Hayatı
Ataları Şah Cihan döneminde Herat’tan Hindistan’a gelerek yerleşmiş ve soyları Hz. Hüseyin’e dayandığı için seyyid olarak nitelenen Ahmed Han, 1817’de Delhi’de dünyaya geldi. Babası Müttakî Han, devlet görevlerinde bulunmuş bir kimseydi. Klasik bir eğitimden geçen müellif, Arapça ve Farsça öğrenimin yanı sıra pozitif bilimlerden matematik ve geometri de tahsil etti. Ancak babasının 1838’deki ölümü üzerine Ahmed Han, Delhi Ceza Mahkemesi’nde zabıt katibi olarak çalışmaya ve hayatını kazanmaya başladı. 1841 yılında girdiği hakimlik sınavını kazanarak stajyer hakim olan Ahmed Han daha sonra görevde yükselerek üst bir hakimlik rütbesi olan sadr-ı eminlik vazifesini elde etti. Bicnor kentinde bu vazifeyi icra ettiği sırada İngilizlere karşı başlatılan 1857’deki sipahi ayaklanmasında İngilizlerin tarafında yer alan Ahmed Han’ın bu tutumu daha sonraki hayatında da devam edecektir. Kendisine Bicnor şehrinde İngilizlerin zarar görmesini engellediği için “Star of India” (Hint yıldızı) nişanının Companion rütbesi verildi. 1857 yılında daha üst bir hakimlik görevi olan sadru’s-sadr rütbesi ile Muradâbad’a tayin edildi. Bu sırada Müslümanların sosyal ve eğitimle ilgili problemleri hakkında küçük eserler kaleme aldı. Loyal Mohammadan of India ve Esbâb-ı Begavât-ı Hind adlı eserleri bu meyanda çalışmalardır. 1864’te Aligarh şehrine yine hakimlik görevi ile tayin olunan Ahmed Han, 1869’da bir buçuk yıl kalacağı İngiltere’ye gitti. Kraliçe Victoria’dan büyük bir ilgi gören yazar İngiltere dönüşünde çıkardığı Tehzîbü’l-ahlâk adlı gazete vasıtasıyla Müslümanları İngilizlere karşı ısındırmaya çalıştı. 1875’te, Aligarh’taki Mohammadan Anglo-Oriental College’i kuran Ahmed Han, hakimlik görevini de bırakarak mesaisini tamamen bu okula hasretti. Cambridge ve Oxford örnek alınarak yüksek öğretim sınıfları da açılan bu okul Hindistan’da yetişen aydın ve düşünürlerin birçoğunun yetiştiği okul oldu. 1886’da ülke Müslümanlarını eğitim, öğretim ve siyaset alanlarında aydınlatmak amacıyla ve her yıl toplanmak üzere, The Mohammadan Educational Conference’ı (İslâm Eğitim Konferansı) başlattı. İngilizlere karşı oluşan All-India National Congress’e karşı çıkarak İngilizleri savundu. Bundan dolayı kendisine “Sir” ve “Knight Commander of the Star of India” (Hint yıldızı nişanının şövalye kumandanı) unvanı verildi. 27 Mart 1898 tarihinde Aligarh’ta dünyaya gözlerini kapatan Ahmed Han, fikirleri ve kurduğu kurumlar ile XIX. yüzyıl İslâm dünyasını etkili aydınlarından biri olmuştur.
Öğretisi
İngilizlerin Hindistan’ı işgal etmesi sonrasında oluşan yenilgi psikolojisinin fikirleri üzerinde açık etkileri olan Ahmed Han’ın düşünceleri ve kurduğu ekol, karşıtları tarafından Neçârî (tabiatçı) olarak nitelenmiştir. İslâm’ın akla ve dolayısıyla doğa yasalarına uygun olduğu düşüncesine kani olan müellif, aslında 1857’ye kadar sünni akideye bağlı fikirleri savunmuş ve Şah Veliyyullah Dihlevî’nin takipçisi olmuştur. 1857’deki sipahi isyanının başarısız olması sonucu fikirleri nispeten değişen müellif, 1870’lerde benimseyeceği modernist İslâm düşüncesi öncesi savunmacı bir dil kullanmış ve temelde eğitim vurgusu yapmış, İngilizlerle Müslümanların aralarını iyi tutması gerektiğini savunmuştur. Asıl fikirlerindeki değişim 1879 yılında gerçekleştirdiği İngiltere ziyareti sonrasında olur. İslâm’ın değil Müslümanların geri kaldığını ve geleneğin İslâm’ın yerine geçtiğini, gerçek İslâm’ı Kur’an ve sahih hadislerden çıkarmak gerektiğini savunmaya başalar. Kainatta sebep-sonuç ilkesinin hakim olduğunu düşünen Ahmed Han, bu ilkeye uymadığı için mucize ve kerametleri de kabul etmeyip akla uygun izahlarını yapmaya çalışır. Kur’an’da yer alan el kesme cezası gibi hukuki nitelikli emir ve yasakların ilelebet bu şekilde uygulanması şeklinde anlaşılmasını doğru bulmayan Ahmed Han, zamanın değişmesi ile hükümlerin uygulanma biçiminin de değişeceğini savunur. Hadisler hakkında hayli şüpheci olan düşünür, klasik fıkıh geleneğini de farklı alimlerin görüşlerinin bir toplamı olarak görür. Dininin alanın değişmez bir alan olduğunun sosyal hayatın ise süreli olarak değişime tabi olduğunu bundan dolayı da dini hükümlerin sahasının inanç, ahlak ve ibadetten ibaret olduğunu savunur. İslâm’ın hiçbir devirde din eksenli bir siyaset geliştirmediği kanaatini taşıyan düşünür, din ve devlet işlerinin ayrılması gerektiğine vurgu yapar. Aziz Ahmed tarafından loyalist (İngiliz yönetimine bağlılık yanlısı) olarak nitelenen Ahmed Han’ın hilafet hakkında da düşünceleri olumsuzdur. İslâm’ın bir Luther’e ihtiyacı olduğunu söyleyen yazar, XX. yüzyıl İslâm düşüncesi üzerinde en çok etkili olan mütefekkirlerdendir.
Öne Çıkan Eserleri
-
Hutabât-ı Ahmediyye.
-
Tefsîrü’l-Kurân.
-
Loyal Muhammadan of India.
-
Cilâü’l-kulûb bi-Zikri’l-Mahbûb.
-
Tibyânü’l-Kelâm.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu