Bugün yaşadığımız acı sonuçlar, dün yaptıklarımızın veya ihmal ettiklerimizin birer sonucudur.

Son 75 yıldır, İsrail, ABD ve diğer Batılı ülkelerin başta Filistin olmak üzere, İslam Coğrafyasındaki oyun, fitne, işgal ve katliamlarını görüyor ve konuşuyoruz. İsrail, ABD ve diğer Batılı ülkelerin, böl parçala yut ve BOP üzerinden, Büyük İsrail Projesi, tıkır tıkır çalışıyor…

Batılıların, 1948’de Filistin’in yüzde 6.2’sinde kurdukları Yahudi terör devleti İsrail, bugün Filistin’in yüzde 85’ni işgal etmiş durumda. BM verilerine göre, İsrail sadece 2008-2020 yılları arasında 120 bin 286 Filistinli kardeşimizi katletmiştir.

Biraz geriye baktığımızda, Afganistan, Irak, Libya ve Suriye’de yaşanan işgaller, katledilen milyonlar, yaralılar, tecavüzler, yıkılan ülkeler ve göçleri hep görüyoruz. Neden?

Yaşanan bu acıların tümü birer sonuçtur. Sebepler doğru teşhis edilmediği ve gereği yapılmadığı sürece bu olaylar sürecektir.

Doğru teşhis için, “İsrail mı güçlü, Müslümanlar mı dağınık” sorusunu cevaplandırmak lazım.

Batılı ülkeler, Müslüman ülkelerin sadece petrol ve diğer zenginlik kaynaklarını sömürmemiş, aynı zamanda, inanç, zihinsel ve kültürel alanlardaki sömürü ve yozlaşmayı da yapmıştır. Bunun sonucu olarak, Müslüman toplumlar, inanç değerlerinden ve özünden uzaklaşmış, ismi bizden ama zihni onlardan olan işbirlikçi ve kukla yöneticilerin eliyle, Müslüman ülkelerde bölünme ve parçalanma hız kazanmış, Müslümanların gazı alınarak cihat ruhları yok edilmiştir. Bunun sonucu olarak gücünü kaybeden Müslüman ülkeler, kolay yutulur birer lokma haline gelmiştir.

Halbuki Allah (cc) bizi ikaz etmiş: “Allah'a ve onun Rasûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider...” (Enfal 46)

Buna karşılık ABD ve diğer Batılı ülkeler İsrail’le dayanışma içinde ve her türlü desteği hiç çekinmeden vermektedir.

Allah (cc) yine bizi uyarmış; “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse o onlardandır. Allah zalimler topluluğunu doğru yola eriştirmez.” (Maide 51)

Şimdi biz bu ayeti görmeyecek, onlarla dostluk, ortaklık ve işbirliği kurmak için her türlü değerlerimizden vaz geçeceğiz, sonra çıkıp onlardan şikayet edeceğiz!

Elbette Batılı ülkelerdeki ilim, bilim, sanayi, teknoloji, hak, hukuk, insan hakları gibi varsa doğruları alacağız, eşit şartlarda ilişki ve ticaretimizi yapacağız. Ama onları hiçbir şekilde veli ve dost edinmeyeceğiz. Şunu da hiçbir zaman unutmayalım ki, onlar hiçbir zaman bizim ekonomik anlamında güçlenmemizi, ülke içende veya komşu ülkelerle barış içinde olmamızı istemezler.

Güçlü bir ülke, onurlu dış siyaset, işgal ve katliamlara dur diyebilmek için, ABD ve İsrail’i dost edinmeyecek ve İslam Birliğini kuracak irade, cesaret ve zihniyete sahip kadroları seçmek gerekir. Çünkü her türlü kararı veren ve icraatı yapan yöneticilerdir.

Hatırlayınız! Erbakan Hoca 11 aylık kısacık iktidarında D8’i kurmuş, 8 Müslüman ülkenin, siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri iş birliği yapmanın ilk adımını atmıştır. 20 yıldır iktidar olanlar bu D8’i, D18 veya D28’e çıkarabilseydi, İslam İşbirliği Teşkilatını aktif hale getirebilseydi, bugün Filistin ve İslam coğrafyasında yaşanan bu vahşetleri konuşmayacaktık. Bunu “hangi İslam ülkesiyle yapacak” diyebilirsiniz, doğrudur ama Liderlik ikna edebilmektir.

Bu işgal, sömürü, vahşet, kan ve gözyaşının son bulması için bir an önce Müslüman idareciler özüne dönmelidir. Müslüman halklar da özünü ve zihnini batıya satmamış kadroları seçmek zorundadır. Yoksa biz ve gelecek nesillerimiz daha çok ağlamaya ve sızlamaya devam edeceğiz.

Çünkü Batılıların önceden belirledikleri plan ve programları, adım adım ilerlemektedir.

Naim Babüroğlu 29 Haziran 2020’deki köşe yazısında şu bilgiyi aktarıyor;

“Türkiye, TBMM’den tezkere henüz çıkmamışken, Libya’ya müdahale için dört fırkateyn, bir yardımcı gemi ve bir denizaltı ile NATO’ya katkı sağladı. Tarihinde bir iç savaşa taraf olmayan Türkiye, enerji kaynaklarının kontrolünü ve Libya’nın parçalanmasını hedef alan ABD’nin, Fransa’nın ve İngiltere’nin yanında yer almış oldu. Gelinen aşamada, ABD, Fransız ve İtalyan şirketleri Libya petrol gelirlerinin yüzde 80’ini kontrol ediyor.”

“Aslında ABD, en yetkili ağızdan ve çok sayıda belgelerle hedeflerini açıkça belirtmekten çekinmemişti. Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) çok açıktı. Tüm belgeler ve tarihi süreç görmezden gelinse bile, NATO Eski Komutanı ABD’li Orgeneral Wesley Clark, 2007 yılında TV’de yaptığı bir röportajda ABD’nin hedeflerini çok anlaşılır bir dille anlatmıştı. Pentagon’da bir generalle konuşmasını şöyle aktarıyordu:

¨11 Eylül’den 10 gün sonra, Pentagon’a gidip Savunma Bakanı Rumsfeld ve yardımcısı Wolfowitz’i gördüm. Alt kata indim. Generallerden biri beni içeri çağırdı… O sıralar Afganistan’ı bombalıyorduk. ‘Hala Irak’la savaşa girme durumunda mıyız’ diye sordum. ‘Daha da kötüsü’ dedi. Masasına uzandı, bir kağıt aldı. ‘Bunu az önce yukarıdan aldım. Beş yıl içerisinde Irak’la başlayan sonrasında Suriye, Lübnan, Libya, Somali ve Sudan’la devam edip İran’la bitecek yedi ülkeyi nasıl ele geçireceğimizi anlatan bir not” dedi.” (gercekgundem.com 29 Haziran 2020)

Ve biz bu planın son halkası olarak, Türkiye’yi de ekleyebiliriz.

Bu planları bozmanın tek çaresi, İslam ülkelerinde İslam Birliğini savunan kadroları yönetime getirmektir. Maharet, ölenleri defnetmek, yaralılar tedavi etmek, yıkılan şehirleri imar etmek değil, bunları önlemektir. Ki şuanda İşgal ve baskı altındaki Filistin/Gazze halk, Müslüman ülkelerin gözü önünde, ABD ve diğer Batılı devletlerin tam desteğini almış, nükleer silahlara sahip, kanun ve kural tanımayan, İsrail terör çeteleri tarafında soykırıma uğruyor ve yok edilmeye çalışılıyor. Son bir haftadır İsrail’in en büyük katliamını seyrediyoruz/seyredeceğiz.

Ey Müslüman liderler! Ne zaman izzet ve şeref gömleğini giyecek, gaflet uykusundan uyanacak, saray ve saltanatınızın kulluğundan, Abd ve Batının kuklası olmaktan kurtulacaksınız?

Vesselam