Hayatı

629/1232 yılında Mâverâünnehir’in Hocend şehrinde doğdu. 614 veya 621’de doğduğu da zikredilir. Doğduğu yıllar Hârizmşahların egemenliğinin sonra erip, bölgenin Çağatay Hân’ın (1227-1241) zulmü altına girdiği döneme rastlar. İlk eğitimini Hocend’de aldı. Sonra Hârizm’e giderek orada ilimle meşgul oldu. Ardından Bağdat’a geçti. Muhtemelen Bağdat’ın Hülâgû tarafından işgali (1258) sonrası Memlüklerin (1250-1517) hakimiyetindeki Şam’a gitti. Daha sonra Şam’da el-İzziyye el-Berrâniyye Medresesi’nde ders okuttu. Hac için gittiği Mekke’de (muhtemelen 673/1274) bir yıl mücâvir olarak kaldı. Ardından Şam’a dönüp el-Hâtûniyye el-Berrâniyye Medresesi’nde ders vermeye başladı. Ölümüne kadar bu görevini sürdürdü. Bu dönemde ayrıca müftülük hizmeti de ifa ettiği kaydedilir. Bu medresede ders verenler zamanının en üstün Hanefî âlimi olarak kabul edilirdi. Biyografi kaynakları, onun büyük bir âlim, fıkhın hem usûlünü hem de füruunu iyi bilen bir fakih, aynı zamanda ibadet ve zühd ehli bir kişi olduğunda ittifak etmişlerdir.

Abdülazîz el-Buhârî’den (ö. 730/1330) ders okuduğu bilgisine ihtiyatla yaklaşılmalıdır. Yetiştirdiği öğrenciler arasında Ebü’l-Abbas Ahmed b. Mes‘ûd el-Konevî, Bedrü’t-tavîl adıyla bilinen Dâvûd b. Oğulbek b. Ali er-Rûmî ve Hibetullah b. Ahmed et-Türkistânî en meşhurlarıdır. Zehebî, onu Şam’da gördüğünü beyan etmiştir. İbn Kesîr’e ders verdiği bilgisi hatalıdır. el-Muğnî adlı usûl eserine kendi şerhi yanında on kadar şerh yazılmıştır. el-Hâdî adlı eseri sebebiyle Mâtürîdî kelâmcısı olarak bilinir.

Habbâzî 25 Zilhicce 691/7 Aralık 1292 tarihinde Şam’da vefat etti ve Sûfiyye Kabristanı’na defnedildi.

Öğretisi

Habbâzî, klasik Hanefî usûl anlayışının devam ettiricisi bir fakihtir. el-Muğnî adlı muhtasar usûlünde sistem bakımından Ebü’l-‘Usr el-Pezdevî’nin Kenzü’l-vusûl adlı eserini esas almıştır. Tertip olarak sadece hurûfü’l-me‘ânî konusunu sona bırakmıştır. Eserde Pezdevî’nin etkisi daha belirgin olmakla birlikte Şemsüleimme es-Serahsî’den de etkilenmiştir. Fıkıh usûlünde Mâverâünnehir Buhara Hanefî Usûl Mektebi’nin sürdürücüsü olarak görülebilir. Habbâzî usûl eserinde polemiklere yer vermekten ziyade mezhepte kabul görmüş doğruları aktarmayı kendine prensip edinmiştir. Meşhur şerhleri Muhammed b. Ahmed et-Türkmânî’nin (ö. 750/1349) el-Kâşifü’z-zihnî’si ile İbnü’s-Serrâc’ın (ö. 770/1368) el-Münhî’sidir. el-Muğnî, Muhammed Mazhar Bekâ’nın tahkikiyle (Mekke 1403/1982) yayımlanmıştır.

Kelâma dair görüşleri el-Hâdî fî usûli’d-dîn adlı eseri sayesinde günümüze ulaşan Habbâzî, kelâmda tabi olduğu mezhebi, ehlü’l-hak ve ehlisünnet olarak nitelemektedir. Eserinde Mâtürîdiyye olarak açıkça anmadığı itikadi mensubiyetini, bazen “biz” veya “ashabımız” şeklinde de zikreder. Eserde sonraki isimlendirmeyle Mâtürîdî ekolünü savunan bir üslubu tercih etmiştir. Başta Mâtürîdî ve Tebsıre yazarı Nesefî olmak üzere, Eş‘arî, İsferâyînî, Bâkıllânî ve Cüveynî gibi kelâmcılara atıflarda bulunmuştur. Habbâzî umûr-i âmme bahislerine ve kıyamet alametleri konusuna eserinde yer vermemiştir. Mucize ve keramet konularında klasik kelâm çizgisinden ayrılarak naklî istidlallerde bulunduğu görülür. Nitekim mutasavvıf şahsiyetlere ait görüşleri tenkit süzgecinden geçirmeden onaylar mahiyette nakletmesi tasavvufa da meylettiğini göstermektedir. Eserinde muhatap düşünce olarak Mu’tezile ve Cebrîye’ye yer vermiş, yer yer Eş’ariye ile ayrışma noktalarına da işaret etmiştir. Ayrıca ehli bid’ate ve filozoflara karşı bir yaklaşım içinde olmuştur.

Bilgi edinme bahsinde Mâtürîdî’nin Kitâbü’t-tevhîd’de ve Ebü’l-Mu‘in en-Nesefî’nin Tebsıre’de zikrettiği konular çerçevesinde meseleyi açıklar. Bilgi edinme yolları olarak havâss-ı selime, haber-i sadık ve akıl (nazaru’l-‘akl) şeklinde üç sebebi zikreder.

Öne Çıkan Eserleri

  • el-Muğnî fî Usûli’l-Fıkh: nşr. Muhammed Mazhar Bekâ, Mekke 1403/1983.

  • Şerhu’l-Hidâye: Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 780.

  • el-Hâdî fî Usûli’d-Dîn.

    Kaynak: İslam Düşünce Atlası
    Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu