Bu kez de Bartın’da yaşanan maden faciası yaktı içimizi.
41 vatandaşımızı kaybettik. Bir yandan cenazeleri ağırladık, diğer yandan ocakları facia ile birlikte sönen aileleri ziyaret ettik. Siyasetçi, Kanaat Önderi, Kamu yöneticileri ve toplumun her kesimi olarak madencilerimiz için tek yürek olduk, yine acı da birleştik. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyaretinde bir kazazede yakınının kendisine “Kardeşim gaz kaçağı var, bizi patlatacaklar.” demesi yine akıllara ihmalleri getirdi. Müfettişler görevlendirildi ve araştırmalar başladı.
Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde kömür ve maden ocakları kazalarında 3 binden fazla insanımız hayatını kaybetti, 100 binden fazla insanımız da yaralandı. Bu kazaların en büyük sebepleri grizu patlamaları, göçük ve yangınlar. 2014 yılında Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen maden faciasında 301 insanımız hayatını kaybetti. Sonrasında yine ihmaller ön plana çıktı, mahkemeler, davalar, tutuklamalar…
-Şöyle bir dünyaya göz atalım.
Üretim de daha büyük ülkeler varken; Türkiye, maden kazaları sonucu yaşanan ölümlerde Dünyada birinci sırada yer alıyor.
Çin, dünyanın en büyük kömür üreticilerinden bir tanesi. Çin’de; 2008 yılında, 100 milyon ton başına düşen ölüm sayısı 127 iken, Türkiye’de; 722 olarak kayıtlarda yer alıyor. Çin’de; ölüm sayısı ve oranı, 2013 yılında 37’ye gerilemiş durumda. Amerika Birleşik Devletlerin’de de 100 milyon ton üretim başına 2 ile 8 kişi arasında insan hayatını kaybetmiş.
Çin’de, 1 buçuk milyara yakın; ABD’de 305 milyondan fazla; Türkiye’de ise 84 milyon insan yaşıyor. Nüfus oranlar ile maden kazalarında yitirdiklerimiz, bize acı bir ders çıkarmamız gerektiğini söylüyor.
Bu tablo bize vahim bir ihmali, insan hayatına yeteri kadar önem göstermediğimizi anlatıyor. Belki sadece maden kazaları yeterli olmayabilir anlamamız için.
Depremler var bir de yaşadığımız, canları yitirdiğimiz ama bir türlü tedbir almadığımız.
- 1939 Erzincan depremi; 7.9 büyüklüğünde, 33 bin kişi hayatını kaybetti, 100 bin kişi yaralandı ve 116 binden fazla bina yıkıldı.
- 1976 Van, Çaldıran depremi; 7.5 büyüklüğünde, 3 bin 840 kişi hayatını kaybetti, binlerce insan yaralandı. Çevre iller dahil olmak üzere 9 bin 232 bina hasar gördü, 3 bin 304 kişilik nüfusa sahip Çaldıran’da evlerin yüzde 95’i yıkıldı.
- 1999 Gölcük depremi; 7,4 büyüklüğünde, 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, 25 binden fazla insan yaralandı, 300 binden fazla bina hasar gördü.
- 2003 Bingöl depremi; 6,4 büyüklüğünde 176 kişi hayatını kaybetti, 625 bina çöktü ve hasara uğradı.
- 2011 Van depremi; 7.2 büyüklüğünde, 601 insanımız hayatını kaybetti, bin 966 vatandaşımız yaralandı.
- 2020 Elazığ ve İzmir depremleri; toplam 157 insanımız hayatını kaybetti, bin 200 civarında insanımız da yaralandı.
Yaşanan depremlerin dünya çapında aynı şiddette çok örnekleri var. Ne yazık ki en ağır bilançoyu bu konuda da biz veriyoruz.
Uzmanlarımızın her geçen gün yaşanması ihtimali verdikleri deprem riskine karşı yine tedbir almıyor, kulakları tıkıyoruz. Bir önceki maden faciasında da, deprem faciasında da bir olduk, insanımızı kurtarmak için seferber olduk, her birimiz bir şekilde yollara düştük, enkazı tırnaklarımızla kazıdık… Her kesim olarak yine acıda birleştik, sarıldık ve yaralarımızı sarmaya çalıştık.
Peki neyi değiştirdik? Bir hafta sonra yine kendi alanlarımızdaki hayatımızla ilgilendik, tehditleri yine görmezden geldik, tedbirleri bir türlü alamadık.
Umarım bu defa yürekten ve hayattan bir ders çıkarırız.