Hayatı

Tahmini olarak 289/902 yılında doğduğu ifade edilir. Ebherî nisbesinden dolayı ailesinin İran’da Kazvin ile Zencan arasında bulunan Ebher’de yaşadığı anlaşılmaktadır. Temîm kabilesine mensubiyetinden dolayı Temîmî nisbesiyle anılmıştır. Eğitim hayatını Bağdat’ta sürdüren Ebherî, Ebû Ömer Muhammed b. Yûsuf el-Kâdî, Ebü’l-Ferec el-Kâdî, Ebû Bekir b. Cehm, Tayâlisî ve İbn Bükeyr’den fıkıh, İbn Ebû Arûbe el-Harrânî, İbn Ebû Dâvûd, İbnü’l-Bâgandî, Ebû Bekir b. Dâse el-Basrî, Ebü’l-Kâsım el-Begavî ve İbn Zeyd el-Mervezî’den hadis tahsil etmiştir.

İlmî çalışmaları çerçevesinde Bağdat’ta bulunan Mansûr Camii’nde yaklaşık altmış yıl fıkıh ve hadis dersleri okutmuş, diğer yandan iftâ faaliyetinde de bulunmuştur. Bu süre içinde Irak, Horasan, Mısır ve Kuzey Afrika’dan gelen çok sayıda talebe kendisinden ders almıştır. Cehdamî’den sonra Irak’ta ondan daha çok talebe yetiştiren bir Mâlikî fakihin gelmediği söylenir.  Ebû Ca‘fer el-Ebherî (el-Ebheriyyü’s-sagîr), Ebû Saîd el-Kazvînî, Ebü’l-Kâsım İbnü’l-Cellâb, Ebü’l-Hasan İbnü’l-Kassâr, İbn Huveyzmendâd, İbn Abbas el-Bağdâdî gibi âlimler de ondan ders almışlardır. Ebherî sadece kendi mezhebi içinde etkili olmamış diğer mezhep müntesipleri tarafından da itibar görmüş, fıkhî meselelerde bilgisine başvurulmuştur. Hatta Kâdîlkudât İbn Ümmü Şeybân el-Hâşimî hüküm verirken ona itibar etmiş ve diğer alimlerden öne almıştır.

Çeşitli ilim dallarında birikim sahibi olan Ebherî ahlâki özellikleriyle de ön planda olmuştur. 7 Şevval 375/20 Şubat 986 tarihinde vefat etmiş ve cenaze namazını Mansûr Camii’nde uzun süre kendisinden ders alan Ebû Hafs İbnü’l-Âcurrî kıldırmıştır. 

Öğretisi

Fıkıh

Ebherî (ö. 375/986), Mâlikî mezhebinin Irak’ta yayılmasında önemli rol oynamış ve döneminde bu mezhebin imamı kabul edilmiştir; kendisinden “Irak Mâlikîleri’nin reisi” şeklinde bahsedilmektedir. Fıkıh ilmi yanında hadis, nahiv, kıraat, lügat gibi çok farklı alanlarda geniş bir ilmi birikime sahip olması onun Bağdat’ta düzenli bir tedris halkası kurmasını sağlamıştır. Kâdı Iyâd en başarılı Mâlikî fakihler arasında Ebherî’yi de saymıştır.  Zira O, Iraklılar’ın yanısıra Horasan, Şam, Mısır, Kuzey Afrika ve Endülüs gibi çok farklı coğrafik bölgelerden öğrenci yetiştirmiş ve bu vesileyle Irak fıkıh anlayışının Mâlikî Mezhebi içinde yaygınlaşmasına ciddi bir katkı sağlamıştır. Ebherî’nin Irak Mâlikî Ekolü içindeki etkinliği İbn Zeyd el-Kayrevânî’nin (ö. 386/996) Kayrevân Mâlikî Ekolü içindeki yeriyle paraleldir. Fıkıh öğreniminde Kâdı İsmâil’in öğrencilerinden istifade eden Ebherî, mezhep görüşlerinin delillendirilmesi ve muhaliflere karşı savunulması amacıyla çalışmalar yürütmüştür. Medine ehlinin ve İmâm Mâlik’in üstünlüğüne dair ilk telif verenler arasında da yerini almıştır. Altmış yıl boyunca bağdat Manur Camii’nde fıkıh tedris halkası kurmuş ve burada Kuzey Afrika, Horasan, Şam, Endülüs gibi farklı coğrafyalardan gelen öğrencilerine dersler okutmuştur. Ebherî’nin bu medresede İbn Abdülhakem’in (ö. 214/829)  el-Muhtasar, el-Esediyye, Muvatta’ ve Muhatarasu’l-Berkî, Kâdı İsmail’in el-Mebsût ve Ahkâmu’l-Kur’ân isimli eserleri üzerinde çalışma yaptığı ve öğrencilerine okuttuğu ifade edilmektedir. Ebherî’nin mezhepteki konumunu, “iki şeyh (İbn Ebû Zeyd ve Ebherî), iki kadı (Abdülvehhâb ve İbnü’l-Kassâr) ve iki Muhammed (İbn Sahnûn ve İbnü’l-Mevvâz) olmasaydı mezhep ortadan kalkardı” ibaresinden anlamak mümkündür.

Ebherî’nin fıkıh alanında en fazla üzerinde durduğu ve okuttuğu temel metinler İbn Abdülhakem’in muhtasarlarıdır. Irak Mâlikî ekolünün tercih ettiği bir metin olma özelliğinin bunda etkili olduğunu söylemek gereklidir. Zira Irak Mâlikî çevresi Kâdî Abdülvehhâb’a (ö. 422/1031) kadar İbn Abdilhakem’in metinlerini temel başvuru kaynağı olarak kabul etmişlerdir. Bu bağlamda mezhebin diğer bölgelerinde kişi olarak İbn Kâsım’ın (ö. 191/806), temel metin olarak da el-Müdevvene’nin esas alındığı görülmektedir. Bu, Irak Mâlikî Ekolü’nün mezhep içindeki farklılığını ifade etmesi bakımından önemli bir veridir.

Ebherî’nin İbn Abdülhakem’in el-Muhtasaru’s-sağîr ve el-Muhtasaru’l-kebîr isimli iki muhtasarına yazdığı şerhler vesilesiyle İbn Abdülhakem’in görüş ve düşünceleri Irak’ta belirleyici olmaya başlamış ve meşhur olmuştur. Ebherî’nin fıkıh anlayışı kendinden önce oluşmuş olan Irak fıkıh anlayışını yansıtmaktadır. Onun en dikkat çeken özelliliği Kâdî İsmail’den (ö. 282/895) sonra Irak’ta ilk defa düzenli bir tedris halkası oluşturmasıdır. Tahrîc ve istihsân metodlarına dayalı fetvâlar verirken mezhebin meşhur kavline muhalif tercihlerde bulunmuştur. Onun fıkıh metodu delillendirme ve beyan üzerinden şekillenmiştir. Nitekim İmâm Mâlik’e ait görüş ve hükümleri aklî deliller çerçevesinde değerlendirerek gerekli gördüğü durumlarda açıklamalarda bulunmuştur. Mâlik’in fetvâda kullandığı bazı tabirlerin ise fıkhi terimsel karşılığını izah eden bir yöntem benimsemiştir. Ebherî’nin telif ettiği eserlerde benimsediği metoda dair günümüze ulaşan eserlerinden istifade edilebilir. Bu bağlamda elimizde olan İbn Abdilhakem’in muhtasarlarındaki meselelerinden oluşan Kitâbu’l-Câmî’ isimli esere yazdığı şerhtir. Ebherî bu telifte meseleleri İbn Abdilhakem’in eserindeki tertibe riayet ederek ele almış ve “innemâ kâle zâlike….” Şeklinde başlayarak geniş açıklama ve izahlara yer vermiştir. Söz konusu bu eser İbnü’l- Kâsım (ö. 191), İbn Vehb (ö. 197), Eşheb (ö. 204) gibi mezhepte önde olan İmâm Mâlik’in öğrencilerinden nakledilen soru ve semaâtı içermektedir.

Ebherî’nin Kitâbu’l-Usûl/Kitâb fî usûli’l-fıkh ve İcmâu Ehl-i Medîne ve mes’eletu isbâti hukmi’l-kâfe isimlerinde günümüze ulaşmayan iki fıkıh usûlü eserinden bahsedilir. İkinci eser, isminden de anlaşıldığı üzere Medîne amelini savunan bir telif olmalıdır. Her ne kadar usûle dair bu eserlerin olduğu nakledilse de söz konusu teliflerin muhtasar şerhleri kadar meşhur olmadığı anlaşılmaktadır. Onun usûle dair görüşleri daha ziyade Kâdî Abdilvehhâb ve Bâcî’nin eserleri üzerinden nakledilmektedir. Ebherî usûl konularında genel olarak iki farklı görüş arasında uzlaştırıcı bir yöntem benimsemiştir. Mesela husun-kubûh konusunda Eşarî/Mütekellimîn geleneğin tercih ettiği vakf/tevakkuf görüşü yerine Mu’tezile’nin temsil ettiği aklî yorumu benimsemiştir. Mâzerî de bu konuda Ebherî’nin Mu’tezile tarafında yer alan Mâlikîlerden olduğunu vurgulamıştır. Aynı şekilde âhâd haber kıyas çatışmasının olduğu konularda ise kıyası tercih ederek Mâlikî ulemânın genel tercihi dışında bir yorum benimsemiştir. Emir sigasının hükmünün mutlak olarak “vucûb” veya “nedb” ifade ettiği şeklinde görüş beyan eden Ebherî, Allah’a ait emirlerin “vucûb” Peygamber’e ait emirlerin ise prensip olarak “nedb” ifade ettiğini savunmuştur. Ancak Mâzerî onun bu görüşünün mezhepte metruk bir görüş olarak kabul edildiğini beyan etmiştir. Mutlakın mukayyede hamli konusunda da benzer bir görüşü bulunmaktadır.

Ebherî’nin kurmuş olduğu tedris halkasının kesintisiz devam etmesi ve yetiştirdiği öğrencilerin çokluğu mezhebin Irâk’ta güçlenmesini sağlamıştır. Ancak onun devlete uzak olan tavrı ve kendisine Abbasi halifesi Mutî tarafından teklif edilen “kâdılkudâtlık” görevini reddetmesi kadılık makamının diğer mezheplere geçmesine sebep olmuş ve kendisinden sonra da Mâlikî fıkhını temsil eden güçlü kişiler yetişmediğinden bu mezhep Irak’ta zayıflamıştır. Kendisinden yerine başkasını tavsiye etmesi istendiğinde, Hanefî ulemâdan Ebû Bekîr Cessâs’ın (ö. 370/980) ismini vermiş ancak Cessâs’ı bu yükün altına girmemesi gerektiği hususunda uyarmıştır. Ebherî kendisinden sonra mezhepte çok güçlü isimler olan üç öğrenci yetiştirmiştir. İbnü’l-Cellâb (ö. 378/988) mezhebin temel kaynakları olarak ifade edilen ümmeât ve devâvîn adı verilen eserlerden sonra et-Tefrî’ ismiyle ilk muhtasar eseri yazan kişidir. Diğer öğrencisi İbnü’l-Kassâr (ö. 397/1007) ise mezhepte fıkıh usûlü ve hilâf alanına dair yaptığı katkılarla ön plandadır. Ebherî’den sonra Mansur Câmii’nde tedris faaliyetlerini sürdüren ve özellikle mezhepte mütekellimin usûlü kelâm ve fıkıh yapma açısından ciddi katkılar sağlayan diğer bir öğrencisi ise Bâkıllânî’dir (ö. 403/1013). Ebherî’nin özellikle bu isimler vesilesiyle Mâlikî fıkıh alanına yaptığı katkı oldukça önemlidir. Yine sonraki dönemde Irâk Mâlikî Ekolü içinde çok önemli rol oynayan ve bölgede son halkayı temsil eden Kâdî Abdülvehhâb daha çok bu üç isimden istifâde etmekle birlikte Ebherî’ye de öğrencilik yapmıştır.  Söz konusu bu isimlerin vefatından sonra bölgedeki ilim halkalarında bir duraklama yaşanmış ve Mâlikî Mezhebi’nin Irak’taki etkisi zayıflamaya başlamıştır. Özellikle ekolün Irak’taki son halkasını temsil eden Kâdî Abdülvehhâb’ın Bağdat’tan Mısır’a intikal etmesi Irak Mâlikî Ekolü’nün sonu olmuştur.

Öne Çıkan Eserleri

  • Şerhu’l-Muhtasari’l-Kebîr fi’l-Fıkh: Ezher, Fıkhu Mâlikî, nr. 1655.
  • Şerhu’l-Muhtasari’s-Sagîr fi’l-Fıkh: Ezher, Fıkhu Mâlikî, nr. 1655.
  • Şerhü’ş-Şeyh Ebî Bekr el-Ebherî el-Bağdâdî el-Mâlikî li-Kitâbi’l-Câmi’ li-Abdullah b. Abdülhakem el-Mısrî el-Mâlikî: thk. Hamid Lahmer, Dârü’l-Garbi’l-İslâmi, Beyrut 2004/1425.
  • el-Fevâʾidü’l-Müntekâtü’l-Garâʾibü’l-Hisân.       
  • Kitâbü’r-Red ʿale’l-Müzenî.
  • Kitâbü’l-Usûl.
  • Kitâbü’l-Emâlî.
  • Kitâbü İcmâʿi ehli’l-Medîne.
  • Kitâbü’l-ʿAvâlî.
  • Kitâbü Fazli’l-Medîne ʿale’l-Mekke.         

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu