Hayatı
Hazar Denizi’nin güneyinde yer alan bir İran şehri olan Kazvin’de Rebîülâhir 598/Ocak 1202 tarihinde dünyaya geldi. Medineli sahâbî Enes b. Mâlik’e (ö. 93/711-12) dayanan köklü bir aileye mensuptur. Moğolların 617/1220 tarihinde Kazvin’i ele geçirmesinden sonra muhtemelen buradaki kargaşadan uzaklaşarak Dımaşk’a gitti. Burada ünlü mutasavvıf Muhyiddin İbnü’l-Arabî (ö. 638/1240) ile 630/1233 yılı civarında tanıştı ve kendisinden etkilendi. Aynı yıllarda Musul’u ziyaret ettiği ve Sincar’da Arap edebiyatı konusunda uzman, Ziyâeddin İbnü’l-Esîr (ö. 637/1239) ile tanışıp ondan istifade ettiği söylenmiştir. Yine Musul’da felsefe, astronomi ve matematik çalışmaları ile tanınan Esîrüddîn el-Ebherî’den (ö. 663/1265) çeşitli dersler aldığı kaydedilmektedir. Basra körfezi kıyısında yer alan liman şehri Cennâbe’ye ve İran’a bir seyahat gerçekleştirmiş, muhtemelen yakınlarını ziyaret etmiştir. Abbasî halifesi Musta’sım Billah (640-656/1242-1258) döneminde Bağdat’ı ziyaret etmiş, ayrıca Vâsıt ve Hille şehirlerinde kadılık görevinde bulunmuştur. Kuzey Afrikalı tarihçi ve coğrafyacı İbn Said el-Mağribî ile büyük ihtimalle (648/1250) tarihinde hac ibadeti için geldiğinde tanışıp ondan yararlandı. Kendisinin Kûfî diye anılması üzerinden azımsanmayacak bir müddet, Kûfe’de yaşadığı da dile getirilmiştir. Moğolların 656/1258 yılında Bağdat’ı işgal etmelerinden sonra resmi vazife almayıp ilmî çalışmalara yoğunlaştı. İlhanlı hükümdarı Abaka Han zamanında Irak bölgesi valisi ve aynı zamanda tarihçi olan Ata Melik Cüveynî (ö. 681/1283) ile iyi ilişkiler geliştiren Kazvînî, Acâibü’l-Mahlûkât adlı kitabını ona takdim etmiştir. 7 Muharrem 682/7 Nisan 1283 tarihinde Vâsıt kentinde vefat etmiş, fakat cenazesi Bağdat’a götürülmüş ve oraya defnedilmiştir.
Öğretisi
Kazvînî’nin düşünce dünyasını, ilki kozmografya sınırlarını da aşan Acâibu’l-Mahlûkât ve Garâibu’l-Mevcûdât ile bir coğrafya eseri olan Âsâru’l-Bilâd ve Ahbâru’l-İbâd adlı yapıtları üzerinden okumak mümkündür. Bu eserler hakkında yazan araştırmacıların ifade ettiği üzere o, yeni bir teori ortaya koyan bir müellif olmayıp bir derleyicidir. İslâm coğrafyacılığı üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Kraçkovski’ye göre o, her iki çalışmasında da bilimsel konuları vülgarize etmiş, bilimsel konuları geniş halk kitlelerinin anlayabileceği bir üslupla anlatmıştır.
Acâibu’l-Mahlûkât ve Garâibu’l-Mevcûdât adını taşıyan kitabında birçok mitolojik canlıdan söz etmiş olması, onun dünyasında mitolojik olanla gerçek dünyaya ait olan canlıların iç içe olduğunu düşündürtmektedir.
Batlamyuscu evren anlayışını temel alan Kazvînî, dünya merkezli bir âlem tasarımı yapar. Buna göre ay üstü âlem değişmez, ezeli ebedi bir âlem iken; ay altı âlem oluş ve bozuluş, âlemidir. Ay üstü âlem (ulviyyât) gök cisimlerinin ve meleklerin bulunduğu âlemdir. Süfliyyât diye ifade edilen dört ay altı âlem ise dört temel unsur (hava, su, ateş, toprak) ve bunlarda yaşayan canlıları içerir.
Âsâru’l-Bilâd adlı coğrafya eserinde yedi iklim teorisini benimseyen Kazvînî, dünyanın yedi bölgeye ayrılmasının doğal bir gerekçesi olmadığını, ülkelerin ve yolların kolaylıkla bilinmesi için bu hayali ayrımların yapıldığını, insanların yaşam alanı olan (meskûn) bölgelerin ötesinde de dünyanın bazı bölgeleri olduğunu, İskender ve Erdeşir gibi kimi kişilerin geçmeye kalkıştığını, ancak çok çetin iklim koşulları ve okyanusların buna mani olduğunu söyler. Ayrıca kitabında anlattığı şehirleri de hangi iklimde yer alıyorlarsa o iklimde zikreder.
Kazvînî’nin, yaşadığı dönemdeki felsefe-bilim tartışmalarına da ilgi göstermiş ve bunlardan birinin kaydını da tutmuştur. Buna göre Frenkler, Eyyübî sultanı el-Melik el-Kâmil’e (615-635/1218-1238) felsefe, tıp ve matematik ile ilgili bazı sorular sormuşlar o, bu soruları Kazvînî’nin de hocası olan Esîrüddin el-Ebherî’ye yönlendirmiş, özellikle geometri ile ilgili bir soruyu el-Ebherî de çözemeyince problemi Kemâleddin b. Yunus çözüme kavuşturmuştur.
Kazvînî, başta doğa bilimleri olmak üzere çok geniş bir sahada yazdığı için Romalı komutan ve bilim insanı Gaius Plinius’a benzetilmiş ve Arapların Pliniusu diye anılmıştır.
Onun kozmoloji çalışması olan Acâibu’l-Mahlûkât ve Garâibu’l-Mevcûdât, Türk ve İran edebiyatlarında geniş bir karşılık bulmuş, çeşitli çevirileri yapılan eserin birçok nüshası da minyatürle süslenmiş, eserde anlatılan canlılar resmedilmiştir. Kazvînî’den etkilenen Cemâleddin el-Vatvât (ö. 718/1318) Şeyhürrabve ed-Dımaşkî (ö. 727/1327), Ahmed Bîcan (ö. 870/1466’dan sonra), Kemâlüddîn ed-Demîrî (ö. 808/1405) de onunla aynı minvalde eserler üretmişlerdir.
Öne Çıkan Eserleri
-
Acâibü’l-Mahlûkât ve Garâibu’l-Mevcûdât, ed. Ferdinand Wüstenfeld, Götingen 1848.
-
Âsâru’l-Bilâd ve Ahbâru’l-İ’bâd, ed. Ferdinand Wüstenfeld, Götingen 1848.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu