Hayatı
1797 yılında İran’ın Sebzevar şehrinde tüccar bir aileye doğan Sebzevârî 10 yaşına kadar kendi şehrinde yaşamış ve ilköğrenimini bu şehirde almıştır. Kaçar hanedanlığında yaşayan Sebzevârî babasının arkadaşı vesilesi ile Meşhed’e giderek fıkıh ve matematik gibi ilimlerde ihtisas yapmıştır. Nakli ilimlerde yeterli eğitim gördükten sonra akli ilimlere olan derin ilgisi onun İsfehan’a gitmesine sebep olmuştur. Burada 8 yıl kalan Sebzevârî, İşrâkî felsefeyi, özellikle Molla Sadrâ’nın felsefesini inceleme imkanı bulmuştur. Hocasının vefatı ile tekrar Horasan’a dönmüş, tefsir ve fıkıh gibi ilimlerdeki incelemelerini sürdürmüştür. Hacc vazifesini ifa etmek için Mekke’ye seyahat ettikten sonra Sebzevar’a geri dönerek hayatının son yıllarını bu şehirde ders vererek geçirmiştir. Hindistan’dan Türkiye’ye pek çok milletten öğrenci kendisinden ders almıştır. 1878 yılında vefat eden Sebzevârî, 19.yüzyılın en büyük İranlı filozofu kabul edilmektedir.
Öğretisi
Metafizik ve epistemoloji konusunda Molla Sadrâ’nın mistik karakterli felsefesini savunmaktadır. Vücûd varlığın kendisidir ve salt zihni bir kavram olmayıp dışta olmayı ifade eder. Mahiyetler bu açıdan itibaridir ve varlığın asliyyeti söz konusudur (asâletü’l-vücûd). Varlık kavramı var olanlara dereceli anlamdaş olarak yüklenir. Bu anlamıyla varlık tektir ve çokluğun sebebi mahiyetlerdir. İbn Arabî’nin vahdet-i vücûd anlayışı ile örtüşen bir monist varlık tasavvuru mevcuttur. Varlık veren fail illet mahiyetleri mevcut hale getirmektedir. Dolayısıyla varlık mahiyete zait ve ondan ayrıdır. Varlık veren illet ise salt varlığın kendisidir. Bilginin insan nefsinde nitelik kategorisinden bir sıfat olarak bulunmadığını, cevherinde olduğunu ve dolayısıyla teorik yetkinleşme sürecinin cevhersel dönüşüme işaret ettiğini ifade eder. Böylece akıl-makul ittihadı gerçekleşir. Sühreverdî’nin huzuri bilgi anlayışına sadık kalarak her insan nefsinin idrak ettiği bir misal alemi olduğunu, fakat bununla birlikte bir de kendilerinde özgü nefsani alemlere sahip olduklarını belirtir. Zihni varlık anlayışını felsefi geleneğe uygun olarak kabul eden Sebzevârî, madumların mutlak olarak yok olduğunu, şey olarak kabul edilemeyeceklerini ve aralarında ayrım yapılamayacağını savunur. Buna göre bir mahiyetin dışta varlığı ile zihinde varlığı ayrı iken yokluğu da varlığının yokluğudur.
Öne Çıkan Eserleri
- Şerhu’l-Manzume fi’l-Hikme (Şerh) Izutsu Toshihiko ve Mohaghegh, M., The Metaphysics of Sabzawari, Delmar, NY: Caravan, 1983.
- Esrâru’l-Hikem. Edt. H.M. Farzad. Tehran: Intisharat-e Mawla, 1982.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu