Hayatı
Asıl adı Ebü’l-Hasan Ali b. Nâfi‘ olan Ziryâb’ın nerede doğduğu hakkında kesin bir bilgi yoktur. Kaynaklarda onun Halife el-Mehdî’nin (158-169/775-785) mevlâsı ya da İbrahim el-Mevsılî’ye (ö. 188/804) ait siyah bir köle olduğu zikredilmektedir. 175/790 dolaylarında doğduğu tahmin edilmektedir. Sadece Ziryâb isminden yola çıkarak onun, İran kökenli olduğunu söyleyenler vardır. Fakat kaynaklarda belirtildiği üzere siyahî olması Ziryâb’ın Afrika kökenli olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
Ziryâb önemli bir müzik adamıdır. Bu ilmi, İbrahim el-Mevsılî ve oğlu İshak el-Mevsılî’den (235/850) almıştır. Ziryâb hakkında en temel kaynak olan el-Makkarî’nin verdiği bilgiye göre, İshak el-Mevsılî (ö. 235/850), sahip olduğu okula gelen yetenekli öğrencileri tespit ederek bunları halifeye (Harun er-Reşîd (170-193/786-809) takdim etmekte ve böylece halifenin himmetine mazhar olmak istemektedir. Ziryâb da takdim ettiği öğrencilerden biridir. Ancak Ziryâb’ın, Halife’nin huzurunda hocası İshak’ın uduyla değil de teknik özellikler bakımından daha da geliştirdiği kendi uduyla müzik yapması ve Halife ile aralarında geçen samimi diyalog kıskançlığa sebep olmuş ve hocası İshak, onu Bağdat’ı terk etmeye zorlamıştır.
Bağdat’ı terk eden Ziryâb daha sonra Kayravân’a gitmiş ve orada bir müddet Ağlebî hükümdarı Ziyâdetullah b. İbrahim’in (201-223/816-837) himayesinde bulunarak sanatını icra etmiştir. Ziryâb’ın ne kadar süre orada kaldığı bilinmemekle birlikte 206/821 yılında Antere’nin beyitlerinden bestelediği bir şarkısında Ağlebî hükümdarını kızdırdığı ve bunun üzerine de hükümdarın, onun şehirden kovulmasını buyurduğu ve üç gün sonra şehirde görülürse de kellesinin vurulmasını emrettiği zikredilmektedir. Ziryâb 206/821-822 yılında Endülüs’e gitmek zorunda kalmıştır. II. Abdurrahman (207-238/822-852) onu şehrin dışında karşılamış ve ona büyük servet ve itibar kazandırmıştır. 852 yılında vefat edinceye kadar Kurutba’da yaşamış ve Endülüs’ün sanatına, musikisine, edebiyatına eşssiz katkılar sağlamıştır.
Öğretisi
Ziryâb sadece müzisyen değildi. Tarih, şiir, astronomi ve coğrafya da bilirdi. II. Abdurrahman onun sohbetlerinden istifade ederdi. el-Makkarî, Ziryâb’ın coğrafyaya da, meteorolojiye de vakıf olduğunu, ülkeler ve nüfusları hakkında da bilgi sahibi olduğunu kaydeder. Ziryâb’ın müzik alanında yaptıklarına gelince; ud mızrabı olarak ince tahta mızrab yerine akbaba teleğini kullanan ilk kişi ve uda beşinci bir tel ilavesini yapan ilk musikî üstadı olduğu belirtilir. Owen Wright, bu beşinci tel ilavesinin ne tür pratik bir fonksiyonu olduğunu tartışmaktadır. Buna rağmen Ziryâb’ın hafızasında on bin eserin güfte ve bestesinin bulunması o dönem için halk arasında onun, cinler tarafından desteklendiği ve bu şarkıları onların öğrettiği düşüncesinin yayılmasına neden olmuştur.
II. Abdurrahman, Ziryâb için Kurtuba’da (Cordova) bir de konservatuar açmıştır. Bu konservatuarın benzerleri müteakiben İşbiliyye (Sevilla), Tuleytula (Toledo), Belensiye (Valensia) ve Gırnata (Granada) şehirlerinde de açılmıştır. Farmer’in ifade ettiği üzere bu okul Batı Halifeliğinin yok oluşuna kadar varlığını sürdürmüştür. Ziryâb en büyük ününü Endülüs müzik konservatuarı olan, onun Kurtuba Müzik Okulu ile yapmıştır. Buradan mezun olan öğrenciler, ülkenin ünlüleri arasında yer almıştır. Ziryâb’ın Müzik Okulundaki eğitimle ilgili olarak bazı detaylar günümüze kadar intikal etmiştir: O, öğrencilerinin müzik eğitimi müfredatını üç bölümde ele almıştır: Buna göre ilk olarak ritim, vezin ve şarkının sözleri, ardından basit halde nağme öğretilmekte, son olarak ise müzikal nüanslara (zâide) geçilmektedir. el-Makkarî, Ziryâb’ın müziğe yeni başlayanlar için benimsediği metodu da zikretmektedir. Kendisine müzik öğrenmek için gelen kişiyi o, ilk önce mindere oturtur ve bağırtarak sesinin sınırını/vüsatini denerdi. Eğer sesi zayıfsa, sesi artıran bir egzersiz olarak sarığını onun beline bağlardı. Eğer öğrencisi kekeliyor veya ağzını yeterince açamıyorsa ya da dişlerini kenetleme alışkanlığı varsa, Ziryâb onun ağzına bir tahta parçası koyarak bu sorunu gidermeye çalışırdı. Bunun ardından Ziryâb, öğrencisine avazının çıktığı kadar “Yâ Haccâm” veya “Âh” diye bağırmasını ve yapabildiği kadar sesini uzatarak bağırmasını emreder. Eğer öğrencisinin gür, güçlü ve açık bir şekilde bu kelimeleri telaffuz ettiğini anlarsa, onu öğrenciliğe kabul eder ve başarılı bir şarkıcı yapmak için elinden geleni yapardı. Aksi halde onunla daha fazla uğraşmazdı. İyi ses çıkarabilmek için solunum kontrolü ve desteğinin önemi günümüzde iyi bilinmektedir. “Ya Haccâm” veya “ah” sesleri ile egzersizler yaptırması, bize, ünlü harflerle ilgili fonetik çalışmaları hatırlatıyor. Ziryâb’ın metotları arasında bulunan, bele sarık bağlamak bu açıdan önemli sayılabilir.
Farmer, Ziryâb öncesinde Endülüs’te çok erken bir sistem olan tek oktavlı (accordatura) sistemin bulunduğunu belirtmekte ve İbn Miscah (ö. 97/715) tarafından oluşturulan ve İshak el-Mevsılî tarafından da yeniden biçimlendirilen Eski Arap Sisteminin ise Ziryâb tarafından Endülüs’e tanıtıldığını ifade etmektedir.
Ziryâb, müzik birikiminin yanı sıra, milâdî IX. yüzyıl Kurtuba’sında zamanın modasına yön veren bir modacı ve stil simgesi olmuştu. O, Endülüs’e Bağdat modasını da getirmişti. Ziryâb’ın Endülüs’e gidişi orada “Doğululaşmayı” daha da hızlandırmıştır. Kurtuba’daki Emevî sarayı, onun sayesinde rakipleri olan Irak’taki Abbâsî sarayının kültür ve sanat anlayışını kendisine mal edebilmişti. Ziryâb Kurtubalılara neyi, nasıl yemeleri gerektiğini anlatmıştır. O, Endülüs mutfağında devrim yapmıştır. Bitkiler hakkında da geniş bilgisi olan Ziryâb, yeni bitkileri Endülüslülerin zevkine sunmuştur. Yemek masalarında örtü kullanmayı, üç öğün yemek kültürünü, yemeğe çorba ile başlanmasını ardından ana yemek ve tatlıya geçilmesini ve yemeklerin ayrı tabaklarda servis edilmesini ve ayrıca içeceklerin pahalı ve ağır metal kadehler yerine daha etkileyici olan kristal ve cam kaplarla sunulmasını öğretmiştir. Ziryâb Kurtubalılara giyim konusunda da öncülük etmiştir. Yaz boyunca beyaz ve açık renkli hafif kıyafetler, ilkbaharda renkli ipekli giysiler, sonbahar ve kış aylarında ise kalın ve yünlü elbiseleri önermiştir. Temizlikle ilgili olarak bir kısım yenilikleri de Kurtubalılara tanıtmış, koltuk altı deodorant kullanımını da ilk olarak Endülüs’e o getirmiştir. Yine Endülüslülere elbise temizleme ile ilgili pratik çözümler önermiş, diş macunlarıyla diş temizliğini göstermiştir. Ziryâb Kurtubalıların saç modellerinde de belirleyici olmuştur. Ondan önce Kurtubalı kadın ve erkekler saçlarını uzatmakta ve ortadan ikiye ayırarak, kulaklarını ve yanaklarını kapatacak şekilde taramaktaydılar. O, kâkülü alnı örtecek kadar kısaltarak ve yana bırakılan zülüfleri kulağa doğru sarkıtarak oluşturduğu kısa saç modeliyle yeni bir moda başlatmıştır. Onun etkisiyle Kurtuba’da mobilya biçimlerinde değişiklikler olmuş, mutfak işleri ve masa düzenlemesi bir sanat mertebesine yükselmiştir. Ziryâb’ın Endülüs’te varlıklı bir yaşam sürmesi ve özgürce sanatını icra etmesi doğuda Abbâsîlerin hâkimiyetinde yaşayan müzisyenlerin şiirlerine ve şarkılarına da girmiştir.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu