Hayatı

Abbâsîlerin ilk zamanlarının meşhur mûsikîşinaslarından İbrahim Mevsılî’nin oğlu olan İshâk, Rey’de dünyaya geldi. Aslen asîl bir Fârisî aileye mensup olan Mevsılîler, velâye yoluyla Benî Temîm’e nisbet edilirler. İshak’tan rivayet olunduğuna göre İran’ın Errecân kasabasındandırlar. İbrahim Mevsılî Kûfe’den sonra gelip-yerleştiği Rey’de evlendiği ikinci eşi Şâhek’ten oğlu İshâk dünyaya geldi.

Şöhreti saraya ulaşan İbrahim, ailesiyle Bağdat’a taşındı. Böylelikle İshak yüksek kültüre sahip elit bir ortamda büyüdü ve tahsil gördü. Süfyan b. Uyeyne, Huşeym b. Buşeyr, Ebû Muâviye ed-Darir’den hadis; Kisâî ve Ferrâ’dan Kur’ân; Esma’î ve Ebû Ubeyde el-Müsennâ’dan edebiyat tahsil etti. İlk mûsıkî derslerini babası İbrahim, annesi Şâhek, dayısı meşhûr ûdî Mansur Zelzel ve Âtike b. Şuhde’den aldı.

İshak ayrıca İslâm fıkhı, kelâm, lugat ve şiir konularında da kendisini yetiştirdi ve sarayda düzenlenen ilim meclislerine katıldı. İshak’ın yalnızca fakihlerin giyebildikleri libasları giyme hususunda özel izni vardı. Halife Me’mun “İshak, mûsıkîşinas olarak bu kadar tanınmasa idi, onu kadı yapardım” demiştir. Dönemin meşhur âlimi Yahya b. Eksem bir meclisde İshak’a Kur’ân, fıkh, kelâm ve şiir konularında bazı sorular sormuş ve aldığı cevaplardan son derece memnun kalmıştır.

İshak’ın Abbâsî sarayındaki ilk hâmileri Harun er-Reşid, vezir Yahya b. Halid Bermekî ve oğulları idi. Sonra sırasıyla Emin, Me’mun, Mu’tasım, Vâsık ve Mütevekkil’in himayelerine mazhar oldu ve onların nedimliğini yaptı. Babasının vefatından sonra devrin en büyük müzisyeni oldu. Halife ve diğer makam sahiplerinin hediye ve mükâfaatlarına nail olan İshak servetine servet kattı. Bu anlamda ilk profesyonel müzisyenlerdendir. Zenginliği kadar cömert de olan İshak, ilim tahsil edenleri himaye ederdi. Meşhur lugat alimi İbnü’l-Arabî de bunlardandır.

Öğretisi

Ebü’l-Ferec Eğânî’sinde “İshak, mûsıkîde devrinin en bilgilisi ve bu sanatın bütün kollarında en mükemmeliydi” demektedir. Ses olarak birkaç çağdaşından daha iyi olmasa da; ilmi, fazileti ve besteleriyle hep ön plandaydı. Rivayetlere göre; mugannîlerle halifeyi ayıran perdenin ötesine de ilk geçen müzisyen İshak’tır. Vâsık “O, ne zaman huzurumda teğanni etse, her defasında devletimin nüfuz ve kudretinin arttığını hissederim” demiştir.

İshak Mevsılî, mûsıkî ekolü olarak babasının yolunu tutmuş ve klasik Hicaz stiline sarılmıştır. Bu konuda –tabir yerindeyse- Romantik Modern ekolün temsilcisi olan İbrahim b. el-Mehdi ile çekişmeleri ve rekabetleri olmuştur. Bu konuda kaynaklarda çokça rivayet ve anekdot mevcuttur. Harun bu rekabette İshak’tan yana tavır koymuştur.

Mûsıkî sahasında diğer meslektaşlarını gölgede bırakan İshak’ın bu sanata en büyük hizmeti; ortadan kalkmak üzere olan klasik Arap mûsıkîsi nazariye ve icra mektebini kati bir sisteme bağlamasıdır. Gınayı, cinsler ve yollar şeklinde kısımlara ayıran ilk o olmuştur. Böylelikle mûsıkîyi kolaylaştırmış, bu yolu aydınlatmıştır. Nazariyatta klasik terminoloji ile ritmik ve müzikal şekilleri birbiri içinde meczetmiştir. Hatta bu konudaki izahlarından dolayı Fârâbî onu eleştirir (Sawa, s. 16-37).

Rivayete göre “tahnis (falsetto; kafa sesi)”i ilk kullanan da İshak’tır (Eğânî, c. 5, s.75). Ud çalmada hocası Zelzel’i aratmayan İshak bestelerinin çoğuna yüksek perdelerden başlardı. 200-400 civarında bestesi olan İshak’a bundan dolayı “el-Melsu (akrep sokmuş)” lakabını takmışlardır. Sayıları 40-80 arasında değişen korosunun tam ortasına oturur ve bu şekilde yönetirdi. Bir defasında korosundaki 20 uddan birinin akordunun bozuk olduğunu bildiren İbrahim b. el-Mehdi‘ye cevaben o kadar udun içinde bozuk olan udu ve hatta o teli hemen düzelterek ne kadar hassas  bir kulağa sahip olduğunu ispat etmiştir (Eğânî, c. 5, s. 54-56).

İlimde ve doğrulukta güvenilir olan İshak, cömert ve zarif bir insandı. Bundan dolayı Harun onu “Ebâ Safvân” diye künyelendirmiştir. Hafızası çok güçlü olan İshak o dönemde Bağdad’ın en mühim kütüphanelerinden birine sahipti. Genel kültür sahibiydi; mûsıkî teorileri ve önceki müzisyenlerle ilgili bilgiler veren ilk müelliftir. el-Fihrist bu meyanda 40 civarında eseri olduğunu zikreder.  Bu eserlerin çoğu mûsıkî ve mûsıkînaşlara ait olmakla beraber Kitâb Ahbâri zi’r-Rimme, Kitâb Cevâhiri’l- Kelâm, Kitâb Tafzili’ş-Ş’ir, Kitâb Mevârisi’l- Hikme gibi diğer ilim sahalarında da te’lifleri vardır. Mûsıkîye dair eserleri şunlardır: Kitâbü’l-Eğâniyyi-l-Kebir, Kitâb Eğanîhi’l-letî Ğannâ Bihâ, Kitâbü’l-İhtiyar mine’l-eğâni li’l-Vâsık, Kitâb Eğanî Ma’bed, Kitâbü’n-Neğam  ve’l- îka’, Kitâb’ür-Raks ve’z-Zefn, Kitâbü’l-Kıyân, Kitâb Kıyâni’l-Hicaz, Kitâb Ahbâri Tuveys, Kitâb Ahbâri İzzetü’l-Meylâ, Kitâb Ahbâri Sa’îd b. Miscah, Kitâb Ahbâri Huneyni’l-Hıyerî, Kitâb Ahbâri Dellâl, Kitâb Ahbâri Ma’bed ve’bn Süreyc, Kitâb Ahbâri Ğarîd, Kitâb Ahbâri Muhammed b. Âişe, Kitâb Ahbâri Ebcer, Kitâbü’n-Nüdemâ, Kitâb Ahbâri Muğannîhi’l-Mekkiyyîn. Ne yazık ki bu eserlerden hiçbiri günümüze ulaşamamıştır. Bunlardan alınan bilgilere Ebü’l-Ferec’in Eğânî’sinde rastlayabiliriz. İbn Hurdâzbih, Ziryab, Amr b. Bânâ, Allûye ve Mehârik onun talebeleri arasındadır.

Mütevekkil’in hilafeti döneminde bir Ramazan ayında ağır ishale yakalanan İshak giderek ağırlaştı ve aynı ayda vefat etti. 85 yıl ömür süren İshak, bu ayda tutamadığı oruçlar için keffaret verirdi.  Bazı rivayetlerde ömrünün son yıllarında âmâ olduğu belirtilir. Vefat tarihi 235/850’dir. Mütevekkil onun vefatı üzerine “İshak’ın ölümü ile devletim bir şeref ve ziynetten mahrum kaldı” demiştir.

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu