Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu TV5’te Mustafa Yılmaz’ın sunduğu Gündem Türkiye Programının konuğu oldu.
Altılı masanın ortak cumhurbaşkanı adayı hakkında konuşan Karamollaoğlu şöyle açıkladı:
Yani şu anda hakikaten bir cumhurbaşkanı adayı üzerinde hiç müzakere edilmedi. İttifak edilip edilmedi demiyorum. Müzakere bile edildi konu. Geçen sefer Abdullah Bey'in adaylığını ben teklif etmiştim. Kabul görmüştü ama o zamanki şartlar altında önceden cumhurbaşkanı adayı olduğunu ilan edenler, başta Meral Hanım olmak üzere bir ittifak sağlanamadı. Sağlansaydı, seçilir miydi, seçilmez miydi? O da ayrı bir konu. Ama bugün yani Abdullah Bey'in böyle bir itima doğuracak adımlar atması bence menfi değil, müspet bir şeydir. Düşünülür. Olur olmaz şimdiden bu konuda kesin bir fikir ifade etmek doğru değil. Ama Abdullah Bey'in de bir tecrübesi var. Aynı zamanda bu konudaki tavrı da net, çünkü geçen sefer aday olabilirim ittifak olursa demişti. O da gündeme gelebilir. Ben bunu garipsemem.
Karamollaoğlu, Soylu’nun ‘aylık 10 bin dolar maaş alan milletvekilleri var’ sözlerine karşılık olarak “sende suç ortağısın” dedi.
“O zaman sen de suç ortağısın manasına gelir”
Şimdi düşünün bu tip iddialar gündeme geldikten sonra İçişleri Bakanı çıktı aylık 10 bin dolar alan milletvekilleri var dedi. Ama bunun kim olduğunu ifşa etmedi.
10 bin dolar ayda para alan insanlar var. Bunlardan birisi milletvekili ve ben bunu biliyorum diyor üzerine gitmiyor. Şimdi gelin siz bu meseleyi çözün. Bir İçişleri Bakanı'nın böyle çıkıp bir iddiada bulunmasını ben yani yalan söyleme ihtimalini göremiyorum. Çünkü bildiği bir konuda konuşuyor. Sen kiminle berabersin sorusu ister istemez geliyor. Hem bunu biliyorsun hem üzerine gitmiyorsun gereğini yapmıyorsun. O zaman sen de suç ortağısın manasına gelir. Onun için Allah yardımcımız olsun. Bundan dolayı Türkiye müthiş bir güvensizlik ortamına girdi. Kimse kimseye güvenmiyor. En başta da maalesef bizde adaleti sağlamakla ilgili adalet mekanizmasına huzuru sağlamakla ilgili olarak da İçişleri Bakanlığına güvenmiyor.
- Mustafa Yılmaz: AK Parti'nin güvendiği iş adamlarının bile artık sermayelerini yurt dışına götürdüğüne dair birçok iddia var.
- Temel Karamollaoğlu: Ama bu da bir gerçek, iş adamları genelde şöyle diyelim akıllı insanlardır diyemiyorum hepsi için. Ama menfaatlerini çok ciddi bir şekilde gözetirler. Kaybetmek istemezler neticesinde. Bugün bir iktidar onlar için her türlü imkanı hazırlasa bile
bir gün gelip bu çarkın ters dönebileceğini düşünürler, tedbir alırlar. Şimdi Türkiye belli bir istikamete doğru gidiyor. Sadece isimleri önde olan, beş, altı tane iş adamı var. Bu insanlara bütün ihaleler bu insanlara veriliyor.
“Yolsuzluğun belli bir kısmı belli yetkilere sahip çevrelere aktarılıyor”
Tabi bu yolsuzluk dediğimiz zaman anladığımız kadarıyla yolsuzluk bizim tahminlerimizin çok ötesinde. Yani olmaz bu kadar yolsuzluk denilecek mertebededir diye düşünüyorum. Başlangıçtan itibaren bu yolsuzluğun belli bir kısmı belli yetkilere sahip çevrelere aktarılıyor. Sonra onun altındakiler de bölüşülüyor. Hem ihaleyi alanlar, hem de taşeronlar tarafından. Ama en son kademe olarak çalışan insanlara karınlarını bile doyurmakta zorluk çekecekleri bir ücret ödeniyor. Korkunç olan bu. Eğer siz o ihalede çalışan insana geçimini sağlayacak kadar bir ücret verseniz verebilirsiniz. Ama o ücret ona verilmiyor. İşte çalışarak yoksullaşmak buradan geliyor. Hem çalışıyor insanlar ama karnını doyurmakta aciz. Kendilerine verilen her işi yapmak mecburiyetinde hissediyor. Çıkarsa yeni bir iş bulamıyor.
İşsizlikle yaygın. Anadolu niye boşaldı? Anadolu'da yatırımlar kapandı da o ki kurulu fabrikalar yıkıldı. Erbakan Hoca'mızın temelini attığı yüzlerce fabrika yıkıldı. Bir tanesi kaldı benim bildiğim. O da Diyarbakır'daki TEMSAN ayakta. Ama kapısında sadece bekçiler var. Çalışmıyor, çalışsa en az 5-10 bin kişiye iş büyük bir ihtiyacını da karşılayabilecek. Bizim ekonomimiz yanlış temeller üzerine inşa edildiği için bu noktadayız. Güçlü olanlar etkili olanlar, iktidarla birlikte çalışanlar kaymağı yiyor ama esas işi yapanlar sömürülüyor, eziliyor.
Temel Karamollaoğlu’ndan Sedat Peker açıklaması
Bir de gerçek var. Kamuoyu bununla ilgileniyor. Ve çok sarsıcı iddiaları var. Peker'in bunu eğer savcılar adli mekanizma görüyorsa
Beni şaşır da niye müdahale etmiyor? Görmüyorsa eskiden görmeyebilirdi. Çünkü bilmeyebilir. Yani ille de Türkiye'deki adli mekanizmalar, savcılıklar teşkilatlar İçişleri Bakanlığı bu tip yolsuzlukların farkında olmayabilirler. Ama birisi çıkıp bunları ortaya döküyorsa o zaman görevleri gereği bununla ilgilenmek mecburiyetindeler.
Doğru veya yanlış, haklıdır, haksızdır, ayrı bir konu. Ama bu işin üzerine gitmeye, vatandaşın zihninde oluşan sorulara cevap vermeye mecburlar. Türkiye eğer bir hukuk devletiyse
Türkiye'de eğer bir kamuoyu vicdanını muhatap alan bir yönetim varsa buna mecburlar.
Sen kimlerle berabersin? Erbakan'ın kemiklerini sızlıyor
Biz bir inançlı insan olarak veya inançlı insanlar topluluğu olarak kendi değerlerimize sahip çıkacağız. Ancak şunu unutmayalım bazen bir bağnazlık içine girilip biz kendi değerlerimize sahip çıkacağız. Sonra olduğumuz yerde oturacağız. Biz kendi değerlerimize sahip çıkmanın ötesinde bu değerlerin ne kadar kıymetli olduğunu vatandaşa da anlatmak mecburiyetindeyiz.
Muhataplarımıza bunları söylemek mecburiyetindeyiz. Sizin de bu değerlere sahip olmanız icap eder demek mecburiyetindeyiz. Biz bunu söylediğimiz zaman hadi bir bakıyorsunuz her taraftan. Vay vay vay sen kimlerle berabersin? Ya kimlerle beraberim?
Bu ülkede yaşayan insanlarla bu insanlar benim gibi düşünmüyorsa, benim gibi yaşamıyorsa, benim gibi idealleri yoksa ben onlara benim düşüncelerimin, ideallerimin, inancımın ne olduğunu, bunun aslında onlara zarar vermeyeceğini anlatmam gerekir. Yapma bunu. Erbakan'ın kemiklerini sızlıyor. Olmaz öyle şey. Onun için biz bütünü bütün olarak ülkemizin her insanıyla irtibat kurmak onlara mesajlarımızı ulaştırmak onların bizi dinlemelerini temin etmek bu çabamızda, eksiğimiz, yanlışımız tavır olarak söylüyorum varsa onu da onlardan dinlemek mecburiyetindeyiz. Adamın alnına yumruğu vurarak. Otur şuraya dinle bakayım beni diyemezsin. Sen onu seni dinleyecek bir hale icap eder. Burada başarılıysa adamı alkışlaman gerekir. Allah razı olsun demen gerekir. Onun için biz yaptığımız çalışmaları
Hangi ruhla, hangi mantıkla yaptığımızı da bizim toplumumuzun idrakine havale ediyoruz.
“Altılı masa olarak temel hedefimiz bu sistemi değiştirmek”
Bugüne kadar altılı masa olarak neler yapıldı onların üzerinde durduk. Şimdi bundan sonra da somut olarak neler yapılması icap eder? Daha çok onların üzerinde duracağız. Çünkü artık hep şunu söyledim ben. Eskiden koalisyonlar parlamenter sistemde seçim sonrası oluşurdu. Meclisteki aritmetiğe göre partiler bir araya gelir. ittifak ettikleri konuları aralarında görüşür. Neticede çoğunluğu sağlayacak bir oluşumla meclisten güven oyu isterlerdi. Şimdi ise öyle bir ortam yok. Şimdi bizim altılı masa olarak temel hedefimiz bu sistemi değiştirmek. Tek adam yönetiminden istişarenin yapıldığı, meclisin aktif hale geldiği Kanunların meselelerin mecliste müzakere edilerek olgunlaştırıldığı bir döneme girmek istiyoruz yeniden. Onun için bir defa aklımız bu noktada net.