Hayatı

Cemâleddin Efgânî, Şaban 1254/Kasım 1838 tarihinde doğdu. Doğduğu yer ve mezhebi konusunda farklı görüşler vardır. Ancak araştırmacıların ortaya koyduğu deliller ve Efgânî’nin bizzat kendi ifadeleri onun Afganistanlı ve Sünnî olduğunu göstermektedir.

Efgânî gençliğini Kâbil’de geçirdi. Temel dinî bilgileri âlim olan babası Safder’den aldı. Daha sonra tahsilini tamamlamak üzere Hindistan’a gitti. Burada iki yıl kalan Efgânî Avrupa bilim ve edebiyatı ile de burada tanıştı ve dinî anlayışa dair ıslahat düşüncesini netleştirdi. Hacca gitmek amacıyla çıktığı yolculuğu sırasında birçok beldeye uğradı ve çok sayıda âlim, entelektüel ve siyasetçiyle görüştü. 1273/1857 yılındaki haccının ardından Afganistan’a dönüp Dost Muhammed Han’ın hizmetine girdi, bilahare baş vezir oldu. Bir süre sonra Hindistan’a geçti. Burada kendisine gösterilen ilgiden rahatsız olan İngilizlerin Hindistan’ı terk etmesini istemesi üzerine 1870 yılının başında Mısır’a gitti, kısa bir süre sonra da İstanbul’a hareket etti.

Efgânî İstanbul’da âlimler, yazarlar ve gençlerin katıldığı sohbetler yaptı, devlet erkânıyla ilişkiler kurdu. Dârülfünûn’un açılışında verdiği bir konferanstaki bazı görüşleri sebebiyle Şeyhülislâm Hasan Fehmi Efendi tarafından dinden çıkmakla suçlandı ve halk kendisine karşı kışkırtıldı. Efgânî, toplumsal huzursuzluğa son vermek için İstanbul’dan çıkarıldı.

Efgânî Mart 1871’de Kahire’ye gitti. Sekiz yıl kaldığı bu dönemde dersler verdi, ilmî ve siyâsî konularda sohbetler yaptı. Siyasî çekişmelere taraftar oldu ve siyaseti etkilemek için localara girdi. Onun siyasî faaliyetlerinden rahatsızlık duyan İngilizlerin de telkiniyle Hidiv hükümeti, 1879’da halkın Efgânî’yle görüşmesini yasakladı ve Mısır’dan çıkarılmasını emretti. Efgânî üçüncü defa Hindistan’a gitti. Hindistan’da yaşayan Seyyid Ahmed Han’ın bilimsel açıklamalara dayalı din anlayışının yayılmasının İslâm birliğine zarar verdiğini, bundan da sömürgeci İngilizlerin faydalandığını düşündüğünden Haydarabat’ta dini, tabiat kanunları ile açıklayıp manevi ve kutsal etkenleri dışta bırakan tabiatçılığa (neyçeriyye) reddiye içeriğiyle bir kitap yazdı. Hindistan halkını İngilizlere karşı kışkırttığı gerekçesiyle Kalküta’da gözetim altında tutuldu ve daha sonra sınır dışı edildi.

Hindistan’dan ayrıldıktan sonra önce Londra’ya sonra Paris’e gitti. Burada öğrencisi Muhammed Abduh ile birlikte Urvetü’l-Vüska cemiyetini kurdu aynı adla bir gazete çıkardı ve üyelerin nakdî yardımlarıyla gazeteyi bedava dağıttı. Gazetenin Doğu’da ve Batı’da önemli etkileri oldu. el‑Urvetü’l-vüska, baskılar ve engeller yüzünden sadece on sekiz sayı çıkarılabildi. Efgânî Paris’te bulunduğu yıllarda İslâm ülkelerinin sorunlarını dile getirdi ve Fransız doğubilimci Ernest Renan’ın İslâm’ın ilme engel olduğuna dair fikirlerine reddiye yazdı.

Paris’ten ayrıldıktan sonra İran Şahı Nâsırüddin’in çağrısı üzerine İran’a gitti. Şahın müşavirliğini yaptı. İranlı aydınlarla halkın yönetime katılması konusunda sohbetler etti. Bu fikirleri nedeniyle şahla ters düştü ve Rusya’ya giderek 1886-1889 yılları arasında orada kaldı. Burada yaptığı faaliyetlerinde Rusları Hindistan’da İngiliz idaresine son vermeleri için teşvik etti, Rusya’daki Müslümanların sorunlarını dile getirdi. Daha sonra Paris fuarını görmek üzere çıktığı yolculukta Münih’te karşılaştığı İran Şahı Nâsırüddin baş vezir olması için ısrar edince ikinci defa İran’a geçti. Burada iktidara karşı tenkitlerini ve ıslahat tekliflerini sürdürünce baskı görmeye başladı ve baskılar sonucu dokunulmaz bir yer olan Şah Abdülazîm Türbesi’ne sığındı. Yine de sınır dışı edilen Efgânî Basra’ya geçti ve Şiî âlimlerle temas kurarak şahın yabancılara verdiği ayrıcalıklara karşı direnmelerini istedi. Bu çabasının tütün imtiyazının kaldırılmasında önemli bir tesiri oldu.

1891’de Londra’ya giden Efgânî burada çeşitli gazete ve dergilerde İran şahı aleyhine yazılar yazdı. Daha sonra, Osmanlı devletinin Londra elçisi Rüstem Paşa aracılığı ile İstanbul’a davet edildi. Sultan II. Abdülhamit tarafından kendisine çeşitli imkânlar sunuldu. Sultanın isteğiyle İslâm birliği ve Şiî-Sünnî yakınlaşmasının imkanları konusunda bir rapor hazırladı. Bu amaçla âlimlere ve siyasetçilere, Şiî-Sünnî yakınlaşmasını ve İslâm ümmetinin birliğini (ittihâd-ı İslâm) teşvik eden mektuplar yazdı. Ancak Efgânî’nin Jön Türklerle teması, İngilizlerin baskıları, hakkındaki jurnaller, İran şahının öldürülmesinde onun da parmağının bulunduğu ithamı gibi sebeplerle ittihada yönelik çalışmaları menfi etkilendi. II. Abdülhamid’in gözünden düştü. Böylece Efgânî’ye sıkı bir göz hapsi uygulandı ve ülkeden ayrılma arzusu geri çevrildi. Efgânî yakalandığı kanserden kurtulamayarak 9 Mart 1897’de İstanbul’da vefat etti ve burada defnedildi. Afganistan hükümetinin isteği üzerine naaşı 1944 yılında Afganistan’a nakledildi.

İslam Düşünürleri

Öğretisi

Efgânî İslâm birliği, yabancı işgal ve sömürüsüne karşı direnme ve istiklâl konularında daha hayatta iken birçok insanı etkilemiştir. Muhammed Abduh ve Reşid Rıza gibi öğrencileri vasıtasıyla dinî yorumlar üzerinde de etkili olmuş; İslâm birliği ve Müslüman toplumların sömürge olmaktan kurtulup bağımsız olması gerektiği yönündeki fikirleri ile bağımsızlık mücadelelerini ateşlemiştir. Bunun yanında İslâm ülkelerinde laik, Batıcı, milliyetçi ve İslâmcı gibi farklı düşüncelere mensup birçok aydın da onun örüşlerinden doğrudan veya dolaylı olarak etkilenmiştir.

Efgânî hayatının ilk döneminde eğitim ve öğretimin genele yayılması, dinin zamanın ihtiyaçlarına göre yeniden yorumlanması, iktidar erkinin halkın geneline yayılması ve kitlelerin yönetime katılması, baskıcı rejimlere karşı mücadele ve istilacıların sömürge politikasına karşı direnme onun başlıca meşguliyet alanları oldu. Dolayısıyla Efgânî’nin bu döneminde ilmî ve siyasî ıslahatçı kişiliği baskın oldu. Ancak 1883’ten hayatının sonuna kadar olan döneminde Efgânî, İslâm ülkelerinin bir araya gelmesini mümkün kılacak ortak problemleri önceledi. Bu dönemde bütün İslâm ülkeleri arasında bağların kurulması, dayanışmanın sağlanması, sömürgeden kurtulmuş bir Müslümanlar birliği (ittihad-ı İslâm) idealinin gerçekleşmesi için çaba gösterdi.

Efgânî, Müslüman devletlerin zayıfladığı, İslâm dünyasının birlik ve bütünlüğünü kaybettiği, iktisadî bakımdan zayıfladığı, sömürgecilerin İslâm ülkelerinin büyük bir kısmını iktisadî, siyâsî ve kültürel bakımlardan sömürge haline getirdikleri bir dönemde yaşadı. Bu nedenle Efgânî, daha çok Müslümanların dinleri hakkında bilgilerinin artırılması, iktisadî bakımdan güçlenmesi, İslâm toplumlarının sömürge olmaktan kurtulup bağımsızlık kazanması ve İslâm ümmetinin birliği için faaliyetler gösterdi. Efgânî, sömürgeci Batılıların Doğu halklarından daha zeki, kabiliyetli ve üstün olmadığını ancak düzen, çalışmakla gücün sırlarını keşfettiklerini, hakları korumak, fitneyi bastırmak, medeniyeti yaymak gibi gerekçelerle sömürgecilik yaptıklarını belirtir. Efgânî’ye göre Müslümanların gerilemesinin gerekçeleri Hilafetin saltanata dönüşmesi, din ve milliyet bağlarının zayıflaması, içi boş temelsiz inançların yaygınlaşması, yanlış kader anlayışının yerleşmesi, Müslümanların temiz inançlarının kirletilmesi, cehaletin yaygınlığı ve kardeşlik ve yardımlaşma duygularının kaybolmasıdır. Efgânî bunun çözümü için İslâm’ın asr-ı saadetteki saf haline dönülmesini ve bunun yaygın bir eğitimle yaygınlaştırılmasını teklif etmiştir. Siyasî sorunların çözümü için ise onun teklifi halklara dayalı yönetimlerin kurulması, yönetimlerin istişareye önem vermeleri, İslâm ülkelerinin bağımsız olmaları ve ümmetin dayanışma içine girmesi gerektiğidir.

Efgânî’nin siyasî, kültürel ve dinî ıslahat programında İslâm birliği (ittihâd-ı İslâm, panislâmizm) fikrinin büyük bir yeri vardır. Ona göre sömürgeci Batı karşısında İslâm ülkelerinin ve İslâm ümmetinin birlik ve dayanışmadan başka çaresi yoktur. Bu birliği sağlayacak temelde üç dayanağı vardır. Birincisi inanç birliğini ifade eden din birliği, ikincisi eylem birliğini gösteren hac bağı, üçüncüsü siyasî birliği gösteren hilafet bağı. Müslümanlar din bağı ile kardeştirler, ancak başka inanç sahiplerine karşı âdil davranmak ve dünyayı bir barış yurdu haline getirmekle sorumludurlar.

 Öne Çıkan Eserleri

  • et-Ta‘lîkat ‘alâ Şerhi’d-Devvânî li’l-‘Akâ‘idi’l-Adudiyye: Kahire 1968; Beyrut 1979. 

  • Risâletü’l-Vâridât fî Sırri’t-Tecelliyât: Kahire, 1968; Beyrut 1979.

  • Tetimmetü’l-Beyân: Kahire 1879.

  • Hakıkat-i Mezheb-i Neyçerî ve Beyân-i Hâl-i Neyçeriyyân: Haydarâbâd-Dekken 1881.

  • el-‘Urvetü’l-Vüskâ.

  • Renan’a Cevap: Journal des Débats, 18 Mayıs 1883.

  • Hâtırâtü Cemâliddîn el-Efgânî el-Hüseynî: nşr. Muhammed Paşa el-Mahzûmî, Beyrut 1931.

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu