İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin haftalık grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Dervişoğlu, konuşmasında Türkiye'nin mevcut siyasi ve sosyal sorunlarına dikkat çekerek, "Karşısında durduğumuz mesele yolsuzluğun, yoksulluğun, kimliksizleştirmenin ve tek adam sisteminin kendisidir. Haksızlığa, hukuksuzluğa, vurdumduymazlığa, hırsızlığa, adaletsizliğe, cehalete karşı başkaldırıyoruz. 21. yüzyılda Türk milletine yakışmayan, onun değerleriyle bağdaşmayan bu ucube nizama karşı duruyoruz" ifadelerini kullandı.

Dervişoğlu, dün gerçekleşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile 30 Aralık 2022'de Ankara'da uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş arasındaki görüşmeye de değindi. Dervişoğlu, bu görüşmeye dair eleştirilerini şu sözlerle dile getirdi:

"Erdoğan, yaptığın o görüşmede Ayşe Ateş'in gözlerinin içine bakarak, dünya lideri olduğun makamında, her yargı sürecine müdahale edebilecek kudrete sahipken, 'Evet ben bu ülkenin tek adamıyım, Cumhurbaşkanıyım ama katillere dokunamıyorum' dememişsindir. Bu ülkenin adaletine ve hukukuna olan inancını zedeleyen bu tavır, milletimizin hak ettiği bir yönetim anlayışı değildir."

Dervişoğlu'nun açıklamasından satırbaşları şöyle:

"İYİ Parti kurulduğundan beri Türkiye'de dinamikler değişmeye başladı. Bu değişim, milyonlarca insanın talep ve itirazlarının İYİ Parti çatısı altında birleşmesiyle somutlaştı. İYİ Parti, toplumun geniş kesimlerinden gelen bu talepleri temsil etme gücünü artırarak sürdürüyor.

Partimizin mücadelesi, yerel değerlerimizi kendi çıkarları için kullananlar, doğal kaynaklarımızı savaş ganimeti gibi görenler ve şehirlerimizi beton yığınlarına çevirenlerle. İnanıyorum ki birlikte zafer kazanabiliriz, çünkü zafer, birçok kalbin birleşmesidir.

'Sözde 'normalleşme' süreci'

Haftalardır bu kürsüden, Erdoğan'ın gündemi saptırma taktiklerini ele alıyoruz. Bu taktikler, gerçek sorunların konuşulmadığı ve çözülmediği sürece, toplumumuzun daha yoksul ve daha adaletsiz koşullara sürüklenmesine neden oluyor. En göze çarpan gündem maddesi ise, sözde 'normalleşme' sürecidir.

Hatta öyle ki 'Normalleşme alana, Yeni Anayasa bedava' diye, vapurda tarak satan işportacılar gibi bağırıp duruyorlar. Gerçeklerin farkındayız. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Nam-ı diğer, 'Tek adamın borazan müdürlüğü' eliyle, davulla zurnayla ilan edilen şeylerin neye hizmet ettiğini de bilmekteyiz.

Karşısında durduğumuz mesela yolsuzluğun yoksuzluğun kimliksizleştirmenin tek adam sisteminin kendisinedir. Her türlü dayatmaya ve üzerimizde oynanan oyunlara rağmen bu ucube nizama başkaldırıyoruz. Vefayı boza sanıp içenlere de onlara eşlik eden şıracılara da kesinlikle ihtiyacımız yok. İktidar ve yandaşlarının bol kepçeyle dağıttığı uslu çocuk şırasını da asla içmeyeceğiz.

Herkes emin olsun ki bu rozeti onuruyla taşıyanlar, milletin vekili olduğunu bir saniye bile unutmayanlardır. Ve bu rozeti şerefiyle taşıyanların, imza attığı hiçbir kalemden, şer ve musibet peydah olmamıştır. Bundan sonra da olmayacaktır. Bizim siyasete bakışımız şudur; Nasıl ki hukukta normlar hiyerarşisi varsa, siyasette de çıkarlar ve vicdanlar hiyerarşisi vardır. Bu hiyerarşinin en tepesinde ise, milletin ortak çıkarı ve ortak vicdanı yer alır. Bunun dışındaki bütün meseleler de, onun altında yer alırlar. Devletin varlığı, millettin varlığı ve istiklaliyle bir bütündür. Müştereken deruhte ettiğimiz devlet görevinin anlamı da, bu şarta, yani milletle olan ahde tabidir.

Bu ahitle de, iki vebali omuzlayacağınıza dair büyük bir söz vermiş olursunuz. Bir yükünüz, milletin oyunun vebalidir. Bir yükünüz ise, milletin güveninin vebalidir. Ve o taşınan yükler bırakılırsa, o yol artık siyaset yolu değildir. İsmi veya şekli ne olursa olsun, şahsi ikbal ve istikbal yoludur. Ve tarih maalesef ki, şahsi emellerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle birleştirenlerle, bunu da bir şekilde izah etmeye çalışanlarla doludur. İYİ Parti'de, bin odasında bin fitne mumu yanan ve sarayın karanlık dehlizlerinden çıkan sözde bir siyasete yer yoktur. Bizim siyasetimizde, tutulacak tek el, milletimizin nasırlı elleridir.

'Merkez Bankası 818 milyar TL zarar etti'

Yeni ekonomi modeli denen, ama aslında eski ve köhnemiş bir yönetim anlayışının izdüşümü olan bu model yüzünden, Merkez Bankası 818 milyar TL zarar etti. Nereye gitti bu paralar? Sanayi yatırımlarına mı? Gençlere teşvike mi? Yoksa tarımsal desteklere mi? Hepsi Kur Korumalı mevduat sistemine gitti. Bundan sonra da dövize en yüksek faiz veren ülke olduğumuz için yine spekülatörlere ve yabancı fonlara gidecek.

Mehmet Şimşek; İngiliz finans sermayesinin çıkarlarını kendi vatandaşlarının çıkarlarına tercih ediyorsun. Soho caddelerinde dolaştığın kadar, bir kez olsun halkın arasında yer al. Emeklinin, asgari ücretlinin, diplomalı işsizin ve ev hanımının yaşadığı sıkıntıları dinle. Sonra kendi vicdanına sor. Asgari ücrete ve emekli maaşlarına zam yapmamanın haklı bir gerekçesi var mı?

'Cumhurbaşkanıyım ama katillere dokunamıyorum' dememişsindir

Bu bayramın adaletten yoksun geçirdikleri son bayram olmasını temenni ediyorum. Ve diliyorum ki Sayın Erdoğan yaptığın o görüşmede Ayşe Ateş'in gözlerinin içine bakarak dünya lideri olduğun makamında her yargı sürecine parmağına sokabildiğin kudretinle 'Evet ben bu ülkenin tek adamıyım cumhurbaşkanıyım ama katillere dokunamıyorum' dememişsindir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Astana'da: Yıkıma son vermek için İsrail durdurulmalıdır Cumhurbaşkanı Erdoğan Astana'da: Yıkıma son vermek için İsrail durdurulmalıdır

Saray mı millet mi, korku mu cesaret mi, teslimiyet mi istikbal mi, istibdat mı hürriyet mi? Cevabımız bellidir ve şahsım devleti denen bu çete rejimini asla ve kata kabullenmeyiz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen milletimize yabancı olan bu yırtık deli gömleğini yeniden giymeye ısrarcı çevrelerle asla birlikte olamayız.