Hayatı
Asıl adı Derviş Ahmed, mahlası Âşıkî'dir. Fakat daha çok büyük dedesi olan Âşık Paşa'ya nispetle Âşık Paşazâde adıyla anılır. Kendi ifadesine göre 803 (1400) yılı civarında Amasya’ya bağlı Mecitözü kazasının Elvan Çelebi köyünde dünyaya gelir. Osmanlı tahtına oturan I. Mehmet’in maiyeti ile birlikte 1413 yılında 20’li yaşlarda iken Bursa’ya doğru yola çıkan Âşık Paşazâde, Geyve’de rahatsızlanır ve I. Mehmet’e refakat edemez. Geyve’de Orhan Gazi’nin imamı İshak Fakı’nın (Fakîh) oğlu Yahşi Fakih’in evinde kalır. Yahşi Fakih, Âşık Paşazâde’ye, I. Bayezid zamanına kadar meydana gelen olayları anlattığı Menâkıb-ı Âl-i Osman adlı eserini hediye eder. Bu seyahat 1413 yılında yapılmıştır. 825/1422 yılında II. Murat ile Yıldırım Bayezid’in oğlu Mustafa Çelebi arasındaki vukuata katılan Âşık Paşazâde, 841/1437-1438 yılında sancak beylerinden İshak Paşa ile birlikte Üsküp’e gelir ve onunla birlikte akınlara hatta büyük bir çarpışmaya katılır. 842/1438-1439 yılında II. Murat’ın Belgrad seferine, 852/1448 yılında II. Kosova Savaşı’na, 857/1453 yılında ise Akşemseddin, Şeyh Vefa, Ak Bıyık gibi şeyhlerle birlikte İstanbul’un fethinde bulunur.
Şehrin fethinden sonra buraya yerleşen ve daha sonra evlenen Âşık Paşazâde’nin Rabia adında bir kızı olmuştur. 1457’de Şehzade Mustafa ile Bayezid’in Edirne’de yapılan sünnet düğününde davetliler arasında olan Âşık Paşazâde bu sırada Fatih’ten bazı ihsanlar görmüştür. Aynı yıl Mora üzerine yürüyen ve yarımadayı fetheden padişahın daha sonra Üsküp’e geçmesi ve Macar ordusuyla savaşması üzerine Âşık Paşazâde de Üsküp’e gitmiş ve yine padişahın ihsanına mazhar olmuştur.
Geri kalan ömrünü İstanbul’da geçiren Âşık Paşazâde’nin doğum tarihinde olduğu gibi ölüm tarihi hakkında da çeşitli görüşler vardır. 881/1476 yılında Fatih Sultan Mehmet Boğdan seferine çıkarken inzivaya çekilen Âşık Paşazâde, 22 Muharrem 886 (23 Mart 1481) günü ikindi vaktinde vefat eder. Köprülü ile İnalcık ise Âşık Paşazâde’nin eserinde 908/1502 yılı Safer ayına kadar olan olayların mevcut olmasından dolayı onun bu tarihten sonra ölmüş olacağı kanaatindedir.
Âşık Paşazâde’nin tarihi, bütünüyle Osmanlı tarihini ele alan ilk Türkçe eserdir. Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan 1478 yılına kadar geçen süredeki olaylar sade ve anlaşılır bir Türkçe ile anlatılmıştır. Eser, XV. yüzyıl Anadolu Türkçesi’nin en güzel örneklerinden biri sayılmaktadır. Toplam 183 bölümden oluşan eserde ek olarak verilen son 13 bölümün Âşık Paşazâde değil, bir başkası tarafından eklendiği bilinmektedir. Yazar ilk bölüme başlamadan önce kendi şeceresini vermekte ve eseri yazmaya nasıl başladığını anlatmaktadır. Osmanlı hanedanının şeceresini verdikten sonra bunların Anadolu’ya gelmeden önceki yaşamları, Anadolu’ya gelişleri, hangilerinin Anadolu’da kaldıkları, kalan Osmanlı sülalesinin Türk tarihinde oynadıkları roller, Ertuğrul Gazi’nin babası Süleyman Şah’tan itibaren Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi, I. Murat, I. Bayezid, I. Mehmet, II. Murat, II. Mehmet dönemi olayları ele alınmıştır. Âşık Paşazâde tarihi, tertip ve üslup bakımından anonimlerden hemen hemen farksızdır ve sanat iddiasından uzak bir üslup ile yazılmıştır. Eserde yer alan diyaloglar ve kullanılan kısa cümleler eseri canlı kılmaktadır. Soru ve cevap kısımları yazar ile okuyucuyu karşı karşıya getirmektedir. Yazar, bablara ayırdığı eserinde hemen hemen her babın sonuna manzumeler eklemiştir. Bozuk bir aruzla yazılan bu şiirlerin edebî bakımdan hiçbir değeri yoktur. Bu manzum parçaların çoğu Ahmedî’nin İskendername’sinden alınmıştır. Menakıp üslubuyla kaleme alınmış olup halkın ve askerlerin psikolojisini yansıtmakta olan eser, aynı zamanda bir halk destanı niteliğindedir. Gazaya giden ordunun maneviyatını artırmak için destansı bir dille kaleme alınmıştır. Müellif eserine yer yer kendi değerlendirmelerini eklediği gibi çeşitli devlet adamlarını ve emirleri tenkit etmekten de kaçınmamıştır. Eserin bütününe bakıldığı zaman müellifin amacının tam bir kronik tarih yazmaktan çok halkı eğitmek olduğu açıkça görülmektedir. Zeki Velidi Togan, Âşık Paşazâde’nin yaratılış ve tefekkür tarzı itibariyle eski bir Türk dervişi olarak kaldığını, eserinin ise sade, veciz, dürüst fakat kronoloji hususunda ihmallerle dolu olduğunu söylemektedir.
Öğretisi
Âşık Paşazâde, bir Menâkıb-ı Âl-i ‘Osmân yazarıdır. Bu tür menâkıbnâmeler, topluluklar tarafından askerî seferler sırasında, boza-hanelerde veya diğer toplantı yerlerinde okunmak ve dinlenmek için tertiplenirdi. Âşık Paşazâde, 881/1476’te II. Mehmed’in, Boğdan (Moldovya) seferi için İstanbul’dan ayrıldığı sırada eserine başlayarak, Arnavutluk’taki İskenderiye’nin 883’te teslimine kadarki Osmanlı tarihini yazmıştır. Bu cihetten Âşık Paşazâde’nin ve eserinin ehemmiyeti, bize, erken dönem Osmanlı tarihine dair bilgiler vermesidir.
Âşık Paşazâde’den Osmanlı tarihini yazmasını isteyenler, bir grup ‘azîz idi. ‘Azîz kelimesi, zamanın Türkçesinde umumiyetle dervişler için kullanılan bir terimdir. Bu sebeple, İnalcık’a göre, kendisini, kitabını yazmaya teşvik edenler, her şeyden önce, esas olarak Vefâ’î tarikatine mensup dervişler olmalıdır.
Âşık Paşazâde’nin bu eser ile ulaşmak istediği esas gaye Osmanlı ailesinin menşeini (neseb ve nesl, asl), asıl yurtlarını, göçlerini ve fetihlerini anlatmaktır. Fakat, onun asıl hedeflerinden biri de, Vefâ’î halifesi Ede-Balı’nın ve kendi ailesinin, Osmanlı hanedanının ortaya çıkmasında ve kurulmasında nasıl önemli bir rol oynadığını göstermektir.
Âşık Paşazâde’nin eseri, seçkinlerle (elit) devlet arasında, Fatih’in, hükümdarlığı sırasında vergilendirme ve arazi tasarrufu hususunda aldığı köklü tedbirlerin bir sonucu olarak ortaya çıkan şiddetli mücadeleyi yansıtır ve bunlardan derinden etkilenmiştir. Âşık Paşazâde’nin, tarihine güçlü bir tartışmalı karakter kazandıran bu mücadelelerin içinde bizzat yer aldığı söylenebilir. O, tartışırken olguları argümanları istikametinde sunmaktan tereddüt etmez; Fatih’in politikalarını tenkit etmek için Sultan’ın atalarını seçer; örnek olarak, onların güzel faaliyetlerini ve politikalarını güçlü bir şekilde över. Onun kaynaklarından tarihî gerçekleri ve orijinal ifadeleri ayırabilmek için, kitabındaki bu tartışmalı konuları açık bir şekilde tahkik etmeliyiz.
Öne Çıkan Eserleri
- Menâkıb-u Tevarih-i AI-i Osman : (Menâkıbnâme; 881/1476 – 883/1484) (1) Osmanoğulları'nın Tarihi. Çev. Kemal Yavuz, M. A. Yekta Saraç. İstanbul: Koç Kültür Sanat A.Ş, 2003. (2) Âşık Paşazâde Târîhi. İstanbul: Matba‘a-ı ‘Âmire, 1914.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu