Hayatı

Tam adı Ebü’l-Feth Osmân b. Cinnî el-Mevsılî el-Bağdâdî’dir. İbn Cinnî künyesiyle anılır. 322/934 yılında Musul’da doğdu. Yunanca’da soylu anlamına gelen Cinnî kelimesi, Rum asıllı olan babasının adıdır. İlk tahsilini Musul’da el-Mevsılî’den edinen İbn Cinnî’nin el-Mevsılî’den sonraki en önemli ilim tahsil ettiği kişi meşhur âlim Ebû Ali el-Fârisî’dir. İbn Cinnî Arap diline dair ilimlerde iyi bir seviyeye ulaşarak henüz on beş yaşlarındayken gramer alanında eğitimler vermeye başladı. Büyük dil âlimi Ebû Ali el-Fârisî’nin, İbn Cinnî’nin tedris faaliyetini yürüttüğü ders halkasına uğradığı ve İbn Cinnî’nin bir hatasına binaen küçük yaşta hoca olmasını yadırgayarak “sen tatlanmadan kuru üzüm olmuşsun” dediği aktarılır. Bu söze çok alınan İbn Cinnî’nin ders vermeyi terkedip onun öğrencisi olduğu ve takribi kırk yıl yanından ayrılmadığı rivayet edilir. İbn Cinnî, on yedi yaşlarındayken ilginç bir rastlantı sonucu tanıştığı Ebû Ali el-Fârisî ile birlikte Vâsıt, Şîraz, Dımaşk, Halep ve Bağdat gibi önemli ilim merkezlerine seyahat etmiş ve önde gelen âlimlerle ve Mütenebbî gibi meşhur şairlerle mülâkî olma ve dil meselelerini tartışma imkânı bulmuştur. Büyük bir dil ve edebiyat âlimi olan İbn Cinnî, daha sonra Bağdat’a yerleşerek ömrünün sonuna kadar ilmî çalışmalarına burada devam etmiş ve 392/1002 yılında Bağdat’ta vefat etmiş ve hocası Ebu Ali el-Fârisî’nin yakınına defnedilmiştir.

Öğretisi

Önemli dilcilerden biri olan İbn Cinnî, itikatta Mu’tezile, amelde Hanefî mezhebini, dilde ise Basra dil mektebini benimsemiştir. Dönemindeki zengin ilmî ve kültürel ortamdan oldukça istifade etmiştir. Böylece İbn Cinnî, zamanının en önde gelen âlimlerinden biri olmuş ve kendinden sonraki devirlere tesir eden seçkin bir dilci ve bir filolog ünvanını kazanarak her kesimden hürmet ve itibar görmüştür. İbn Cinnî’nin çalışmalarının hemen hepsi sarf ve nahiv özelinde dil ilimlerine dairdir. İbn Cinnî ortaya koyduğu bu çalışmalarla, Basra ve Kûfe dil mektepleri arasındaki meşhur rekabet tartışmalarına girmeyip ekoller üstü bir yaklaşım sergilemeyi tercih etmiş ve dil problemlerine farklı bir açıdan bakıp yeni bir anlayış getirmeyi hedeflemiştir. Sarf ve nahiv kurallarıyla ilgili teknik tartışmalardan ziyade dilin nasıl ortaya çıktığı, dilin vaz’ının ilâhî mi beşerî mi olduğu gibi dille ilgili daha temel konular üzerinde zihni çaba harcamıştır. Ses-anlam ilişkisi olgusunu Arapça’da “el-iştikâku’l-ekber” olarak isimlendiren ilk kişi İbn Cinnî’dir. Halîl b. Ahmed’den sonra durağan bir hale gelen Arap fonetiğiyle ilgili çalışmalara yeniden hayat vermiştir. Ayrıca, dilde icmâ meselesini ve bunun sınırlarını ilk defa İbn Cinnî gündeme getirmiştir.

Öne Çıkan Eserleri

  • el-Hasâ’is: nşr. Muhammed Ali en-Neccâr, Kahire 1371-1376/1952-1956.
  • el-Lüma’ fi’l-‘Arabiyye: nşr. Fâiz Fâris, Küveyt 1392/1972.
  • et-Tasrîfü’l-Mülûkî: nşr. Muhammed Saîd en-Na‘sân, Kahire 1332/1913.
  • el-Münsıf: nşr. İbrâhim Mustafa-Abdullah Emîn, Kahire 1373-1379/1954-1960.
  • Sırru Sınâ’ati’l-İ’râb: Hasan Hindâvî, Dımaşk 1405/1985.

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu