Hayatı

İbn Atâullah el-İskenderî 668/1260 senesinde İskenderiye’de dünyaya gelmiştir. Benî Cüzâm kabilesine mensuptur. Benî Cüzâm kabilesi Mısır’ın fethinden sonra buraya yerleşen köklü kabilelerdendir. İskenderiye’de Mâlikî mezhebinin önemli temsilcilerden biri olan dedesi Abdülkerîm, İbn Atâullah’ın Letîaifü’l-minen’deki anlatımına göre şiddetli bir tasavvuf aleyhtarıydı. İbn Atâullah, Şerefeddin Abdülmü’min ed-Dimyâtî, Muhyiddin el-Mâzûnî, Nâsırüddin İbnü’l-Müneyyir gibi âlimlerden nahiv, hadis ve fıkıh gibi lügavî-naklî ilimleri ve Muhammed b. Mahmûd el-İsfahânî’den de kelâm, mantık ve felsefe gibi aklî ilimleri elde etti. Fakih ve daha ziyade tasavvuf karşıtı biri olarak tanındığı bu yıllarda Ebü’l-Abbas el-Mürsî ile tanıştı ve onun sohbetlerine devam etmeye başladı. Ebü’l-Abbas el-Mürsî Şâzeliyye tarikatının pîri Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî’nin en tanınmış halifelerinden biridir. İbn Acîbe, Ebü’l-Abbas el-Mürsî’nin İbn Atâullah’a ‘sen iki mezhepte -yani şeriatta ve hakikatta- müftü olacaksın’ dediğini aktarmaktadır. İskenderiye’den Kahire’ye vaaz ve irşâd için gitti ve oraya yerleşti. Kahire’yi vatan edinmesi muhtemelen şeyhi Ebü’l-Abbas el-Mürsî’nin isteği üzere gerçekleşmiştir. Kahire’de onun etrafında, içerlerinde Tabâkâtu’s-Şâfiiyye müellifi Sübkî’nin babasının da yer aldığı geniş bir ilim ve tasavvuf halkası oluştu. Bu sırada Kahire’de bulunan İbn Teymiyye ile İbn Atâullah ve müridleri arasında vuku bulan tartışmalar sonucunda İbn Teymiyye hapse atıldı. İbn Atâullah, mürşidi Ebü’l-Abbas el-Mürsî vefat ettiğinde (686/1287) Kahire’de irşâd postunda idi. Hayatının geri kalan kısmını burada geçiren İbn Atâullah 13 Cemâziyelevvel 709’da (19 Ekim 1309) Mansuriye Medresesi’nde dâr-ı bekâya irtihal etti ve Karâfe Mezarlığı’na defnedildi.

Öğretisi

İbn Atâullah, vaaz ve sohbetlerindeki hitabet tarzıyla kitleleri derinden etkilemiş; tarikat çevrelerinde el-Hikemü’l-Atâiyye eseriyle şöhret bulmuştu. el-Hikemü’l-Atâiyye’de yeni bir tasavvufî yorum ve yaklaşımıyla birlikte önceki sûfîlerin geliştirdiği yorum ve tefekkürü Arapça’nın bütün imkânlarını kullanarak şiirle nesir arası bir üslûpla ve özlü cümlelerle ifade etmiştir. Bundan dolayı onun kitabı tasavvuf çevrelerince “Bu kitapta İhyâ’da olan her şey fazlasıyla mevcuttur” şeklinde değerlendirilmiştir. Eserdeki kulluk ve dervişlik psikolojisinin son derece güçlü bir üslûpla özetlenmesi ise daha sonraki yüzyıllarda sûfîler arasında, “Namazda Kur’ân’dan başka bir kitap okumak câiz olsaydı el-Hikem okunurdu” sözüyle takdir edilmiştir.

İbn Atâullah el-İskenderî eserde genellikle sahih hadis kitaplarında bulunan hadisleri kullanmış, tasavvuf klasiklerinden de istifade ettiği kesin olmakla birlikte bunların hiçbirinin adından eserindeki şiirle nesir arası bir üslûbu nedeniyle söz etmemiştir. Hikmetlerden birini okurken akla gelebilecek soruları daha sonraki hikmetle cevaplandırmış, böylece esere bir bütünlük kazandırmıştır. Kitabın kapsamının zenginliği, ibadet ve taat gibi konuların özlü ve etkili bir şekilde anlatılması eserin tasavvufî çevrelerin dışında da ilgi görmesini sağlamıştır.

İbn Atâullah hikmetlerini aşk ve cezbenin coşkunluğuyla değil, tefekkürün incelikleriyle yoğurmuştur.  Ona göre amel ve ibadetler birtakım şekil ve sûretlerden ibaret olup bunların ruhu âbidin kalbinde bulunması gereken ihlâs sırrıdır. Fakr veya iftikar denilen Allah’a muhtaç olma hali üzerinde ısrarla duran İbn Atâullah haşyetle beraber olan ilmi en hayırlı ilim olarak görür. Onun düşüncelerinde Hakîm et-Tirmizî, Sülemî, Hâris el-Muhâsibî, Ebû Tâlib el-Mekkî, Abdülkerîm el-Kuşeyrî ve Gazzâlî’nin tesirini görmek mümkündür.

İbn Atâullah’ın düşünceleri Muhyiddin İbnü’l-Arabî ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî gibi tasavvufî çevreleri etkilemiştir. Eserleri Kuzey Afrika başta olmak üzere bütün İslâm ülkelerinde bilinmektedir. İslâm coğrafyasının hemen her tarafını kapsayacak bir şekilde yetmiş beşten fazla sûfînin tercüme ve şerhettiği el-Hikemü’l-Atâiyye’nin şârihleri arasında farklı tarikat temsilcileri bulunmaktadır.

Öne Çıkan Eserleri

  • el-Hikemü’l-Atâiyye: thk. Nizar Hammâdî, Dâr Beyrut, 2010.

  • Letâifü’l-Minen: thk. Abdülhalîm Mahmûd, Kahire 1974. 

  • et-Tenvîr fî İskâtı’t-Tedbîr: thk. Mûsâ Muhammed Ali-Abdülâl Ahmed, Kahire 1973.

  • Miftâhu’l-Felâh ve Misbâhu’l-Ervâh: thk. Muhammed Azb, Kahire 1933.

    Kaynak: İslam Düşünce Atlası
    Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu