Milli Görüş lideri Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın Bilkent öğrencilerine yaptığı konuşma yeniden gündem oldu. Konuşmasında, inanç hürriyetinden, adalete kadar bir çok noktaya değinen Erbakan'ın hak ve batılın temel ölçülerini anlattığı o konuşmanın metni şu şekilde;
Herkesin inanma hürriyeti vardır. İnanma hürriyeti söz buraya gelmişken, günümüzün de temel konulardan biri olduğu için kısaca açıklayayım, dört tane unsurdan meydana gelir.
Bu unsurlardan bir tanesi olmazsa o ülkede inanç hürriyetinin varlığından bahsedilemez.
İnanç hürriyeti
Bir, inanma hürriyeti ifade hürriyetini yayma hürriyetini getirir. “Ben böyle inanıyorum” diyebilmeliyim ve kendi inancımı her türlü vasıtayla yayabilmeliyim. Başka türlü inanç hürriyeti olmaz. “Ben böyle inanacağım ama senin inandığın gibi konuşmaya mecbur olacağım” hayır, bu zulümdür herkes inandığını açıkça ifade edebilmelidir
Herkes inancını başkasına öğretebilmelidir. Öğretim hürriyeti, inanç hürriyetinin en tabii unsurudur. “Zorla öğretmiyorum, istiyor, çocuğuma, isteyene kendi inancımı öğretiyorum” elbette bu benim en tabii hakkımdır ve kendi inancımı da inancım nasılsa aynen öğretmek hakkım olmak lazım gelir. Yoksa mesela bugün Türkiye'de Müslümanlık inancının olduğu gibi öğretilmesi yasaktır.
Müslümanlık serbesttir ama eee Müslümanlık diye bunu kabul edeceksiniz. Müslümanlığa bırakmıyor sözü. Müslümanlığın ne olduğunu kendisi tayin etmeye kalkıyor. Seni zalim seni…
İnsan haklarından bahsediyoruz. İnanç hürriyeti herkesin kendi inancını başkasına olduğu gibi öğretme hakkını tanır. Üçüncü bir hürriyet örgütlenme hürriyeti aynı şekilde inanan insanlar kendi arzularıyla bir araya gelip dayanışarak el birliğiyle çalışabilirler. Bu inanma hürriyetin ayrılmaz bir parçasıdır. Sen kendi batıl inancın yolunda örgütleneceksin, ben örgütlenmeyeceğim. Niye? Ben böyle istiyorum. Seni firavun seni... Bunlar hep tarihin köklerinden geliyor. Söyleyen de niye böyle söylediğinin farkında değil…
Bütün bunları bir temel analize tabi tuttuğumuz zaman, hak nedir, batıl nedir, açıkça ortaya çıkar. İşte bu ortaya çıksın diye bu kısa açıklamaları yapmaya ihtiyaç duyuyorum. Ve inanma hürriyetinin diğer bir parçası da, inandığını yaşama hürriyetidir. Herkesin kendi inandığını yaşama hürriyeti var. Ben inanıyorum, dinime, inancıma göre başımı örtmem gerekiyor, öyleyse başımı örterim. Sen gelip zorla benim başımı açamazsın. Bu inanç hürriyetine tecavüz olur.
Hakiki hak anlayışı…
Kırk türlü teviller uydurarak bu tatbikat yapılacak olursa bu zulümün, bu kuvveti üstün tutmak demektir hakkı değil, bu firavunluk demektir.
İşte İnanç hürriyetinin ayrılmaz parçası budur ve işte temel insan haklarının birincisi insan hakları budur, hakiki hak anlayışın. Hakiki hak anlayışında hakkın ikinci sebebi emektir. Emek bir hak, hak sebebidir. Ben gayret etmişim başka bir insanın nimetinin artmasına, külfetinin azalmasına vesile olmuşum, bu bana hak doğurur.
Üçüncü bir hak sebebi mukaveledir
Karşılıklı rızayla bir anlaşma yapmışız. Bu anlaşmaya riayet etmemiz gerekir. Bu anlaşmanın bana verdiği haklar vardır, vecibeler vardır. Mademki serbest irademle buraya imzamı koydum, razı oldum, öyleyse buna uymam lazım. Mukavele bir hak sebebidir
Dördüncü bir hak sebebi de adalettir. Adalet hak doğurur.
Hakiki hak dört sebepten doğar:
1- Yaradılıştan bütün insanlara verilmiş insan hakları
2- Emek
3- Mukavele, rıza ile yapılan anlaşmalar
4- Adalet
Gerçekte hak bu sebeplerden doğar bunun dışında hak hiçbir sebepten hak doğmaz. Ne kuvvetten, ne çoğunluktan ne çıkardan, ne de imtiyazdan hak doğmaz. İşte size hak nedir batıl nedir bunun temel ölçüsünü açıkladım. İnsanlık tarihi bunların mücadelesi ile geçiyor.