Hayatı
Hayatı hakkındaki bilgiler sınırlıdır. Mısır’ın İhmîm (Ahmîm) şehrinde 155/772 yılında doğduğu tahmin edilen Zünnûn ilk gençlik yıllarının ardından Suriye, Mekke ve Yemen’e seyahat etmiş ve buralarda tanıştığı İmam Mâlik, Süfyân b. Uyeyne, Leys b. Sa‘d ve Fudayl b. İyâz gibi âlim ve sûfîlerle birlikte ilim tahsil etmiştir. Tasavvuf yoluna nasıl intisap ettiği bilinmemekle birlikte Kayrevânlı Şakırân (Şukrân) b. Ali el-Âbid (ö. 186/802) ve Ahmed b. Hadraveyh el-Belhî’nin hanımı Fâtıma en-Nisâbûrî (ö. 223/838) gibi kadın zâhidlerden feyz aldığı bilinmektedir. Kendisinden ders aldığı bilinen en meşhur mutasavvıf Sehl b. Abdullah et-Tüsterî’dir. Kısa süre içerisinde şöhreti artan Zünnûn, Mısır’da tasavvufa ve hikmete dair sohbetler yapmaya başlamış, fakat bu sohbetlerde dile getirdiği görüşler, Mâlikî fakihleri ve Mu‘tezilî âlimlerin tepkisini çekmiştir. Kendisine yönelik baskı ve eleştiriler yüzünden 228/843’de Mısır’dan ayrılmak zorunda kalan Zünnûn tekrar döndüğünde yine şikâyet edilmiş ve 241/855’de tutuklanarak Bağdat’a götürülmüştür. Burada Halife Mütevekkil tarafından sorgulanan Zünnûn, yaptığı izahlar kabul edilince ödüllendirilerek yeniden Mısır’a gitmesine izin verilmiştir. Zünnûn 245/860 yılında Mısır’ın Gîze şehrinde vefat etti.
Öğretisi
Zünnûn tasavvufun bilgi ve yöntemine dair nazari eğilimler taşıyan ilk görüşlerin sahiplerinden biri olarak bilinir. Pek çok tasavvuf yazarı, tasavvufta hâller ve makamlardan ilk bahsedenin Zünnûn olduğunu belirtir. Zünnûn, daha çok hikmet ve marifet temalı sözleriyle meşhur olmuş ve Batılı araştırmacılar tarafından zühdden tasavvufa geçişin simgesi ve teosofik tasavvufun kurucusu olarak nitelendirilmiştir. Fakat Zünnûn ile aynı dönemde yaşayan pek çok sûfîden benzer görüşlere ulaşmak mümkün olduğu için zühdden tasavvufa geçişin bir temsilcisi olduğu kesin olarak öne sürülemez. Zünnûn, temel olarak, nefsi çeşitli riyâzet ve mücâhede usûlleriyle terbiye etmeyi yöntem olarak benimsemişti. Ona göre marifete erişmek ya da Allah’a vâsıl olmak için on yedi makamın geçilmesi gerekir. Bu makamların ilki kulun Hakk’ın davetine icabet etmesi; sonuncusu ise mutlak bir tevekkül halidir. Bunun yanı sıra Zünnûn, ilahî sevgi ve muhabbete de vurgu yapmıştır. Tasavvufî eğitim süreciyle yetkinleşen kişinin bilgisi, ona göre üstün bir bilgi türüne işaret eder. Bu çerçevede Zünnûn’a göre bilgi, avama, âlimlere ve âriflere ait olmak üzere üç türlüdür ve en üstünü Hakk ile ünsiyet eden ârifin bilgisidir. Ârifin sahip olduğu bilgiyi ise Allah ezelde ona ihsan etmiştir. Bu anlamda Zünnûn marifeti iman ile özdeş sayar. Araştırmacılara göre marifetin ezelîliği hakkındaki fikirleri, onun Yeni-Eflâtuncu düşünceye yakınlığını gösterir. Zünnûn’un hiyeroglif yazısını okuyabildiği iddia edilmiş ve tıp, kimya, simya ve sihir ilimlerine dair bazı eserler ona nispet edilmiştir.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu