Hayatı

1906 yılında Mısır'ın Asyût vilâyetine bağlı Mûşâ köyünde mütedeyyin bir ailenin ferdi olarak dünyaya geldi.  Hint asıllı babası el-Hac Kutub b. İbrahim, Mısır'ın İngiliz işgalinden kurtulması için mücadele eden el-Hizbü'l-Vatani'nin aktif bir üyesiydi. Annesinin adı Fatıma’dır. Henüz ilkokul ikinci sınıftayken (8 yaşından önce) Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını hıfzetti. Öğretmen okulundan (1925-28) mezun olduktan sonra üniversite eğitimi için Kahire Üniversitesi Dâru’l-Ulûm fakültesinde dinî ilimler tahsil etti. Kutub’un üniversite tercihi hayatının sonraki yılları açısından çok belirleyici bir etkisi olmuştur. Öğrencilik yıllarında ünlü Mısırlı gazeteci, şair ve edebiyat münekkidi Abbas Mahmud el-Akkad ile tanıştı ve ondan etkilendi. Bu vesileyle çok kısa sürede edebiyat camiasında yıldızı parladı. Bu dönemde yapmış olduğu çalışmalar çoğunlukla şiir, hikâye, roman, makale ve edebiyat eleştirilerine yoğunlaştı. 

Ayrıca öğrencilik yıllarında üniversitedeki öğrenci hareketlerine katıldı ve bu dönemde girdiği Sa'd Zağlûl başkanlığındaki Vefd Partisi'nde (Hizbü'l-vefd) görev aldı. İlk şiiri 15 yaşındayken partinin el-Belağ adlı dergisinde “el-hayat el-cedide” [Yeni Hayat] adıyla çıktı. 1933 yılında fakültenin Arap Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra altı yıl ilkokul öğretmenliği yaptı. 1939 sonrasında İslami düşünceye yönelen Kutub, toplumun ıslahının ve Mısır'ın o dönemki toplumsal yapısını ve geçirmekte olduğu bozulmayı sert bir şekilde eleştirmeye başladı. 1942'de Vefd’den ayrılarak Sa'diyyîn Partisi'ne katıldı. 1945 yılında radikal bir karar alıp, tüm siyasî partilerle ilişkisini kesti. II. Dünya Savaşı’ndan sonra edebî konularda yazıp çizmeye devam etse de Kutub, yazılarında Mısır ve İslam dünyasındaki siyasî ve sosyal meseleleri çok daha yoğun işlemeye başlamıştır. 

Mısır’daki milli eğitim sisteminin düzeltilmesi için birçok reform taslağı hazırladı. 1948’de Mısır’daki eğitim çalışmalarını yapılandırmak ve ilimlerin metodolojisi üzerine araştırma için görevlendirilen heyetle Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) gönderilen Kutub burada Batılı yaşam tarzını yakından tanıma imkânı buldu. ABD’de eğitimle ilgili araştırmalarda bulunup bazı yükseköğretim kurumlarında çeşitli derslere katıldı. Kutub’un ABD seyahati onda çok büyük düşünsel değişimlere yol açtı. ABD seyahati esnasında, 1949 yılında meşhur eseri İslam'da Sosyal Adalet başlıklı eserini telif etti. En fazla bilinen eserleri arasında yer alan bu kitapta Kutub, İslam’ın (ve onun sunduğu sosyal adalet anlayışının) sadece Müslümanlar için değil bilhassa Batı zorbalığı ile yüz yüze gelen tüm insanlık için umut vadettiğini savunur. Ayrıca Kutub bu kitabında İslam’ın ulûhiyet, kâinat, insan gibi en temel konular hakkındaki bakış açısı anlaşılmaksızın İslam’da sosyal adaletin kavranamayacağını iddia eder. Daha önce ateşli Mısır milliyetçisi bir edebiyatçı olarak bilinen Kutub, 20 Ağustos 1950'de ABD’den döndükten sonra Batı sisteminin muhaliflerinden oldu. Batı uygarlığını ilkel bir uygarlık olarak görüp kökten reddetmiştir. Sonraki çalışmalarında adalet, eşitlik, hürriyet, emperyalizm, câhiliye, hâkimiye kavramları başta olmak üzere iktisadî, içtimaî ve siyasî meselelere yoğunlaşmıştır. 

ABD seyahatinden kısa bir süre sonra 18 Ekim 1952'de bakanlıktaki memuriyetinden istifa etti ve Müslüman Kardeşler Teşkilatı’na (İhvân-ı Müslimîn) katıldı. Teşkilatın temel görüşleriyle kendi fikirleri arasında zaman zaman ihtilaf ortaya çıksa da İhvan’ın gazete, dergi ve diğer yayın organlarında düşüncelerini paylaşarak ilişkisini sürdürmüştür. 15 Ocak 1954'te Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnâsır’a düzenlenen suikast girişiminde, suikastı planladıkları suçlamasıyla Müslüman Kardeşler’in önde gelen birçok mensubu gibi Kutub da tutuklanmış ve teşkilat kapatılmıştır. Sonucu önceden belirlenmiş yargılama neticesinde on beş yıl ağır hapis cezası aldı. Kahire'deki hapishane günlerinde önemli eserlerinden Fi zilâl-il-Kur'an tefsirini kaleme aldı. Sağlık sorunlarından dolayı cezasının on yıllık kısmını hapiste yattıktan sonra Irak Devlet Başkanı Abdüsselam Arif'in tavassutuyla 1964'te tahliye edildi. Çok kısa sonra Kutub'un siyasî ve fikrî görüşlerinin tekâmül ettiği en meşhur eseri Yoldaki İşaretler'i kaleme aldı. Eser İslam dünyasında ve Türkiye’de en fazla okunan çeviri eserler arasında yerini almış ve uzunca yıllar milyonlarca kişinin düşüncesini etkilemiştir. Bu eserde Kutub, câhiliye olarak tanımlamış olduğu toplumun temel hususiyetlerini belirledikten sonra onunla nasıl mücadele edilmesi gerektiği yönünde bir metot önermiştir. 

Uzun süren yargılamalar neticesinde 1965'te tekrar Müslüman Kardeşler üyeleriyle birlikte Abdünnâsır’a karşı başarısız darbe girişiminden dolayı idama mahkûm oldu. Karar; Pakistan, İngiltere, Lübnan, Ürdün, Sudan, Türkiye ve Irak gibi birçok ülkede ve yüzlerce dinî, siyasî otorite ve gruplarca tepkiyle karşılansa da Abdünnâsır etkisindeki Mısır mahkemesi, Kutub ve arkadaşları Muhammed Yusuf Havvaş ve Abdülfettah İsmail hakkındaki idam kararından vazgeçmedi. Kutub, 29 Ağustos 1966'da idam edilerek şehadet şerbetini içti. Mahkeme heyeti Kutub'u idama mahkûm ettiğinde onun şu meşhur sözleri salonda yankılandı: “Eğer Allah kanunu ile mahkûm edilmişsem ben Hakk'ın hükmüne razıyım. Eğer batıl kanunlarla mahkûm olmuşsam ondan çok daha üstün bir düşünceye sahip olduğum için batıldan ve münafıklardan merhamet dilemem. Allah'a şükürler olsun ki on beş sene cihad ettikten sonra bu mertebeye ulaştım. Ben Allah yolunda yaptığım iş için asla özür dilemem. Namazda Allah'ın birliğine şahadet eden parmağım asla bir tağutun hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır.”

İslam Düşünürleri

Öğretisi

Kutub’un ideolojisi etrafında şekillenen fikir akımı ve dünya görüşü Kutubçuluk, (veya Kutubiya, Kutubizm) olarak adlandırılır. Müslüman Kardeşler Teşkilatını da fikrî olarak etkileyen Kutubçuluk, hayatı tüm yönleriyle İslami bir anlayışa teksif ederek, mütemadiyen eleştirdiği batılılaşmayla dünyaya yayılan ilkellik, barbarlık, zorbalık ve yozlaşmayı mücadele edilmesi gereken bir hastalık olarak görür. O, İslam toplumlarında ortaya çıkan câhiliye uygulamalarıyla mücadele etmenin gerekliliğini savunur ve tekrar İslam'ın toplum hayatında hâkim kılınması gerektiğinin altını çizer. 

Kutub, geleneksel İslam anlayışına karşı sahih ve gerçek İslam çizgisini savundu ve hurafeleri şiddetle eleştirdi. Ona göre, dinin tam manasıyla yaşanması için İslam şeriatına uygun hukukî, siyasî, iktisadî ve içtimaî bir düzen oluşturulmalıdır. İslam’da idare (tevcihat) ve kanun yapmada (teşriat), din ile dünyanın birbirinden ayrılamayacağını ileri sürer ve bu ikisin birlikte kaynaştırılmasını gerekli görür. Zira dinin faaliyet ve hizmet alanı beşer hayatı olduğu için, onun vicdanından uzak durmayacağının da altını çizer. Tüm dünyada ortadan kaldırılmasının gerekli olduğunu düşündüğü bir câhiliye (toplumu) durumu olduğundan bahseder. 

Yaygın olarak “Arapların İslam’dan önceki dinî ve sosyal hayat telakkilerini, genel olarak da kişilerin ve toplumların günah ve isyanlarını ifade eden bir terim” (Fayda, 1993) olarak bilinen câhiliye kavramını Kutub, tarihsel kullanımından farklı bir manada kullanarak kavrama yeni bir anlam yüklemiştir. Yani kavramının Kur’ân ve Sünnet’teki yaygın kullanımları ve bağlamı dışında siyasî bir anlam yüklemiştir. Özellikle de günümüz modern toplumları tahlil etmek için Pakistanlı düşünür Ebu'l-A'lâ Mevdudî’den ilhamla câhiliye kavramını ulûhiyet ve hâkimiyet bağlamında yeniden yorumlar ve adeta tüm düşüncesinin merkezine oturtur. Müslümanların câhiliye toplumunun, câhiliye kavramlarının ve geleneklerinin pençesinden kurtulması gerektiğini vurgular. Tüm problemlerin kaynağının câhiliye sisteminden kaynaklandığını söyler ve söz konusu sorunların geçici müdahaleyle çözülemeyeceğini iddia eder. Esas çözümün sadece ve gerçek İslam'da olduğunun altını çizer ve bu yolda yürütülen mücadeleyi “cihad” olarak tanımlar.

Kutub’un bu yöndeki görüşü büyük oranda sosyolojik bir zemine yaslanır, selefi/tekfirci grupların anladığı gibi dinî/akidevî bir temele dayanmaz. Ayrıca Kutub, câhiliye kavramsallaştırmasında zamana değil İslamî olmayan bir topluma ve yaşayış tarzına vurgu yapmıştır.  Bu yönüyle Kutub sistemleri inanç, ahlâk ve davranış açısından İslam’ın hâkim unsur olup olmamasına göre İslamî ve Câhilî Düzen olarak ikiye ayırmaktadır.

Görüldüğü üzere Kutub câhiliye kavramının karşısında hâkimiye kavramını koyar. İnsanların Allah'ın hükümlerini yerine getirmekle vazifeli olduğunu, tüm insanların onun kulları olmaları bakımından tamamen eşit olduğunu savunur. Hiç kimsenin başkaları üzerinde tahakküm hakkına sahip olmadığını ifade ederek, hâkimiye anlayışını geliştirmiştir.  Onun hâkimiye düşüncesi kullukla doğrudan alakalı olduğundan Allah’ın mutlak, paylaşılamaz ve tartışılamaz hâkimiyeti dışında herhangi bir egemenliği şirk olarak görür. Ayrıca Allah’tan başka bir meşruiyete dayanan iktidarı da Tâğutî (zorba) sistem olarak görür. Zira ona göre gerçek hâkim olan Allah’ın egemenliği yok sayılarak yapılan her türden eylemin onun ilahlığını karşı gelmek anlamına gelir, ki bu da câhiliye sisteminin en belirgin özelliğidir.

Genel olarak Kutub’un entelektüel hayatına bakıldığında gençlik yıllarında şiir ve çocuk hikâyeleri, kırklı yaşlarında edebiyat eleştirileri ve ellili yaşlar itibarıyla da sosyal ve siyasî meselelerle yoğun ilgilendiği görülmüştür.

Öne Çıkan Eserleri

  • İslâmda Sosyal Adalet: çev. Yaşar Tunagür, M. Adnan Mansur, Cağaloğlu Yayınevi, İstanbul 1968.

  • İslâm ve Emperyalizm: çev. Ramazan Nazlı, Şelale Yayınları, İstanbul 1983.

  • Yoldaki İşaretler: çev. Mustafa Özel, Özgün Yayıncılık, İstanbul 2004.

  • İslâm Kapitalizm Uyuşmazlığı: çev. A Niyazoğlu, Hareket Yayınları, 1972.

  • Fi Zılali'l-Kur’ân: çev. Salih Uçan, Vahdettin İnce, Dünya Yayınları, İstanbul 1991.

  • İslâm Cemiyetine Doğru: çev. Kemal Sandıker, Mehmed Süslü, Şamil Yayınevi, İstanbul 1971.

  • Kur'an da Edebi Tasvir: Hilal Yayınları, Ankara 1969.

  • Din Dediğin Budur: Hilal Yayınları, Ankara 1964.

  • Dünya Barışı ve İslâm: çev. Bekir Sadak, Ebru Yayınları, İstanbul 1987.

  • İslâm ve Medeniyetin Problemi: çev. Mustafa Varlı, Hilal Yayınları, Ankara 1967.

  • Son Sözler: Beni Niçin İdam Ettiler: çev. Ömer Bezirci, Nehir Yayınları, İstanbul 1989.

  • İslâmi Hareket Metodu: haz. Muhammed Berekat, çev. Ebubekir Sıddık Korkmaz, İslâmoğlu Yayınları, İstanbul 1989.

  • İşte İslâm: çev. Şamil Ceylani, Kültür Yayınları, İstanbul 1984.

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu