GÜNDEM

Kılıçdaroğlu: 'Siyaset askerin işi değildir' komuta kademesi haddini bilsin

Abone Ol

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, gündem konusu ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün yapmış olduğu konuşmaydı.

Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Savunma Bakanlığı Arifiye Yerleşkesi BMC İşletmesi'nde Yeni Nesil Fırtına Obüsleri Teslimat Töreni'ne katılmıştı.

Erdoğan'ı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Musa Avsever karşıladı. Erdoğan, törende gerçekleştirdiği konuşmada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik konuştu.

TSK üyelerinden alkış

Erdoğan, "Birilerinin 'ona buna satıldı' diyerek iftiralarına neden olan Arifiye Bakım Fabrikası ordumuzun ihtiyaçlarını karşılamayı sürdürüyor" diyen Erdoğan, CHP Lideri'ni şu sözlerle hedef aldı:

"Sıradan işletme-devir işlemini çarpıtarak sermaye düşmanlığı yapanlar, bugün Amerika'dan İngiltere'ye, oradan Almanya'ya kapı kapı dolaşarak benzin istasyonlarındaki affedersiniz restoranlarda bir şeyler yemeye gayret edenler, yabancı yabancı ekonomi komiserlerinden yardım dileniyor. Biz ise yerli ve milli olarak kendi mühendislerimizle, kendi işçilerimizle işte bu dev eserleri hizmete koyuyoruz" demişti.

Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu'nu hedef aldığı konuşmasını Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) komutanlarının alkışladığı görüldü.

Kılıçdaroğlu ise Erdoğan'ın bu sözlerini baz alarak, TSK Komutanlarına seslendi;

'Komuta kademesi haddini bilsin, siyaset askerin işi değildir'

Beyefendi Tank-Palet fabrikasına gitti bir sürü laf etti. Erdoğan bildiğimiz Erdoğan, sürekli küfür, iftira... Çünkü cumhurbaşkanlığının ne olduğunu bilmiyor. Mahalle kabadayısı gibi o makama oturulmaz. Maalesef, Erdoğan bildiğimiz Erdoğan. Öyle bir noktaya geldi ki zavallı kendi troll oldu. Devleti ne kadar çürüttüğünün göstergesi de dün yaşandı. Yalan, dolan, iftiralarını alkışlayan kurmay askerler. Biz CHP olarak bize düşeni cesurca yaptık, kan kusup kızılcık şerbeti içtik ama değişmeyi bildik ve başardık. Her değişim önce içeriden başlar sonra dışarıya taşar. İç reformlarımızı yapmaya

başladık. Kolay olmadı bu dostlar, her taraftan şikayetler geldi. İnanın, hiç kolay olmadı ama önemli olan zoru başarmaktı, başardık. Şimdi CHP gerçek anlamda halkın partisidir. Biz böyle yaptık. Peki Erdoğan ne yaptı? Eleştirdiği her şeye şimdi bizzat kendisi dönüştü. Korkunç bir tiran oldu. Militarizmin savunucu oldu. Değişimin önüne büyük bir engel olarak çıktı. Dün beni siyasal olarak eleştirirken askerlere alkışlatır oldu. Askerlerin alkışlaması şahsen hiç umurumda değil ama devlet açısında büyük bir çürümenin göstergesidir bu. Etrafınıza siyaset koridorlarında kariyer devşiren askerler koyarsınız elinizde bol yıldızlı, apoletli Orta Doğu üniformaları kalır. Onun için komuta kademesi haddini bilsin, siyaset askerin işi değildir. Herkes haddini bilecek, bulunduğu makamın ne olduğunu anlayacak.

“Çıkarsınlar o üniformayı hizalansınlar Erdoğan’ın yanına”

Siyaset mi yapmak istiyorlar? Çıkarsınlar o üniformayı, hizalansınlar Erdoğan'ın yanına, Perinçek'e de takılsınlar beraber olsunlar.

Biz değiştik, biz halkın partisiyiz. Biz hangi yanlışları terk ettiysek, artık saray tam odur. Kenan Evren kafasına geldi tamamı.

MHP lideri Devlet Bahçeli'nin bugün yaptığı konuşmalara dikkat çeken Kılıçdaroğlu 'Bağır Bahçeli bağır' diyerek şöyle devam etti;

"Daha çok bağırırsın"

Son sözüm Bahçeli'ye. Bugün çıkmış bağırıyor! Bağır Bahçeli bağır. Daha çok bağırırsın. Sinan Ateş bizim de evladımızdır. CHP'de ülkücü arkadaşlarımız var. Sinan Ateş onların kardeşi. CHP, şehidimizin hakkını savunacaktır. Bu benim CHP ülkücülerine karşı sorumluluğumdur. Yanında cinayeti azmettiricileri barındırıyorsun, teslim edeceksin.

Mafyayla fotoğraf vere vere yanındaki gençlere yanlış mesajlar verdin. Bir şehit var ortada, bu kan yerde kalmayacak. Kapısına gelen polislere hakaret eden azmettiricileri teslim edeceksin. Şimdi çık istediğin kadar bağır. Biz Sinan'ın kızlarına adaleti mutlaka ama mutlaka getireceğiz.

Gündeme ilişkin sözlerine devam eden Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının satırbaşları şu şekilde;

'Hazine yardımını kesmek gibi uygulamaları doğru bulmuyoruz'

Temel sloganımız Cumhuriyeti ikinci yüzyılında demokrasi ile taçlandırmaktır. Önümüzdeki seçimler bu bağlamda önemli seçimlerdir. Artık demokrasilerde siyasal partiler kapatılmaz. Çünkü hangi partinin iktidar olacağını egemen güçler değil, bizzat halk karar verir. Öyle bir noktaya geldik ki tehdit ediyorlar. İki vekilin dokunulmazlıklarını kaldırmak için komisyon topluyorlar. Bizi dokunulmazlıklarla tehdit ediyorlar. Korkmuyoruz, inandığımız yolda yürüyeceğiz

Biz demokrasiyi savunduk öteden beri, biz herkesin kimliğine saygı gösterdik. Biz sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın huzur içinde olmasını isteriz. Çünkü biz halkın partisiyiz. Biz, demokrasiye inanıyoruz.

Demokrasiye inanıyorsak, düşünce özgürlüğüne de inanacağız. Artık demokrasilerde siyasi partiler kapatılmaz. Çünkü buna egemen güçler değil. T.C. vatandaşı kararı verecektik. Hazine yardımını kesmek gibi uygulamaları doğru bulmuyoruz.

Bu ülkeye hesap verilecekse, hesap vermekten korkmayız, korkmuyoruz, korkmayacağız. İnandığımız yolda kararlıkla yürüyeceğiz.

Ziraat Mühendislerinin sorunları var. Geçen yıl bir tweet atmıştım. "Sevgili Ziraat Mühendislerimiz, Yaşadığınız tüm sorunları biliyorum. Hiç umutsuzluğa kapılmayın; bu bereketli topraklarımızda mesleğinizi mutlulukla icra edeceğiniz, meslek gününüzü coşkuyla kutlayacağınız günler çok yakındır. Dünya Ziraat Mühendisleri Günü’nüz kutlu olsun!" Bir daha söylüyorum, kutlu olsun.

'Kalemini satmayan gazetecilerin günü kutlu olsun’

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü... Kalemini satmayan, haber peşinde koşan, namuslu bütün gazetecilere hepimizin şükranları var. Onurlu bir gazeteci kalemini satmaz. Onuruyla haberini yapar. Baskıdan çekinmez, ürkmez. Gerçek demokrasilerde gazeteciliğin dördüncü güç olmasının sebebi topluma aktarım yapmaktır.

Metin Göktepe, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Hrant Dink, bir ocak ayında vurulup katledildiler. Kalemini satan ama kendine gazeteci diyenleri biliyoruz. Düşüncesini satan aklını saraya kiralayan gazetecileri biliyoruz. Gün geldiğinde onlar b ir daha televizyona çıkamayacak.

Kalemini satmayan gazetecilerin günü kutlu olsun.

Bizim çocuklarımız rahat uyusun diye kendi çocuklarının yetim kalmasını göze olan polislerimizin, jandarmalarımızın, bekçilerimizin tamamına sevgilerimizi gönderiyoruz.

Devleti yönetmek aslında vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamaktık. Aslında hukuku sağlamaktır. Elinizi vicdanınıza koyun, düşünün: Bu memleket huzur içinde midir? Bu memlekette 10 dakika sonra ne olacağını bilmiyoruz. Akıl alacak şey değil. Bütün bunlardan Türkiye'nin kurtulması lazım. Eğer hakim hukukun üstünlüğüne göre karar vermiyorsa orada hukuk yoktur. O gerçek anlamda bir hakim değildir. O kişiden adalet beklenmez. Saray'ın sofrasına oturan hakimin kararından bir hayır gelmez.

Devletin görevini biliyoruz. Kamu yönetiminin bir amacı var. Toplumda huzuru, güveni sağlamak. Eğer huzuru ve güveni sağlamazsanız o zaman toplum kutuplaşır, kamplaşır ve iç çatışmalara zemin hazırlayan bir ortama sürüklenir. Türkiye için en büyük risk şu anda budur. Sukünetimizi koruyacağız, vicdanımızın sesini dinleyeceğiz. Sandığa gittiğimiz zaman demokrasiden, insan haklarından yana bir anlayışla oyumuzu kullanacağız. Böylece saray sosyetesini, beşli çetelere artık bu ülkeden temizleyip atacağız.

'Her kişiden 3 bin 97 dolar çalındı'

Erdoğan, Cumhurbaşkanı olduğunda kişi başına gelir 12 bin 582 dolardı bugün 9 bin 584 dolara düştü. Her kişiden 3 bin 97 dolar çalındı. Bunu kim yaptı. Bunu kim milletin başına bela etti. Kaynakların beşli çetelere aktarılmasının sebebi budur.

En düşük emekli aylığı asgari ücret rakamına yükseltilsin diye önerge verdik. AK Parti ve MHP’li milletvekilleri reddetti. Emekliye ne veriyorsun? Asgari ücreti bile çok görüyorsun! Vatandaşa soruyorlar siz milletvekili olsaydınız CHP’nin bu kanun teklifi görüşüldüğünde ne oy kullanırdınız diye, kabul oyu verirdim diyenlerin oranı yüzde 83.3. AK Partili seçmene soruyorlar, yüzde 72.4. MHP'li seçmene soruyorlar, yüzde 74,5 evet oyu verirdik diyor. Bu, CHP’nin parlamentoda toplumun yakıcı sorunlarına ne kadar akılcı yaklaştığını gösteriyor. Sağlıklı bir yönetimin şartı toplanan vergilerin halk için harcanması refah düzeyinin yükseltilmesi için şarttır ama aynı zamanda saydamlık da şarttır. Halka hesap vermek… Bir siyasetçinin onurlanacağı en büyük görev, vatandaştan toplanan vergilerin nerelere harcandığının hesabını vermesidir.