Hayatı
Cezayir’in Costantine kentinde 1905 yılında dünyaya geldi. Tebessa şehrinde bir taraftan Kur’ân eğitimi alırken Fransız kolejine devam ederek buradan mezun oldu. Mâlik Bin Nebî’nin ailesi Cezayir’in Fransız sömürgesi olmasına karşı olduğu için dedesi ve amcaları Libya’ya göç etti. Bundan dolayı çocukluk yılları ekonomik sıkıntılar içinde geçti. 1930 yılında Fransa’ya yüksek öğrenim görmek üzere gitti. Burada Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü’ne kaydolmak istedi. Yazılı sınavda başarılı olmasına rağmen sömürgecilik karşıtı fikirlerinde ötürü sözlü sınavda elenince elektrik mühendisliği bölümüne kaydolarak buradan mezun oldu. İslâm’ı seçerek Hatice adını alan eşiyle tanışıp evlendi. Elektrik mühendisi olmasına rağmen kültürel konulara ilgi duyan düşünür, Doğu Dilleri Enstitüsü gibi akademik ve entelektüel muhitlerde bulunup sömürgecilik ve İslâm dünyasının problemleri ile ilgilendi. Paris’teki Müslüman gençlerin kimliklerini korumaları için büyük gayretler sarf etti. Sömürgecilik karşıtı fikirlerinden ötürü herhangi bir göreve atanamayan düşünür, yine aynı nedenden ötürü iki kez hapse girdi. 1956 yılında Fransa’dan ayrılıp önce hac görevini yerine getiren Mâlik Bin Nebî, daha sonra Kahire’ye geçerek burada Cemal Abdünnâsır ile tanıştı. Mısır hükümeti tarafından kendisine maaş bağlandı ve sonraki hayatını konferanslar verip, eser telif ederek geçirdi. Cezayir Milli Kurtuluş Cephesi’ne (FLN) fikirleri ile destek veren düşünür, 1962 yılında elde edilen bağımsızlıktan bir yıl sonra ülkesine döndü. Cezayir Üniversitesi rektörlüğü başta olmak üzere çeşitli resmi görevlerde bulunan Mâlik Bin Nebî 31 Ekim 1973 yılında vefat etti.
Öğretisi
Mâlik Bin Nebî, hayatının önemli bir kısmını Cezayir’in Fransa sömürgesi olduğu zaman diliminde geçirmiş ve sömürgecilik karşıtlığı onun düşüncesinde önemli bir yer tutmuştur. Fikirleri üzerinde İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önemli kişilerinde Ahmed Rıza’nın Batının Doğu Politikasının Ahlâken İflâsı ve Muhammed Abduh’un Tevhid Risalesi ciddi anlamda etkili olmuştur. Müslümanların Kuzey Afrika ve İspanya’da hakimiyet kurmuş Muvahhidler devletinden sonraki dönemde yerinde saydığını ve eskiyi tekrar ettiğini söyleyen Bin Nebî, Gazzâlî ve İbn Rüşd’ün İslâm medeniyetinin son parıltıları olduğunu iddia eder. Başka bir yerde de “İslâm toplumunun, Fârâbî çağında fikir üretir iken İbn Rüşd döneminde hem üretip hem de ihraç ettiğini, İbn Haldûn’dan sonra ise ne fikir üretmeye ne de ihraca mecali kalmadığını” savunur. Müslümanların mevcut durumunu analiz eden Bin Nebî sömürgecilik üzerinde ısrarla durur. Avrupa’nın Amerika’yı keşfi ile başlayan bu süreçte batı dışında kalan ülkelerin hem kaynakları sömürülmüştür. Bu ülkelerdeki aydın kimseler kendi medeniyetlerine olan aidiyet ve güvenlerini kaybetmişler çözümü batıya teslim olmakta görmüşlerdir. Bin Nebî’nin “sömürülebilirlik” kavramıyla ifade ettiği bu durum, tam da hastalığın kendisidir. Sömürgecilerin ideolojik savaş ajanları veya uzmanları olarak tanımladığı oryantalistlerin Müslümanların sorunlarına özgün çözümler getirmelerini engellemek için bütün sahalarda at koşturduklarını bazen de Müslümanların önüne suni problemler çıkararak bunların tartışmasıyla oyaladıklarını söyler. Medeniyet, kültür ve İslâm dünyasında fikir konuları onun özellikle üzerinde durduğu kavramlardır. Yaşadığı dönemde birçok aydın ve düşünür tarafında kullanılan terakki (ilerleme) kelimesini bilinçli olarak kullanmaz. Kökleri İbn Haldûn’a uzanan hadâra (medeniyet) kavramını kullanarak bu problemleri çözümlemeye çalışır. Çok erken yaşlarda tanıştığı İbn Haldûn’un düşüncelerine eserlerinde çokça atıflar yapar. Bu problemin çözülebilmesi için İslâm dünyasında İbn Haldûn’dan sonra duran fikir üretme mekanizmalarını yeniden canlandırmak bu noktada batıdan da istifade etmek ama asla kendi medeniyetimize yabancılaşmadan bunu yapmak gerekmektedir. İslâm medeniyetinin kapitalizm ve sosyalizm arasında bir üçüncü yol olduğuna ve orta ümmet oluşuna dikkat çeken yazarın bu fikirleri, Libya’nın eski lideri Muammer Kaddafi üzerinde etkili olmuştur.
Öne Çıkan Eserleri
-
Kur’ân-ı Kerîm Mucizesi: çev. Ergun Göze, Yağmur Yayınları, İstanbul 1969.
-
İslâm Davası: çev. Ergun Göze, Yağmur Yayınları, İstanbul 1967.
-
Çağa Tanıklığım: çev. İbrahim Aydın, Bir Yayınları, İstanbul 1987.
-
Cezayir’de İslâm’a Yeniden Doğuş: çev. Ergun Göze, Yağmur Yayınları, İstanbul 1973.
-
Savaş Esintisi: çev. Salih Özer, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 1997.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu