Mayıs darbe girişimidir" 

DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, “İnşallah 14 Mayıs'ta vatanımızı küffara teslim etmeyeceğiz.” 

Bu ve benzer söylemler, hangi akıl hangi izanla söylenir? Bir kaç oy fazla almak için söylenen bu sözlerin vatandaşlar arasında nasıl bir tehlike oluşturduğunu bilmezler mi?

Ülkeyi yönetmek için beş yılda bir seçimler yapılır ve milletin iradesi sonucu seçilen parti veya partiler, parti programı veya ittifak protokoluna göre ülkeyi yönetir.

Beş yıl sonra iktidarın icraatlarından memnun olunup olunmadığını sormak için yine seçimler yapılır. Dolayısıyla hem mevcut iktidar ve hemde seçime katılan diğer partiler ülkeyi yönetmeye talip olurlar.

Seçim sürecinde, iktidarda olan parti icraatını savunurken, muhalefet te, yönetimde yaşanan sıkıntıları, ekonomi, borç, enflasyon, tarım, hayvancılık, sanayi, teknoloji, eğitim, sağlık, dış politika gibi alanlarda yanlış gördükleri icraatları eleştirir ve kendilerine bu görev verilirse yapacakları icraatları vaad eder, vatandaşı kim ikna ederse vatandaştan yetkiyi almış olur. 

Son yirmi yıl seçim süreçi böyle mi gidiyor? Elbette hayır.

AKP iktidarlarıyla bu süreç maalesef değişmeye başladı.

AKP iktidarının ülkeyi getirdiği nokta herkesin malumu. Bu durumda söyleyecek sözü kalmadığı için, tek umudu din, vatan ve terör üzerinden kutuplaştırma, ayrıştırma, ötekileştirme, kin ve nefret üzerinden seçim sürecini götürmüştür.

Öyle ki, AKP, Cumhur İttifakı ve Erdoğan; "muhalefet partileri, sanki düşman ülkelerin parti ve vatandaşları bu ülkeler adına seçimlere katılıyormuş gibi bir dil ve üslup kullanıyor.

Parti Başkan ve adaylarının medeni ve nezaket dahilinde TV ekranlarında yaptıkları tartışma programları AKP ile tarih oldu.

28 Mayısta vatandaşlarımız oy kullanırken Erdoğan ve Ortaklarının oluşturmaya çalıştığı üç algıya kanmamalı, sadece gerçek gündemi hatırlamalılar.

Bu üç algı;

- Din-İman-Ezan: Din iman ezan elden gidecek yalanı. Buna kesinlikle inanmamalıyız. Dinin sahibi Allah'tır, kaldı ki, Hz Muhamed vefat etmiş din elden gitmemiştir, Erdoğan giderse mı din elden gidecek? Aslında elden gidecek olan din değil, çaldıkları, çırptıkları, konfor, makam, lüks, şatafat, kibir ve güçleridir.

- Vatan-Bayrak-Milliyetçilik: Sağ olsun sol olsun bütün partilerin temel amacı bağımsız bir Türkiyedir. Hiç kimsenin bölünme, parçalanma veya mandacılığa rızası olamaz. Millet İttifakının istişare ve uzlaşı ile ortaya koyduğu mutabakat metinleri ortadadır. Bu konudaki algı ve kandırma gayretlerine inanmamak gerekir. Erdoğan, "ülkenin bekası" dediği, aslında kendisi ve partisinin bekasıdır. Eğer ülkenin bekasını dert edinseydi, bu kadar fabrikaları satmaz ülkeyi dışa bağımlı hale getirmez ve borca batırmazdı. Vatan sevgisi, ülkesini üreten bir ülke yapmak, millet sevgisi ise milletine "insanca yaşamasını" sağlamaktır.

- Terör: "Bunlar terör örgütleriyle yürüyorlar" Bunlar katil bunlar terörist" "Kılıçdaroğlu'nun liderlerle yaptığı "haydi" videosuna PKK'lıların montajlandığı videoyu paylaşmak" suretiyle vatandaşta kin, nefret ve korku oluşturmak. Ki Oslo'da PKK ile görüşen, Apo'dan mektup getirtip okutan ve Osman Öcalan'ı TRT'ye çıkaran, 12 yıl boyunca F.Gülenle çalışıp "ne istedin de vermedik" diyecek kadar bütün imkanları sunan kendisidir. Ama gel gör ki Millet İttifakı ve Kılıçdaroğlu'nu "terör örgütleriyle yürüdüğü' iftirasını atabiliyor.

Erdoğan ve bileşenleri, seçim süresince, bu üç konu üzerinden vatandaşları etkilemeye çalıştı. 

Bir seçimi kazanmak için vatandaşı bu şekilde bölmeye, bir kesimi hedef göstermeye, milli ve manevi söylemleri alet ve suistimal etmeye, ülkemizin birlik ve barış ortamını tehlikeye atmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.

Geçmişteki sağ/sol çatışmalarından ve komşu ülkelerdeki iç çatışmalarından ders almamız gerekmez mi?

Bugün her zamankinden daha çok, ülkemizin birlik ve beraberliği, barış ve huzuru için; barış, nezaket ve birleştirici dil kullanan samimi siyasetçilere ihtiyaç vardır.

Evet bu üç konuyla Erdoğan ve bileşenleri, "güreşi minderin dışına taşımaya çalışan güreşçi" misali, ülkenin gerçek sorunlarının konuşulmasını istemiyor.
 
28 Mayısta yapılacak seçim;
- Enkaz altında bırakanlarla, enkaz altında bırakmayacak olanların seçimidir,
- Bu seçim, emeği sömürenlerle, sömürülenler arasındaki seçimdir,
- Bu seçim, algı ve manipülasyonla, gerçekler ve doğrular arasındaki seçimdir,
- Bu seçim, din, vatan ve terör örtüsü altında torpil, rüşvet ve yolsuzlukla ülkeyi soyanlarla, bunlara engel olmaya çalışanların seçimidir,
- Bu seçim, tek adam sistemiyle, istişare, liyakat ve beraber yönetme seçimidir,
- Bu seçim, 28 Şubatçı partiler olan MHP, DSP ve ANAPla ittifakı olanlarla, insan hak ve özgürlüklerinden yana olanların seçimidir. (Not,  bugünkü CHP, dünkü CHP değildir.)
- Bu seçim, hakaret, iftira, karalama, yalan, kutuplaştırma, ayrıştırma ve kirli siyasetle, doğru, dürüst, birleştirici, kucaklayıcı üslup ve temiz siyasetin seçimidir.
- Bu seçim, soğan mı vatan mı, et mi Togg mu değil, hem soğan hem vatan, hem et hem Toggu beraber isteyenlerin seçimidir. "Soğansız olur ama vatansız olmaz" algısına inanmak ne kadar büyük bir saflık! Bu söylem ve algı, hayat pahalılığı ile vatandaşı silindir gibi ezen AKP'lilerin oluşturduğu bir algıdır. Bu algının aksine Saadet Partisinin içinde bulunduğu Millet İttifakı, daha bağımsız, istiklal ve istikbali  "Yaşanabilir bir Türkiye" vaad ediyor. "Kılıçdaroğlu kazanırsa vatan elden gider" yalanına inanılır mı?
- Bu seçim, Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'nun, kimlik ve ideolojilerin değil, farklılıklarımızı beraber yaşamanın, uzlaşı ve adil ekonomik bölüşümün seçimidir.
- Bu seçim, lüks ve şatafat içinde yaşayanlarla, insanca yaşamak isteyenlerin seçimidir,
- Bu seçim hukuksuzluk ve adaletsizlik için yargıyı bir sopa olarak kullananlarla, hak, hukuk ve herkes için adalet isteyenlerin seçimidir.

Her ne kadar, sandıkta vatandaş iradesini yansıtıyor ve hür iradesiyle oy kullandığını zan etsede, iktidar bloğunun elinde bulundurduğu medya ve devlet gücüyle yalan, iftira, karalama ve manipülasyonlarla vatandaşın iradesini etkilediğini biliyor ve görüyoruz.

Temennimiz, vatandaşlarımızın 28 Mayısta oy kullanırken bu gerçekleri, algı ve manipülasyonları görerek oyunu kullanması ve ülkemize beş yıl daha kaybettirmemesidir.

Vesselam