Medeniyet Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Murat, "Yunus Emre'nin bugüne bir şeyler söylemesi için önce onu konuşturuyor olmamız gerekiyor fakat Yunus'la aramızdaki ilişki ne yazık ki hep on tane ilahi çevresinde dönüyor." dedi.

"Kış Bilgisi", "Kalbin Kararı", "Belki de Üzülmeliyiz", "Hikayem Ne Tuhaftır: Ebu'l-Hasan eş-Şüşteri ve Tasavvuf Anlayışı" adlı eserlere imza atan Murat, yaptığı açıklamada, Türkçenin önemli temsilcilerinden Yunus Emre'ye ilişkin değerlendirmede bulundu.

Yunus Emre şiiriyle ilgili konuşulduğunda akla gelen ilk edebi sanatın "sehl-i mümteni" olduğunu ifade eden Murat, Yunus Emre'deki sadelik ve basitliğin bunun bir ifadesi olduğunu söyledi.

Ahmet Murat, Yunus'un şiirlerinde görülen basitlik ve sadeliğin iki temel hususiyete dayandığını dile getirerek, "Sehl-i mümteni, imkansız olan demektir. Yunus'ta imkansız gibi görünen kolaylıkla dile gelir. Bu anlamda söz konusu iki husustan birisi yalınlıktır. Yalınlık, onun döneminde yaşayan, kitabi olmayan bir Türkçenin bütün imkanlarıyla kullanılması ile ortaya çıkan bir anlaşılırlığı anlatmaktadır. 'Yunus, sade bir dile sahiptir.' derken biz, 'O, 14. yüzyılın başında yazdı ama ben yazdıklarını bugün anlıyorum.' demek istiyoruz." şeklinde konuştu.

Yunus'un divanının oldukça hacimli ve henüz tam olarak tasnif edilmemiş olduğuna işaret eden Murat, şunları kaydetti:

"Onun ikinci hususiyeti, bu zor anlaşılır şiirleriyle ilgilidir. Divanında karşımıza çokça sade şiirlerle çıksa da o, birçok başka örnekte zor ve kapalı diyebileceğimiz şiirler de yazmıştır. Yunus'un şiirinde uğraştığı meseleler, örneğin Karacaoğlan'ınkinden farklıdır. Karacaoğlan, pastoral ve lirik bir damardan ilerledi. Sevdiği kıza şiirler yazdı, yaylasını anlattı. Eğer pastoral ve lirik bir ata arayacaksak bu, hiç şüphesiz Karacaoğlan'dır. Ama daha mistik, metafizik bir ataysa aradığımız, Yunus Emre'ye kadar gideriz. Yunus'un konuştuğu tevhid, sülük gibi bazı konular hakkında insanların aslında çok fazla fikri yoktur. Yunus, 'Bu yol uzaktır/Menzili çoktur' derken mesela Karacaoğlan'ın kastettiği yoldan bahsetmez. Dolayısıyla Yunus Emre'nin meselelerinin kendisinden kaynaklanan kapalılığının yanı sıra, o tecrübeye paydaş olamayanların bu hale nüfuz edememesinden kaynaklanan durumlar da söz konusudur."

"Yunus Emre, miras aldığı geleneği yeniden kurduğunun farkında"

Yunus Emre'nin hayatına dair elde net bilgiler olmadığına dikkati çeken Murat, "Onun hayatı bizim için menkıbevi bir anlama sahiptir ve onun hakkında bunu dikkate alarak konuşmak zorundayız. Bildiğimiz kadarıyla yaklaşık 15 kadar Yunus makamı var. Ümmi olmadığını, Sadi'nin şiirini ana metinden okuyabilecek kadar Farsçaya hakim olduğunu biliyoruz. Yine bunun gibi, onun miskin kavramı etrafında zahit sufiyyuna yönelik eleştirileri sadece sezgiyle bulunabilecek şeyler değil. Bunlar tarihsel yükü olan kavramlar. Yani zahiti eleştirmek için sizin bir literatür bilgisine ve tartışmalara şahit olmanız gereklidir. Bir şair için sufiliği benimsemek kolay, eleştirmek zordur." ifadelerini kullandı.

Iraklı antikacının dükkanında, Osmanlı'dan bugüne, "ülke tarihi" sergileniyor Iraklı antikacının dükkanında, Osmanlı'dan bugüne, "ülke tarihi" sergileniyor

Doç. Dr. Murat, Yunus Emre'nin şiirlerinde farklı konulara temas etmesinin önemine vurgu yaparak, şu bilgileri verdi:

"Yunus, sadece belli bir metafizik alanı ve meseleleri dikkate alarak konuşuyor değildir. O, doğrudan toplum, sosyal alan, buradaki tipler yoksullar, fakirler, hocalar, alimler, tüccarlar, esnaflardan bahseder ve oldukça sert eleştiriler yapmaktadır. Kısacası Yunus, sokağa karşı fazlasıyla dikkatli ve duyarlı birisidir. Onun divanından çıkardığım figür bilgili, etrafıyla çok içli dışlı, eleştirel bir gözü de olduğudur. Bunun yanı sıra o, kendisinden önce, Arapça ve Farsçada kurulmuş güçlü tasavvuf şiirini bilmektedir. Mahalli bir dilde, miras aldığı geleneği yeniden kurduğunun farkında olan bir şairle karşı karşıyayız. Bence bu bayağı kritik ve bizim tarihimiz açısından çok hayati ve mucizevi bir durumdur."

"Yunus Emre dil, duyarlılık ve ele aldığı meseleler bakımından gerçek bir şairdir"

Yunus Emre'nin de içinde bulunduğu dönemde sahip olunan yegane enstrümanın edebiyat, daha özelde ise şiir olduğunu kaydeden Murat, o dönem için şiirin her türlü anlatı, gözlem, duygulanım veya düşünceyi ifade etmenin en kestirme yolu olduğunu belirtti.

Murat, tasavvufun içinde de oldukça güçlü bir şair ve şiir damarının olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Tasavvufla ilgili ürünler veren şairler pek çok şiir yazmıştır ama bunların içinden hakikaten şiir sayılabilecek olanların sayısı azdır. Bunlar çoğunlukla ilahi olarak okunmuş, mesajını paketleyip kolaylaştırarak duyurmak ve bunu dolaşıma sokmak için yazılmış, daha önce söylenilmiş olanı tekrar eden metinlerdir. Yunus Emre ise dil, duyarlılık ve ele aldığı meseleler bakımından gerçek bir şairdir. Onun sade ve yalın konuşmasında ya da etrafını gözlemleyip bunları çok kestirme bir biçimde anlatışında gördüğümüz hep bu durumdur. Molla Kasım'ı aslında herkes eleştirir ama içlerinden sadece büyük şairler bunu anıtlaştırır ve bugüne kadar getirir. Ele aldığı meselelerinin büyüklüğü bir yana Türkçe bağlamında Yunus Emre, bütün büyük şairler gibi, anlattığı meseleleri anıtlaştırarak kalıcı hale getirmiştir."

Türkçe konuşan coğrafyada cönklerin antoloji olarak önemli bir kaynak işlevi gördüğünü kaydeden Murat, bunların içinde Yunus Emre'nin de sürekli okunan önemli bir isim olduğunu söyledi.

"Yunus'taki düğümlerin açılmasına ihtiyacımız var"

Ahmet Murat, Yunus'un şiirlerinin oldukça önemli bir oranda bestelenip meşk edildiğini aktararak, "Onun dili fazlasıyla dayanıklı, yüksek ve zor meseleleri göğüsleme kabiliyetini haizdir. Yunus'un şiiri, Anadolu'daki dindar insanın ihtiyaç duyduğu duygu stoğunu, duyguyu terennüm etme kapasitesini ve mühimmatını yüzyıllar boyunca, fazlasıyla taşımıştır. Hafız için İran şiiri söz konusu olduğunda söylenen tespitler, Yunus için de söylenebilir ve bu iki figür hitap ettikleri insanlara nasıl duygulanacaklarını göstererek anlatmıştır." ifadelerini kullandı.

Yunus Emre ve onun divanının Türkçe konuşan toplum içinde hak ettiği yüksekliğe taşınamadığının altını çizen Murat, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Her ne kadar cönklerde yer alsa ya da ilahilerde terennüm edilse de Yunus, Hafız'ın eriştiği mertebeye erişememiştir. Bugün, Yunus üzerine dil, tarihsel çalışmalar, tematik ve kavramsal analizler yaparak, ondaki düğümlerin açılmasına ihtiyacımız var. Yunus Emre'nin bugüne bir şeyler söylemesi için önce onu konuşturuyor olmamız gerekiyor fakat Yunus'la aramızdaki ilişki ne yazık ki hep on tane ilahi çevresinde dönüyor. O, bunlardan çok daha zengin, katmanlı ve şaşırtıcı bir isim. Shakespeare'in öykülerinin güncel romanların içinde tekrar tekrar bıkmadan anlatılması, psikanalizden sosyolojiye kadar hep ona müracaat edilmesi, kısacası Shakespeare'in bir şekilde kurcalanması, onu büyüten ve onun bir klasik hale gelmesini sağlayan en önemli husustur. Yunus'un da ihtiyacı olan, sürekli olarak kurcalanması, metinleri arasında kaybolunmasıdır. Ancak böylece o, bugüne çağrılmış olur. Bir metni klasik yapan unsur, onu bugün de yeniden üretebilmesidir. Bazı metinlere belki bu yatırımı yapmaya değmeyebilir çünkü buna dayanıklı olmayabilir ama Yunus Emre bu yatırımı yapmaya fazlasıyla değecek bir isimdir."

Kaynak: AA