Hayatı

Ahmed Oğlu Şükrullah, kesin bir bilgi olmasa da (790/1388) yılları civarında Amasya’da doğmuştur. Şükrullah’ın eğitim yelpazesi oldukça geniştir. Şükrullah’ın, Arap ve Fars dilleri edebiyatı üzerine eğitim aldığı hocası Ali Yâr Çelebi b. Mevlânâ Zeyneddin Siyavuş Çelebi; usûl-i şer’iyye ve kelâm ilimlerini talim ettiği hocası Şeyhülislâm Gümüşlüzâde Mevlanâ Celâleddin Abdurrahman Çelebi’dir. Akabinde Bursa’ya gitmiş ve Molla Şemseddin Mehmed Fenârî’nin ders halkalarına katılarak ilmini artırmıştır. Eğitimlerini bitirince ilk önce Bursa’daki Sultâniye Medresesi’nde muallimlik yapmış, devamında da Edirne’de dârul-hadîs müderrisi olarak görev almıştır.

II. Murad’ın iltifatına mazhar olarak Edirne kadısı olmuştur. Yine II. Murad dönemde diplomatlık vazifesi ifa etmiştir. II. Murad, Şürullah’ı 1433 veya 1435’te elçi vazifesiyle Karamanoğlu İbrahim Bey’e gönderilmiştir. Bu görev, Şükrullah’ın resmi açıdan aldığı ilk görevdir. Yine II. Murad tarafından 852/1449 tarihinde ikinci siyasî görevini üstlenerek elçilik vazifesi ile Karakoyunluların hükümdarı Cihanşâh’a gönderilmiştir. İcra ettiği bu görev esnasında Osmanlı tarihi bakımından ehemmiyetli bir kaynak olan “Behçetü’t-Tevarih” için mühim bilgi ve belgeler edinmiştir. Siyasî görevlerinden sonra Bursa kadısı olarak da hizmet etmiştir. Câmiu’d-Da’vât adındaki eserini de 1463-1464 yılları içerisinde burada yazmıştır. Türkçe, Farsça ve Arapça’ya ileri derecede hâkim olan Şükrullah, bu dillerde eser de te’lif etmiştir. Safiyüddin Abdülmü’min Urmevî’nin Arapça kaleme aldığı ve Türk mûsikîsine dair en değerli eserlerden biri olan Kitabu’l-Edvâr isimli kitabını II. Murad’ın emriyle tercüme ederek Türkçe’ye kazandırmıştır. Şükrullah, II. Murad’ın vefatından sonra Fatih Sultân Mehmed Han’ın hizmetine girmiş, Sultan’ın yanında önemli bir konuma sahip olmuştur. Şükrullah, Şehzâde Bâyezîd ile Mustafa’nın 861/1456 tarihinde Edirne’de yapılan sünnet törenlerine de katılmıştır.

Kaynaklarda Şükrullah’ın Ahmed Çelebi isminde bir oğlu olduğu belirtilmektedir. Ahmed Çelebi de babası Şükrullah gibi Osmanlılar tarafından elçilik göreviyle vazifelendirilmiştir. Hüseyin Hüsameddin Efendi’nin Amasya Tarihi isimli eserinde ise Şükrullah’ın; Şemseddin Ahmed ile Muhyiddin Mehmed isimlerinde iki oğlu olduğu ifade edilmektedir.

Ahmed Oğlu Şükrullah’ın nerede ve ne zaman vefat ettiği hakkında çeşitli görüşler mevcuttur. Hoca Sadeddin Efendi ve Bursalı Mehmet Tahir, Şükrullah’ın 894/1489 yılında vefat etmiş ve Şeyh Vefâ mezarlığına defnedilmiş olduğunu bildirmişlerdir. Ömrünün son demlerini Bursa’da geçiren Şükrullah’ın bu şehirde vefat etmiş olabileceği daha yüksek bir ihtimaldir diyebiliriz.      

Öğretisi

Şükrullah’ın Mûsikî Risâlesi, II. Murad’ın emri üzerine Anadolu halkının anlayışına uygun bir biçimde yazıldığı eseridir. Bu amaçla Risâle’sinde Türk mûsikîsi nazariyatı eserleri içerisinden en önemlileri arasında sayabileceğimiz Safiyüddin Abdülmü’min Urmevî’ye ait Kitabül-Edvâr isimli eseri Arapça’dan Türkçe’ye tercüme etmiş ve bunun yanı sıra kendi fikirleri doğrultusunda da ilavelerde bulunmuştur. Şükrullah, Mûsikî Risâlesi’ni olgunluk dönemi diyebileceğimiz bir dönem içerisinde yazmıştır.

Edvâr-ı Mûsikî’nin ilk 15 faslı Safiyüddin Urmevî’ye ait Kitâbu’l-Edvâr’ın Türkçe’ye tercüme edilmiş hali olduğundan Türk mûsikîsi nazariyatı hakkındadır. Ancak Şükrullah burada sadece tercüme yapmamış kendi fikirlerini de yer yer ilave ederek düşüncelerini de aktarmıştır. 16. Fasıl ve devamında Türk mûsikîsinde kullanılagelen birçok çalgı âletinin yapılış şeklinden bahsetmiştir. Yine daha iyi ve kaliteli yapılabilmeleri için hangi çalgı âletinde hangi ağaçtan istifade edilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Bu açıdan eser Türk mûsikîsi enstrümanlarının anlatıldığı eserler içerisinde Türkçe kaleme alınan ilk eser olarak zikredilebilir. Şükrullah, 16. fasıl ve sonrasında Fârâbî, İbni Sînâ, İhvân-ı Safâ, Hüsâmeddin Şeyh Hâsân Kâzerûnî ve Kemal Tebrîzî’nin çalışmalarından istifade ettiğini ifade etmiştir. Şükrullah, eserinde sese iyi gelen ve zarar veren bitkilere ait malumat vermiştir. Sazende ve hânendelerin bir meclise girdiğinde nasıl hareket etmesi gerektiğinden ve vakitlere uygun olarak icra edilmesi gereken makamlardan bahsetmiştir. Dört unsur ve bunlara tekabül eden makamlardan söz etmiştir. Son olarak terkip isimleri ve nasıl meydana geldikleri hakkında bilgilendirme yaparak eserini noktalamıştır. Ayrıca eser mûsikî konusunda dinî ve ahlâkî nasihatleri ihtiva eden bir hususiyete de sahiptir. Şükrullah, eserinin ilk 15 faslının Safiyüddin Urmevî’ye ait Kitâbü’l-Edvâr isimli eserden Türkçe’ye yapılan bir tercüme ve şerhi içerdiğini, ilm-i mûsikî’ye yeni başlayanlara yardımcı olması maksadıyla kitabına 11 fasıl daha ilave ettiğini dile getirmiştir.

Öne Çıkan Eserleri

  • Behçetü’t-Tevârîh.         

  • Menhecü’r- Reşâd.

  • Câmiu’d-Da’vâd.             

  • Enîsü’l-‘Ârifîn.

  • Kasîde-i Îmâli Şerhi.        

  • Edvâr-ı Mûsikî veya Mûsikî Risâlesi.                                         

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu