Hayatı
Tam adı Ebü’l-Hasen Alî b. Îsâ b. Alî er-Rummânî el-Bağdâdî’dir. Rummânî nisbesiyle anılır. 296/908 senesinde Bağdat’ta doğdu. Aslen Sâmerrâlı olup Rummânî nisbesini ya atalarından birine nisbetle, ya nar yahut nar satıcılığına nisbetle ya da Vâsıt beldesindeki Rummân sarayına nispetle aldığı söylenir. İbnü’s-Serrâc, Zeccâc ve İbn Düreyd gibi büyük dil âlimlerinin yanı sıra İbn Mücâhid, İbn Şukayr ve İbnü’l-İhşid’den ilim tahsil etmiştir. Dilde Basra dil mektebini, kelâmda ise Mu‘tezile ekolünü benimsemiştir. İbn Cinnî, es-Sîrâfî ve Ebû Ali el-Fârisî gibi önemli dil âlimleri arasında zikredilen Rummânî, diğer bir yandan Mu‘tezile’nin ileri gelen âlimlerindendir. Kendisinden önceki ilmî birikimi iyi özümseyerek yeni sentezler yapacak seviyede bir dilci ve belâgat öncüsü olan Rummânî, kendisinden sonraki birçok önemli âlimi de etkisi altına almıştır. Kendilerine ders vererek tesiri altına aldığı âlimler arasında İbnü’d-Dehhân, Ebû Hayyân et-Tevhîdî, İbnü’l-Kârih, Şeyh Müfîd, Ebü’l-Kâsım ed-Dakîkî ve et-Tenûhî zikredilir. Kendisi hakkında “Şeyhu’l-Arabiyye” ünvanı kullanılan önemli bir dil ve belâgat âlimi ve öte yandan otoriter bir Mu‘tezile kelâmcısı olan Rummânî, geriye pek çok ilmi eser bırakarak 384/994 yılında Bağdat’ta vefat etti.
Öğretisi
Mantık ilmini, ıstılahlarıyla birlikte nahiv ilmine ilk uyarlayanlardan sayılan Rummânî, aynı zamanda İbn Cinnî, es-Sîrâfî ve Ebû Ali el-Fârisî gibi otoriter dil bilginleri arasında zikredilir. Otoritesi tek bir alan ile sınırlı kalmayıp aklî ilimlerle birlikte pek çok naklî ilmi de kapsamaktadır. “el-Câmi” nitelendirmesini alması da bu sebepledir, zira lugat, nahiv, kelâm, tefsir ve fıkıh gibi çok çeşitli ilim dalıyla ilgilendiği ve bu sahalarda eserler kaleme aldığı için bu sıfatı almıştır. Öte yandan önemli bir Mu‘tezile kelâm âlimidir. Bu sebeple de Rummânî, dönemindeki bazı nahiv âlimleri tarafından eleştirilmiştir. Rummânî’nin bazı kaynaklarda Şiî olduğu aktarılsa da çağdaşı İbnü’n-Nedîm, onun Şîa lehine eserler yazmasını, söz konusu mezhebi kabul etmiş olmasıyla değil, takiyye yapmış olmasıyla izah eder. Zira o dönemde Şîa oldukça yaygın ve güçlüdür.
Öne Çıkan Eserleri
- el-Hudûd fi’n-Nahv: nşr. Mustafa Cevâd - Yûsuf Ya‘kûb Meskûnî, Resâ’il fi’n-Nahv ve’l-Luga içinde, Bağdad 1969.
- en-Nüket fî İ’câzi’l-Kur’ân: nşr. Muhammed Halefullah-Muhammed Zağlûl Sellâm, Selâsü Resâ’il fî İ’câzi’l-Kur’ân içinde, Kahire 1955.
- Me’âni’l-Hurûf (Kitâbü’l-Hurûf): nşr. Abdülfettâh İsmâil Şelebî, Kahire 1973.
- Şerhu Kitâbi Sîbeveyhi: nşr. Mâzin el-Mübârek, “Misâl min Şerhi’r-Rummânî ‘alâ Kitâbi Sîbeveyhi”, MMİAD, sy. 38/4 [1383/1963], s. 639-650.
- el-Câmi’ fî ‘İlmi’l-Kur’ân.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu