Hayatı
Mahallî, hicrî 791’de Kahire’nin batı yakasında dünyaya geldi. Doğduğu el-Mahallatu’l-Kübrâ isimli mevkiye nisbetle kendisine el-Mahallî denilmiştir. Eğitimini Kahire’de aldı. Fıkıh, usûl, nahiv, mantık gibi ilimleri akranlarını geçecek derecede güçlü bir şekilde tahsil etti. Başlangıçta geçimini temin için bir dükkân tutup buğday satarak geçindi. Sonra yerine bir şahıs tutup çalıştırdı kendisi de tedris ve ders vermekle meşgul oldu. Mahallî ilim camiasında sivri zekâsı ve sağlam kavrayışıyla meşhurdur. Onun şöyle dediği rivayet edilmektedir: “Zihnim asla hata kabul etmez.” Ancak çok zeki olmasına rağmen Mahallî’nin ezber gücü bakımından zayıf olduğu aktarılmıştır. Son derece takva sahibi olan Mahallî, emr-i bilmaruf ve nehyi ani’l-münker konusundaki tavizsizliğiyle bilinmektedir. Zalim idarecilere karşı hakkı söylemekten çekinmez, yöneticilerin kapısına gitmez ve kendisine gelen yöneticilere de iltifat etmezdi. Hatta gelenlerin huzuruna girmesine bile müsaade etmezdi. Selef-i salihîn dönemindeki şahsiyetleri andıran bir hayat tarzına sahip olduğu belirtilen Mahallî heybetli bir simaya sahip olup herkes tarafından saygı görürdü. İlmi şöhreti uzak bölgelere kadar yayıldığından yakından ve uzaktan birçok kimse ondan istifade etmek için onu ziyaret ederdi. Defalarca kendisine Mısır kadılığı teklif edildiği halde kabul etmedi. Kadılık teklifini reddederken şöyle dediği rivayet edilmektedir: “Ateşe karşı güç yetiremem”. Celaleddîn el-Mahallî, Berkûkiye Medresesi’nde fıkıh tedrisi görevini üstlendi. Bu görev bazılarında kendisine karşı rekabet hissi uyandırıp eleştirilmesine sebep oldu. Cemu‘l-Cevâmi‘e yazdığı şerhe yönelik itirazların bu görevden kaynaklandığı belirtilmektedir. Berkûkiye’nin yanı sıra el-Müeyyede Medresesi’nde de Şâfiî fıkhı tedrisi görevini üstlendi. Bünyesi itibariyle çabuk yorulduğundan fazla ders okutamadığı gelen bilgiler arasındadır. Şahsi yaşamında zühd ve azimeti tercih eden Mahallî, ticaret yaparak geçimini sağlıyordu. 864/1459 tarihinde Ramazan ayının ortalarına doğru yakalandığı ishal hastalığı nedeniyle vefat etti.
Öğretisi
Celâleddin Mahallî her ne kadar fakîh ve müfessir kimliğiyle bilinse de ilgi ve ihtisas alanları fıkıh ve tefsire münhasır değildir. Mahallî tefsirden edebiyata kadar birçok alanda faaliyette bulunmuş ve birçok eser telif etmiştir. Yazdığı eserler genelde alanın temel klasikleri arasında yer almıştır. Bu alanlara kısaca bakalım:
Tefsir
Mahallî’nin en meşhur ve adıyla özdeşleşen eseri yazdığı kısa Kur’ân tefsiridir. Müellifin, son sureden başlayarak Kehf suresine kadar yazdığı tefsirini daha sonra öğrencisi Celaleddin Suyûtî tamamlamıştır. Bu nedenle tefsir, iki Celâleddin’in tefsiri anlamında Tefsîru’l-Celâleyn ismiyle meşhur olmuştur. Mübalağasız olarak bu tefsir, tüm zamanların en meşhur tefsiri olarak nitelenebilir. Tefsirin en önemli özelliği kısa ve öz bir biçimde Kur’ânî kelimeleri (müfredât) ve ayetlerin delalet ettiği manaları açıklayıcı nitelikte olmasıdır. Mahallî Kur’ân müfredatını açıklarken kelimelerin Arap dilindeki üslubu dikkate alarak kısa açıklamalar yapar. Bu husus tefsire çok kullanışlı olma özelliği bahşetmiştir. Bu nedenle tefsire yeni başlayanlardan tutun üst düzeyde tefsir dersi veren müfessirlere kadar birçok kimse Celâleyn’i başucu kaynağı olarak kullanmıştır.
Mahallî, lisânî izahların yanı sıra hadis, fıkıh ve akâid kaynaklarından da yararlanmıştır. Ancak eseri kısa tutmak istediği için kaynak ismi tasrih etme gereği duymamıştır.
Belli bir sebebe binaen inen ayetlerin nüzul sebeplerine değinmiş birçok yerde nasih-mensûhla ilgili açıklamalar yapmıştır. Ayetlerle ilgili rivayetler için hadis kaynaklarına başvuran Mahallî yer yer sorunlu İsrâîlî rivayetleri kullandığı için eleştirilmiştir.
O, ahkâm ayetlerini açıklarken fıkhî görüşlere değinmektedir. Ancak bu açıklamalar daha ziyade müellifin mensup olduğu Şafiî fıkhına münhasır kalmaktadır.
Bunlardan ayrı olarak Mahallî tefsir yaparken yer yer kıraat farklarına ve irab vecihlerine de değinmektedir.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşıldığı üzeri Celâleyn tefsiri -Kâtip Çelebi’nin yerinde deyimiyle- özün özüdür.
Usûl
Mahallî fıkıh usûlü alanında kilometre taşı sayılabilecek muhalled iki eser telif etmiştir. Bunlar, Cüveynî’nin Varakât ve Sübkî’nin Cemu‘l-cevâmi‘ isimli eserlerine yazdığı şerhlerdir. Varakât ibtidâî veya vasat düzeyde usûlî bilgiler içerirken Cemu‘l-cevami‘ şerhi nihâî düzeyde bilgiler ihtiva eden bir eserdir. Her iki şerhte Mahallî klasik usûl sistematiği çerçevesinde konuları izah etmektedir.
Varakât, ibtidâî düzeyde usûl eğitimi vermek amacıyla yazıldığı halde usûlün hemen hemen bütün konularını ihtiva etmektedir. Kitap, usûlî terimleri tanımlamakla başlamaktadır. Daha sonra fıkıh usûlünün ana konuları zikredilmekte ve sayılan konular sırayla işlenmektedir.
Mahallî’nin Varakât’a yazdığı şerh son derece veciz ve özet niteliğinde olduğu için Mâlikî fakihlerden Hattâb, eseri daha anlaşılır kılmak için Kurretu’l-‘ayn li şerhi Varakâti İmâmi’l-Harameyn isimli ikinci bir şerh kaleme almıştır.
Mahallî Cemu‘l-cevâmi‘de sırasıyla Kitap, sünnet, icmâ, kıyas, istidlâl, teâdül-tercih ve ictihad konularını işlemiştir. Kitabın en ayırt edici vasfı usûlî ihtilafları ve görüşleri sağlam bir şekilde tespit edip aktarmış olmasıdır.
Mahallî, Varakât’a yazdığı şerhte görüş ayrılıklarına temas etmezken Cemu‘l-Cevami‘de hem fukahâ hem de mütekellimîn yöntemine göre konuları izah edip çok sayıda atıfa yer vermektedir. Her iki şerh yüzyıllar boyunca eğitim kurumlarının tedris programında yer almış ve çok sayıda ta’lik ve hâşiyeye konu olmuştur. Mahallînin eserlerinde dikkat çeken en önemli özelliklerinden biri kısa ama dakik ifadelerle meseleleri anlatmasıdır. Bu nedenle bazıları tarafından Arapların Teftazânîsi olarak anılmıştır.
Mahallî yazdığı usûlî eserlerde genelde metin yazarlarına paralel açıklamalar yapar ancak yer yer metnin dışına çıkıp orijinal değerlendirmelerde bulunur. Mesela Cemu‘l-Cevami‘de Sübkî’nin “bu kitap kat’î kurallar içerir” ifadesi üzerin bir şerh düşer ve bu açıklamada “tağlîb” bulunduğunu başka bir ifadeyle bu yağının ekseriyet itibariyle yapılmış bir değerlendirme olduğunu, zira fıkıh usûlünde ıstıshab ve mefhûmu’l-muhâlefe gibi hücciyeti zannî delillerin de bulunduğunu belirtir (el-Bedru’t-Tâli‘, c. 1, s. 74). Keza kitabın hatime kısmında İmamü’l-Haremeyn’in “muhakkik âlimler Zahirilere değer vermez ve onların muhalefetini itibara almazlar” ifadesinde geçen Zahiriler kelimesini Davud b. Ali ez-Zahirî’ye değil, İbn Hazm’e hamletmek gerektiğini belirtir (el-Bedru’t-Tâli‘, c. 2, s. 451).
Fıkıh
Mahallî’nin en çok bilindiği alanlardan biri fıkıhtır. Mahallî, Şâfiî fıkhının temel eserlerinden Nevevî’in Minhâcu’t-tâlibîn isimli eserine Kenzu’r-râğibîn ismiyle ilk şerh yazan kişidir. Bu nedenle mezhep terminolojisinde “şârih” denilince Mahallî akla gelir. Bu şerhte Mahallî, metinde geçen özet hükümlerin dayandığı şer’î delilleri zikreder. Başka bir ifadeyle müdellel bir fıkıh sunmaya çalışır. Bu şerh daha sonra Şâfiî fıkhında önemli bir yeri olan Kalyûbî ve Umeyre hâşiyelerine konu olmuştur.
Temel Soruları
-
Kur’ân’ın mana ve müfredatını kısa bir biçimde ortaya koymak.
-
Fıkhî metinlerin dayandığı şer’î delilleri sunmak.
-
Fıkıh usûlü eğitimi için ibtidâî ve nihaî düzeyde eserler ve şerhler kaleme almak.
Öne Çıkan Eserleri
-
Tefsîrü’l-Celâleyn: Hindistan/Delhi 1211/1796.
-
el-Bedrü’t-Tâliʿ fî Halli Cemʿi’l-Cevâmiʿ: Bulak 1285, 1287; Kahire 1308.
-
Şerhu’l-Varakât fî ʿİlmi Uṣûli’l-Fıkh: Kahire 1329, 1344, 1938, 1374/1955; Riyad 1417/1996.
-
Kenzü’r-Râğıbîn fî Şerhi Minhâci’t-Tâlibîn: tsh. Abdüllatif er-Rahman, Kahire 1283; nşr. Hişam b. Abdülkerim el-Bedrani el-Mevsılî, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 2001/1422; thk. Muhammed Mustafa ez-Zühayli, Dâru İbn Hazm, Beyrut 2012/1433; Daru İbn Kesir, Dımaşk 2016/1437.
-
Şerhu’l-Kavâʿid li’bni Hişâm.
-
el-Envârü’l-Muḍıyye fî Medhi Hayri’l-Beriyye: Camiatu Melik Suûd, nr. 811.5.
-
Kenzü’z-Zehâʾir ve Hediyetu’l-Müsâfir ilâ Nûri’s-Sâfir: Beyazıt, nr. 1081.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu