Hayatı

Sehl b. Abdullah et-Tüsterî, 203/818 yılında bugün İran sınırları içinde yer alan ve Şüşter diye anılan Tüster şehrinde doğdu. Dayısı ünlü mutasavvıf ve hadis âlimi Muhammed b. Sevvâr’ın gözetiminde ilk tahsilini yaptı ve küçük yaştan itibaren tasavvufa ilgi duydu. Gençliğinde “kalp secdesi” konusuyla ilgili tatmin edici bir cevap bulamayınca, 216/831 yılı civarında Basra’ya gitti. Daha sonra Abadan’da Ebû Habîb Hamza’nın verdiği yanıtlardan memnun kalınca ona intisap etti. Bir müddet sonra 219/834’te tekrar Tüster’e döndü ve hacca gitti. Burada Zünnûn el-Mısrî ile karşılaştı ve bir süre ondan ilim tahsil etti. Bazı bilgilere göre Tüster bölgesindeki siyasî istikrarsızlıklar nedeniyle; bazı iddialara göre ise kulun her nefeste tevbe etmesinin farz olduğu yönündeki görüşleri nedeniyle sürgün edilince 263/877 civarında Basra’ya yerleşmek zorunda kaldı. 283/896 yılında burada vefat etti. 

Öğretisi

Sehl-i Tüsterî’nin tasavvuf öğretisi, nefisle mücâhede ve zikir ilkeleri üzerine kuruludur. Sürekli devam edilmesi durumunda zikir, kulun Allah’a vâsıl olmasını ya da daha teknik bir deyişle yetkinleşen insanın kalbinde Allah’ın nurunun tecelli etmesini temin eder. Bu minvalde Sehl’e göre zikir, Cüneyd’in fena teorisine benzer şekilde, ezelde Allah’ın kullarından aldığı misakın hatırlanmasının bir aracıdır. Öte yandan Sehl, nefis terbiyesinde son derece katı pratikleri, sürekli istiğfar ve tevekkül halini benimsemiştir. Hücvîrî, on iki tasavvuf fırkasını ele aldığı tasnifinde Sehliyye’yi ona nispet eder ve bu fırkanın temel düsturunun mücâhede olduğunu belirtir. Bununla beraber Sehliyye mensuplarının nefisle mücâhedeyi yetkinleşmenin tek yolu olarak benimsemesini kudret-i ilahî fikriyle çeliştiği için eleştirir ve bu görüşü dayandırdıkları ayeti yanlış yorumladıklarını öne sürer. Oysa ki Sehl’in genel görüşlerinde bu eleştiriyi haklı çıkaracak bir tavır bulmak güçtür. Öte yandan Sehl, ayetlerin dört dereceli bir anlam düzeyine sahip olduğu yönündeki görüşü benimseyerek ayetlerdeki bâtın anlamları ortaya çıkarmak maksadıyla Kur’ân’ın muhtelif bölümlerini tefsir etmiştir. Burada “Nur ayeti” olarak bilinen ayeti (24/35) yorumlarken “Nûru Muhammedî” düşüncesinin sûfîler arasında ilk kez onun tarafından dile getirildiği öne sürülmüştür.  

Sehl’in en yakın müridi olan Muhammed b. Sâlim ve sonrasında onun oğlu Ahmed b. Sâlim, Basra’da Sâlimiyye ekolünü kurup Sehl’in görüşlerini benimsediler. Bu ekol, tasavvuf ve kelâm ağırlıklı meselelerle bilhassa Hanbelîlerle görüş ayrılığı içerisindeydi. Öte taraftan bu ekol, Cüneyd’in etkisindeki Bağdat tasavvuf hareketiyle uyum içerisindeydi. Ekolün en önemli temsilcisi, Gazzâlî’nin İhyâ’daki en büyük kaynaklarından Kûtü’l-kulûb’un yazarı Ebû Tâlib el-Mekkî’dir.

Öne Çıkan Eserleri

  • Tefsîrü’l-Kur’âni’l-Azîm (Tefsîrü’t-Tüsterî): thk. Muhammed Bâsil Uyûn es-Sûd, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 2002.
  • el-Muâraza ve’r-Red alâ Ehli’l-Fırak ve Ehli’d-Deâvî fi’l-Ahvâl: thk. Muhammed Kemal Ca‘fer, Kahire 1980; Köprülü Ktp., nr. 727/3.
  • Risâle fi’l-Hurûf:
  • Risâle fi’l-Hikem ve’t-Tasavvuf: Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 4128/4.
  • Menâkıbü Ehli’l-Hak ve Menâkıbü Ehlillah: Dârü’l-Kütübi’l-Mısriyye, Tal‘at, Tasavvuf, nr. 1581.
  • Kelâmü (Kelimâtü) Sehl b. Abdillâh et-Tüsterî: Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3527; Köprülü Ktp., nr. 727/1.

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu