Hayatı
Hayatı hakkındaki bilgiler sınırlıdır. Buhara-Semerkand yolu üzerinde bir yerleşim yeri olan Debûsiye/Debûse’de doğdu. Sâmânîlerin son, Karahanlılar’ın ilk yıllarında, siyasî olarak karışık bir dönemde yaşadı. Babasının da ilimle meşgul olan bir zat olduğu anlaşılmaktadır. Bunun dışında adı bilinen tek hocası Cessâs’ın öğrencisi Ebû Cafer el-Üsrûşenî’dir. “Kâdî Zeyd” lakabından anlaşıldığı kadarıyla kadılık yapmıştır ancak hangi şehirde ve kim tarafından bu göreve getirildiği bilinmemektedir. Buhara ve Semerkand’da katıldığı münâzaralardaki başarısı ile darb-ı mesel haline gelmiştir.
Debûsî 63 yaşında Buhara’da vefat etmiş ve Kelâbâz mahallesindeki ‘Yedi Kadı Mezarlığı’na’ defnedilmiştir.
Öğretisi
Debûsî, Hanefî mezhebinin özellikle usûl anlayışında bir dönüm noktasını teşkil eder. Irak’ta temelleri atılan Hanefî usûl anlayışı Irak’ta Hanefîliğin gittikçe zayıflamasından sonra Mâverâünnehir’de Debûsî tarafından sürdürülmüştür. Debûsî, Serahsî ve Pezdevî’nin usûl eserleri Hanefî usûlünde erkân-ı selâse olarak isimlendirilir. Usûl eseri Takvîmü’l-edille’de, Cessâs’ın el-Fusûl fi’l-usûl’ünden yararlanmış, ancak gerek tartışmaların ayıklanması, gerekse de sistematik açısından usûl anlayışını Fusûl’dan çok daha ileri taşımıştır.
Debûsî eserini hüccet kavramı etrafında kurgulamıştır. Buna göre şer’î, aklî ve yanıltıcı olmak üzere üç tür hüccetten bahsedilebilir. Şer’î hüccetler de kat’î olanlar ve olmayanlar şeklinde ikiye ayrılır. Zorunlu hüccetler kitap, doğrudan Hz. Peygamber’den duyulan haber, Hz. Peygamber’den mütevâtir nakil ve icmadır. Kat’î olmayan (mücevviz) hüccetler ise müevvel ayet, tahsise uğramış âmm nass, âhâd haber ve kıyastır. İlk kez Debûsî tarafından müstakil olarak ele alınan aklî hüccetler başlığında akılla elde edilen hükümler kesinlik dereceleri bakımından tasnife tabi tutulur. Yanıltıcı hüccetler ise taklid, ilham, ıstıshab ve tarddır. Hüccet eksenli bu tasnif kitapta genel olarak korunur ve konular bu sıralama ile ele alınır. Lafız bahislerini kat’î şer’î hüccetlerden sonra, münâzara kuralları ile ilgili bölümleri ise kıyastan sonra işler. Ayrıca eserde ictihad ve ehliyet bahisleri ile son başlık olarak bilginin kuvvet derecelerine dair bir bölüm de bulunmaktadır.
Ele aldığı hüccet çeşitleri, beyan teorisi, lafız bahislerini tasnif edişi, kıyası oldukça geniş olarak ele alması, illette tesir anlayışını detaylandırması, bir usûl eserinde ilk kez münâzara adabına dair konulara, ehliyet bahislerine ve aklî hüccetlere yer vermesi ile Debûsî, usûl literatürüne sonrasında da büyük oranda takip edilecek pek çok yenilik getirmiştir. Serahsî ve Pezdevî’nin usûl eserlerinde Takvîm’i bir nevi yeniden yazdıkları söylenebilir. Ayrıca Gazzâlî Şifâu’l-ğalîl’i Debûsî’nin illetle ilgili görüşlerine cevap vermek için yazmış, Sem’ânî de Debûsî’nin usûl anlayışına karşı Kavâtı’u’l-edille adlı eserini kaleme almıştır.
Debûsî, usûl eserinde Mutezile ile özdeşleştirilen bazı görüşleri savunduğu gerekçesi ile Serahsî, Ebu’l-Muîn en-Nesefî ve Alâüddîn es-Semerkandî gibi Mâverâünnehir Hanefî alimlerinin eleştirisine maruz kalmıştır. Ancak özellikle emir-nehiy bölümündeki hüsün-kubuhla ilgili açıklamaları ve aklî hüccetler başlığındaki görüşleri, onun mezhebin Irak dönemindeki Mutezilî etkiden büyük oranda uzaklaşmış fakat henüz Mâturîdîlikle özdeşleşmemiş bir döneminin kelam anlayışından izler taşıdığının göstergesidir.
Debûsî’nin münâzaralardaki başarısı, hakkında bilgi veren kaynakların hemen hepsinde zikredilir. Ayrıca onun hilâf ilminin kurucusu olduğu belirtilir. Takvîmü’l-edille’de yer verdiği hilâf ilminin teorik kurallarından bahseden bölümlerinin yanında İmam Muhammed’in zâhiru’r-rivâye eserlerindeki ihtilaflı konuları genişçe ele aldığı el-Esrâr’da da hilâf eserlerinin en güzel örneklerinden birini ortaya koyar.
Pek çok tabakat müellifinin Debûsî’ye isnad ettiği, fıkıh ve usûlün genel prensiplerinin ortaya konulduğu kavâid türü eserlerin ilki sayılan Te’sisü’n-nazar’ın Debûsî’ye aidiyeti son dönem bazı çalışmalarda sorgulanmaktadır.
Debûsî, tasavvuf alanında el-Emedü’l-aksâ adında bir eser yazmış ve bu yönüyle o dönem için nadir sayılan fakih-sûfî örneklerinden birini ortaya koymuştur.
Öne Çıkan Eserleri
- Takvîmü’l-Edille: thk. Halil Muhyiddin el-Meys, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 2001.
- el-Esrâr: haz. Sami Özer, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 1997.
- el-Emedü’l-Aksâ: thk. Muhammed Abdülkâdir Ahmed Ata, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1985.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu