Hayatı

Abbasiler döneminde yaşayan Taberistan Zeydîlerinin önde gelen fakih ve imamlarından Nâtık-Bilhak, 340/951 yılında Âmül’de doğdu. Soyunun babası Hüseyin b. Harun aracılığı ile Hz. Ali’ye ulaştığı kaynaklarda ifade edilir. Annesi Ümmü’l-Hasan bint Ali b. Abdullah’tır. Babasıyla kardeşi Müeyyed-Billah’ın İmamiyye mensup olup sonradan Zeydîyye mezhebine intisap ettiklerine dair bilgiler mevcuttur. Nâtık-Bilhak, kardeşi Müeyyed-Billah ile birlikte dönemin önemli Zeydî âlimi Ebü’l-Abbâs el-Hasenî’den Zeydî âlimlerden tevarüs eden ilimleri tahsil etti. Başta fıkıh ve usûl-i fıkh olmak üzere pek çok alanda temayüz etti. Nâtık-Bilhak da selefleri Ebû Abdullah ed-Dâî, Müeyyed-Billah gibi Ebû Abdullah el-Basrî’den fıkıh usûlü ve kelam okumuştur. Kaynaklarda yer almamakla birlikte eseri el-Müczî’nin muhakkiki onun Kadı Abdülcebbâr’ın talebesi olduğunu ileri sürmektedir. Nâtık-Bilhak Taberistan, Deyleman ve Cürcan’da yaşamış ilim tahsili icin Bağdat’a gitmiş, orada ilmi tartışmalara katılmıştır. Bağdat’ta iken hilafet sarayına uğramamış ve Abbasilerin resmi rengi olan siyah elbise giymemiştir. Daha sonra Cürcan’a dönerek orada ders okutmuş ve fetva vermiştir. Kardeşi

Müeyyed-Billah’tan sonra Taberistan Zeydîlerinin imamı olmuştur. Ardında fıkıh, usûl-i fıkh ve tarih alanında büyük bir ilmi miras bırakarak 424/1033 yılında Deyleman ya da Taberistan’da vefat etmiştir.

Öğretisi

Nâtık-Bilhak’ın Zeydiyye mezhebi içinde kurucu asır imamlarından sonraki en önemli isimlerden biri olduğunda şüphe yoktur. Hayatı hakkındaki bilgiler oldukça sınırlı olmasına rağmen dönemini, düşünce sistemini ve sonraki dönemi etkileyen önemli eserler kaleme almıştır. Zira o farklı alanlarda telif ettiği günümüze ulaşan eserleriyle sadece kendisinden önceki döneme ışık tutmakla kalmamış aynı zamanda döneminin ilmi birikimini sonraki nesillere aktararak gerek füru-i fıkıh gerekse usûl-i fıkıhta kendinden sonraki ulemayı etkilemiştir. Bu yönüyle o, sonraki dönemde adından çokça söz edilen önemli bir Zeydî fakih ve usûlcüdür. Nâtık-Bilhak’ın sadece Zeydî gelenek içinde yetişmediği aynı zamanda Mu‘tezile ve ilk donem Irak Hanefîlerinin etkisinde kaldığı vurgulanmalıdır. Nâtık-Bilhak’ın eserleri her şeyden önce onun Zeydî gelenek içinde yetişen birisi olarak bu öğretiye bağlılığını ortaya koyar. Mesela onun Hadâik ve el-İfâde’si kendisinden önceki Ehl-i beyt imamlarının hayatlarına ve imamet mücadelelerine ışık tutar. el-İfâde bu noktada önemli bir kaynak olarak kendisinden önceki dönemi aydınlatır, üstatlarının Ebü’l-Hasen el-Kerhî ile olan sağlam irtibatına vurgu yapar. O bir taraftan Ehl-i Beyt’e vurgu yaparken diğer taraftan da bir itikadî prensip olarak benimsediği imamet telakkisini Kitabu’d-di‘ame isimli eserinde ortaya koyar. Kardeşi ile birlikte bilfiil içinde yer aldığı imamet mücadelesi bu düşüncenin nazariyatta kalmayıp eyleme dönüştüğünü gösterir. Nâtık-Bilhak’ın hadisle ilgili çalışmalarını en iyi şekilde Emâlî’de görmek mümkündür. Onu önemli ve farklı kılan yönlerinden biri ise fıkha dair çalışmalarıdır. Onun Tahrîr’i sonraki dönemde de Zeydî fakihler için başvuru kaynağı olmuş önemli bir eserdir. Zaten fıkhı Taberistan Zeydîlerinin (Nâsırîler) üstatlarından olan Nasır el-Utruş’un öğrencisi Ebü’l-Abbas el-Hasenî’den okuması onun bu geleneğe ne derece vakıf olduğunu gösterir. Bu gelenek içinde yetişen gerek Nâtık-Bilhak gerekse kardeşi Müeyyed-Billah’ın üstadları vasıtasıyla Taberistan’ın ilk Zeydî imamlarından olan Nâsır el- Utrûş’un fıkhına vakıf idiler. Onların Yemen Zeydîlerinin imamı Kâsım b. İbrahim er-Ressî ve torunu Hadi-İlelhak Yahya b. Hüseyin’in içtihatlarını da çok iyi bildiği gerek kardeşinin et-Tecrîd’inden gerekse kendisinin et-Tahrîr’inden anlaşılmaktadır. Bununla birlikte o sadece kendi geleneğindeki bu üstatlarla yetinmeyerek farklı isim ve ekollerden de istifade ederek kendisini geliştirmiştir. O günümüze ulaşan ilk müstakil Zeydî/Mu‘tezilî fıkıh usûlü eseri niteliğindeki el-Müczî ve Cevâmi‘u’l-Edille’si ile sadece usûle dair görüşlerini aktarmakla kalmamış farklı ekol, fakih ve usûlcüden tevarüs ettiği çok güçlü bir ilmi mirası günümüze taşımıştır. Nâtık-Bilhak’ın el-Müczî’si gerek usûl konularını tertibi gerekse hilaflı üslubu ile nevi şahsına münhasır olup sonraki Zeydîleri de uzun sure etkilemiştir. Özellikle usûlün tartışmalı konularını incelerken “bu konuda ehl-i ilim ihtilaf etmiştir” dedikten farklı görüşleri zikreder. Ardından her bir görüşün delillerine detaylıca yer verir ve çoğunlukla tercih ettiği görüşü de belirtir. Ufak tefek farklılıklar olsa da genel olarak tertibi çağdaşı Ebü’l-Hüseyin el-Basrî’nin el-Mu‘temed’ine benzer.

Nâtık-Bilhak’ın vurgulanması gereken yönlerinden biri de Mu‘tezilî görüşleridir. Elbette ki bu yönelimde Basra Mu‘tezilesi’nin şeyhlerinden biri olan hocası Ebû Abdullah el-Basrî’nin payı büyüktür. Nâtık-Bilhak el-Müczî’de Mu‘tezilî usûlcüler Ebû Ali ve Ebû Hâşim’in de sık sık görüşlerini nakleder. Ebû Abdullah el-Basrî için sıklıkla kullandığı “Şeyhunâ/Ustadımız” ifadesini Cübbâîler için de kullanır. Bunlara ek olarak yer yer Nazzâm ve Kâdî Abdülcebbâr gibi alimlerin de görüşlerini aktarır. Hakim el-Cuşemî (ö. 494/1101) ve İbnu’l-Murtazâ Nâtık- Bilhak ile birlikte kardeşi Müeyyed’i ve Kerhî’nin talebesi Ebû Abdullah ed-Da‘i’yi Mu‘tezile’den sayar. Gerçi onun bu sınıflandırmasına da ihtiyatla yaklaşmak gerekir. Nâtık-Bilhak Mebâdiü’l-Edillesi’nde kelam konularını Mu‘tezilî-Zeydî eksenli olarak ele almıştır.

Her iki ekolun usûlü hamsede birleştiği, Zeydîlerin imamet konusunda farklı bir kanaat içinde olup bu noktada Kâdî Abdülcebbâr gibi birçok Mu‘tezilî alimi etkiledikleri düşünüldüğünde bu ilişkiyi yadırgamamak gerekir. Nâtık-Bilhak’ın Zeydî gelenek içinde bir kırılma noktası olduğu ifade edilmelidir. O’nun Irak Hanefîleri ile irtibatı Zeydî usûl ve füru-i fıkhında bazı noktalarda Hanefî bakış acısının hakim olmasına ayrıca Kerhî’nin fıkıh usûlüne dair birçok kanaatinin farklı bir kanaldan günümüze ulaşmasına neden olmuştur. O, usûl-i fıkha dair kapsamlı eseri el-Müczî’de en çok üstadı Ebû Abdullah el-Basrî’nin sonra da hocasından naklen Ebü’l-Hasen el-Kerhî’nin görüşlerine yer vermiştir. Nâtık-Bilhak, Ebû Abdullah el-Basrî ve Kerhî yanında yer yer Hanefî mezhebi imamlarından İbrahim en-Nehaî (o. 96/714), Ebû Hanîfe, Ebû Yusuf, İmam Muhammed, İsa b. Eban, Tahavî (o.321/933) ve Cessâs’ın da ismini zikreder. Kerhî tesiri ile Zeydî usûlüne girdiği değerlendirilen konuların başında istihsanın hicri V. asırdan itibaren şer‘i bir kaynak olarak görülmesi gelir. Benzer şekilde Hanefî mezhebinin Cumhur-u fukahâdan ayrıldığı bir konu olan fesad ve butlan nazariyesi de Zeydî usûl ve furu-i fıkıh literatüründe yerleşik Hanefî anlayışıyla örtüşen bicimde ele alınmıştır. Teklifi hükümler ve haberler gibi başlıklarda da bazı benzerliklerin olduğu söylenebilir. Ebû Zehre’nin, hakkında nas bulunmayan konularda onun Ebû Hanîfe’nin yöntemine benzer bir metodu takip ettiğini ileri sürmesi bu bakış acısını doğrular niteliktedir. Ebû Zehre aynı mıntıkada varlığını sürdüren iki mezhebin benzer meselelere ortak çözümler bulmasını makul karşılar. Natık-Bilhak donemin Hanefî fakihleri ile görüşmüş; Mecmuu’l-kebîr’i devrinin Hanefî mezhebi otoritelerinden olan Ali b. Muhammed b. Hasan en-Nehaî’nin öğrencilerinden okumuştur. Her iki mezhebin ilişki nedenlerinden biri de belki de budur. Ebû Zehre bütün bu sayılanlara ilaveten onun bir konuda hüküm bulamadığında Ebû Hanîfe’nin fıkhına tabi olduğunu ileri sürmesi de oldukça manidardır.

Natık-Bilhak fıkha dair eseri et-Tahrîr’de Ebû Hanîfe ve talebelerine ismen atıfta bulunmasa da Kitabu’l-buyu‘’da yer verdiği bazı görüşleri Hanefî fakihleri ile örtüşmektedir.

Öne Çıkan Eserleri

  • el-Müczî fî Usûli’l-Fıkh: thk. Abdulkerim Cedban, [y.y.] 2013.
  • Câmi‘u’l-Edille (Cevâmi‘u’l-Edille) fî Usûli’l-Fıkh: Ambrosiana 491 (RSO IV/ 108); Milan, Ambrosiana MS Arabic B49.
  • et-Tahrîr fi’l-Fıkh: thk. Yahya Salim ‘Azzan, Mektebetu Bedr, 1997; et-Tahrîr fi’l-Keşfi an Nusûsi’l-Eimmeti’n-Nehârîr, thk. Murtaza b. Zeyd el-Mahatvari, Mektebetu Bedr, [t.y.].
  • el-İfâde fî Târîhi Eimmeti’s-Sâde (Zeydîyye): thk. M. Yahya Salim ‘Azzan, Daru’l-Hikmeti’l-Yemani, San‘a 1996.
  • Emâlî (Teysîru’l-Metâlib fî Emâlî Ebî Tâlib): thk. Abdullah b. Hamud el-İzzi, Muessesetu’l-İmam Zeyd b. Ali es-Sekafiyye, Amman 2002.

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu