Hayatı

Şehrezûrî’nin hayatı hakkında çok az bilgi vardır. Şehrezûrî nisbesinden hareketle Şehrezur’da doğduğu bilinmektedir. Doğum tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur.

Şehrezûrî gençliğinde Sühreverdî’nin düşüncesini küçük gören konuşmalardan etkilenerek onun felsefesini araştırmaya başlamış, bu amaçla birçok seyahat gerçekleştirmiş ve Sühreverdî’nin hayatı ve düşüncesi ile ilgili bilgileri derlemeye çalışmıştır. Ancak bu araştırmalarını bir hoca vasıtasıyla değil kendi kendine öğrenim yoluyla tamamlamıştır. Nitekim Şehrezûrî Şerhu Hikmeti’l-işrâk’ta Sühreverdî metnini araştırmaya dayalı olarak anladığını belirterek herhangi bir geleneği tevarüs etmediğini belirtir.

Şehrezûrî felsefede İşrâkîliğe mensuptur. Bunun dışında kendisinin mezhep mensubiyetine dair bir bilgi yoktur. Ancak, Nüzhetü’l-Ervâh’taki bilgilere göre güney Irak’ta yaşayan inançlı gnostik Sabiîler (Mandaiyye) ile karşılaşmış, onların kitaplarını tetkik etmiş ve bilgi alışverişinde bulunmuştur.

Şehrezûrî’nin doğum tarihi gibi ölüm tarihi hakkında da kesin bir bilgi yoktur. Eserlerinin ferağ kayıtlarından hareketle onun 687/1288 ile 703/1304 arasında bir zamanda öldüğü söylenebilir.

Şehrezûrî’nin İşrâkî felsefenin Sühreverdî’den sonra en önemli kurucu müelliflerinden biri olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim Sühreverdî Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan Ehl-i kitâb kavramından hareketle Hikmetü’l-işrâk etrafında toplanan bir cemaatten bahsederek bu İşrâkî cemaatin başında kitabın koruyucusu (kayyım bi’l-kitâb) unvanıyla birinin olacağını ve kitabı anlamakta güçlük çekenlerin bu kayyıma başvurmaları gerektiğini söyler.  Muhtemelen Şehrezûrî kayyım bi’l-kitâb sıfatını bizzat kendisinin hak ettiğini düşünmekteydi. Şehrezûrî İşrâkî felsefenin Meşşâî karşıtı unsurlarını iyice tebarüz ettirip aynı zamanda bu felsefenin ilhamî, alegorik ve fantastik yapısını geliştirmiştir. Bu çerçevede o, İşrâkî felsefenin mistik ve dinî yanıyla ilgili görüşlerini oluşturmada daha etkili olmuştur. Her ne kadar İşrâkî literatürde özellikle Kutbüddin eş-Şirâzî’nin (ö. 710/1311) yorumları adeta resmî bir yorum olarak kabul edilse de Şehrezûrî Kutbüddin eş-Şirâzî, İbn Ebî Cumhur el-Ahsâî (ö. 904/1499’dan sonra), Mir Dâmâd (ö. (1041/1631), Sadreddîn Şirâzî (ö. 1050/1641) gibi sonraki İşrâkî müelliflerin de en önemli kaynaklarından biri olmaya devam etmiştir.

Öğretisi

Meşşâî felsefeden çeşitli yönleriyle bağımsızlaşan ve çeşitli yönleriyle de Meşşâî felsefenin bir tadilini içeren İşrâkî okul temelde Şehrezûrî ve İbn Kemmûne kollarından devam etmiştir. Şehrezûrî İşrâkî felsefe geleneği açısından iki yönden önemlidir. Birincisi Şehrezûrî eserlerinde İşrâkî felsefenin sembolik ve Meşşâîlik karşıtı unsurlarına vurgu yapan, diğer yandan bu felsefenin ilhamî, alegorik ve sembolik yapısını geliştirmek isteyen kanadı temsil eder. Bu akım İbn Kemmûne’nin temsil ettiği akıma göre felsefî bakımdan daha az öneme sahiptir ancak İşrâkîliğin mistik ve dinî felsefeyle ilgili görüşlerini oluşturma bakımından önemlidir. İkincisi ise Şehrezûrî Sühreverdî’nin İşrâkîliğin tarihine yönelik atıflarını bizzat bir felsefe tarihi kitabı yazarak anlatmak istemiştir. Birinci tavrıyla uyumlu olarak Şehrezûrî felsefe tarihini İşrâkîlik bakışından okumuş ve büyük oranda felsefe tarihi ile peygamberler tarihini birlikte ele alarak “mişkâtü’n-nübüvve” teorisini felsefe tarihine uygulamıştır. Bunun yanında onun varlık, bilgi ve ahlâka ilişkin görüşlerini hem telif hem de şerh tarzında eserlerinde işlediği görüşler, İşrâkîliğin Sühreverdî’den sonra yaygınlaşmasında önemli bir rol oynamıştır.

Varlık Düşüncesi ve Metafiziği

Şehrezûrî, geç dönem İslâm nazarî geleneklerini takip ederek varlık, mahiyet, yokluk, zorunlu, mümkün, kadim, hadis, illet, malul, tümel tikel gibi genel kavramları küllî ilim (ontoloji) çerçevesinde ele alır. Bunun yanında Tanrı’nın varlığı, ispatı ve sıfatları ile fiilleri kısımlarını ilahiyat başlığında ele alır. Onun ontolojiyle ilgili kavramlara yönelik açıklamaları büyük oranda Meşşâî sistemle uyumlu görünmektedir. Nitekim onun Zorunlu Varlık, Zorunlu Varlık'ta varlık mahiyet ayrımı olmaması, mümkünlerde varlık mahiyet ayrımı, illetlerin tam ve nakıs şeklindeki ayrımı, mahiyetin ispatı, genel kavramların itibarî olması gibi görüşleri bu çerçevede sayılabilir. Ancak Şehrezûrî İşrâkî geleneğe uygun olarak mahiyetin varlığa önceliğini (asâletü’l-mahiyye) savunur.

Şehrezûrî’ye göre âlem üç ana mertebeden teşekkül etmiştir. Âlemin ilk mertebesi aklî âlem ya da nurlar âlemidir. Bu âlem Zorunlu Varlık’a tekabül eden Nurlar Nuru’ndan insan aklına kadar inen dikey ve yatay boyutta çeşitli nurlardan oluşur. Âlemin ikinci mertebesi ise Eflâtuncu formların hayal âlemidir ve melekler, cinler, şeytanlar hayal âleminin sakinleridir. Ayrıca Şehrezûrî’ye göre, şekiller, ölçüler ve cisimlerden matematiğin ilkelerinde hayal edilenlerin tümü, hareket, durma, konumlar, şekiller, yüzeyler, çizgiler, noktalar ve bunun dışındaki tüm durumlar bu orta âlemde var olurlar. Burası vahiy, ilham ve büyüsel güçlerin de kaynağı konumundadır. Bu alana hayalen ulaşan kimse üstün güçlere sahip olabilir. Bu güçlere sahip olanlardan az bir kısmı olağanüstü bazı özelliklere kavuşur. İdeler âlemi ya da misal âlemi olmak itibariyle bu âlem her ne kadar zaman, mekân, ilişki, nicelik ve nitelik gibi kategorik özelliklere sahip olsa da varlıkların maddeden soyutlandığı ontolojik bir alana tekabül eder. Sühreverdî’nin formlar âlemi fikrini, Şehrezûrî saf makul olanla saf duyulur olan arasında bulunan orta âlem diye anar. Bu âlem formlar âlemi olarak hem iyi hem kötü suretlerin bölgesidir. İşrâkî geleneğin hayal âlemi rasyonel yönler yanında dinî, mistik yönlerin ve bedensel haşr gibi dinî düşüncelerin ispatına yönelik bir alan açması itibariyle işlevsel kabul edilmiştir.

Şehrezûrî’nin üzerinde durduğu son âlem mertebesi ise cismanî âlemdir. Temelde feleklerin hareketleriyle açıklanan cismânî âlem karanlık âlem diye de isimlendirilir. Şehrezûrî bütün âlem mertebelerini Yeni Platonculuğun sudur sistemi çerçevesinde ifade eder.

Psikoloji ve Bilgi Teorisi

Şehrezûrî insanın ruh-beden yönünden mahiyetini incelerken Sühreverdî’yi takip ederek insanî nur veya “isfehbed nur” adını verdiği Meşşâî gelenekteki “natık nefs”ten bahsetmektedir. İnsanî manevi bir cevher kılan bu nur, insanın maddî, misali bir heykel olarak kalmamasını da sağlayan nurdur. İnsan bu nur ile ayrık akıllar ile huzur ilişkisine geçip onların işrakî bilgisine sahip olabilir.

İnsan nefsi karanlıklar âlemindedir, bu onun ontolojik yapısından farklı bir âlemdir, insani nefis ancak nurlar âlemine ulaşarak yetkinleşebilir. Şehrezûrî nefsin tenasühünü de bu yetkinleşme süreciyle ilgili olarak savunur. Bu öğretiyi açıklarken Şehrezûrî Kur’ân’a dayanmaya çalışır ve İslâm düşüncesindeki mead anlayışından farklı bir yorum ortaya koyar. Tenasüh düşüncesini, ceza ve mükâfat anlayışına dayalı olarak temellendirmeye çalışır ve maddeye dayalı bir tenasüh anlayışını reddeder.

Şehrezûrî bilgi konusunda burhana dayalı bilgiyle yetinmemesi, hikmetin elde edilmesinde mükâşefe ve müşâhadeye dayalı bilgiyi önem vermesi, onun bilgi anlayışında Platon ve Yeni Platoncu öğelerin önemini gösterir. Burhan ile elde edilen bilgi hakikatin bir kısmını verir ve arifler için ilk basamaktır. Şehrezûrî İşrâkîliğin genel yönelimine uygun olarak mantıksal bilgi yanında nefsin bilgi nesnesini doğrudan ilişki üzerinden keşfettiği bir bilgiden bahseder. Bir mahiyet mantıktaki şekliyle cinsi ve faslıyla değil, huzurî bilgi denilen zamansız ve karşı karşıya oluş ilişkisi içinde kavranır ve bu Şehrezûrî’nin de temel yönelimidir. Bu nedenle Şehrezûrî İşrâkî düşüncenin mantıksal çıkarıma dayalı Meşşâî felsefeden (el-hikmetü’l-bahsiyye) farkının zevke dayalı sezgî felsefesi (el-hikmetü’z-zevkiyye) olduğunda ısrar eder. Buna dayalı olarak Şehrezûrî düşüncesinin merkezini zevkî ve keşfî bilgi teşkil eder. Ancak bu türden bir bilgi felsefî bilgi yolunu ihmal etmez, felsefî alt yapısı olmayan kişinin zevkî bilgisi daha tamdır. Nitekim ayrık akıllar araştırmaya dayalı bir bilgiyle değil ancak zevkî metotla ve müşahede yahut İşrâk ile bilinebilir. 

Ahlâk ve Siyaset Düşüncesi

Şehrezûrî toplumsal hayatı, ahlâkı ve siyaseti kendi sistemi içinde ele almış, eserlerinde bireysel ahlâkın geliştirilip nefsin tezkiye edilmesi yönünü, toplum düzeyindeki ilişkiler boyutunu ve siyaset düşüncesinin unsurlarını incelemiştir. Şehrezûrî mensup olduğu İşrâkî geleneğin zevkî hikmet teorisi gereği, amelî hikmeti nazarî hikmete öncelemiş, makullerin idraki için nefsin tezkiyesinin gerektiğini belirtmiştir. Şehrezûrî’nin ahlâk ve siyaset düşüncesinin ana teması Meşşâî gelenekte olduğu gibi adalettir ve nefsin yetkinliği ancak adalet ile sağlanır. Adalet ise temelde aklî, şehevanî ve gazabî güçlerin orta şekilde olması anlamına gelir. Diğer bir ifadeyle aklî güç hikmet, şehevî güç iffet, öfke gücü cesaret erdemine sahip olduğunda bu erdemlerin birleşimi de en üstün erdem olan adaleti oluşturur. Şehrezûrî Aristo’dan gelen ve İbn Miskeveyh ve Tûsî’de de karşılığını gördüğümüz adaletle ilgili bütün kabulleri anlatır. Sonuç olarak İşrâkî gelenek içinde yer alan Ş̇ehrezurî’nin ahlâk anlayışı, büyük oranda felsefi ahlâk ile örtüşmektedir.

Temel Soruları

Şehrezûrî’nin ilgilendiği alanlar İslâm filozoflarının ilgilendiği alanlarla büyük oranda örtüşmektedir. Nefsin mahiyeti, bilgi edinmenin imkânı, zevkî ve bahsî hikmetin bilgilenme açısından doğurduğu farklar, nefsin meadı, varlık, Tanrı, Tanrı’nın ispatı bu sorunların başında gelmektedir. Ancak Şehrezûrî’nin orijinal yönlerinden biri İşrâkî felsefenin mistik, alegorik yönünün öne çıkarılması diğeri ise İşrâkî felsefenin tarihi kökenlerinin inşası bağlamında felsefe tarihinin bir İşrâkî tarihi olarak yeniden yorumlanmasıdır. 

Öne Çıkan Eserleri

  • Kitâbu’r-Rumûz ve’l-Emsâlu’l-Lâhutiyye fî Envâri’l-Mücerredeti’l-me- Lekûtiyye. 

  • Nüzhetü’l-Ervâh ve Ravzatu’l-Efrâh: Nüzhetü’l-ervâh Bilgelerin Tarihi ve Özdeyişleri, thk. ve trc. Eşref Altaş, YEK, İstanbul 2015.

  • et-Tenkîhât fî Şerhi’t-Telvîhât. 

  • eş-Şeceretü’l-İlâhiyye fî Ulûmi’l-Hakâiki’r-Rabbâniyye: thk. Muhammed Necip Görgün, nşr. Hasan Hacak, Ahmet Erhan Şekerci, Elif Yayınları, İstanbul 2004.

  • Şerhu Hikmeti’l-İşrâk: nşr. Hüseyin Ziyâî Türbetî, Müessese-i Mutalaat ve Tahkikat-ı Ferhengi, Tahran 1993. 

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu