GÜNDEM

"Yeni süreç neyin habercisi?"

Milli Gazete Yazarı Ali Haydar Haksal, "Yeni süreç neyin habercisi?" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Haksal yazısında dikkat çeken ifadelere yer verirken, Siyonizm’e, emperyalizme, Batı’ya asla güvenilemeyeceğini vurguladı.

Abone Ol

Milli Gazete Yazarı Ali Haydar Haksal, "Yeni süreç neyin habercisi?" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Orta Doğu'daki gelişmeleri kaleme alan Haksal, siyonist İsrail'in Lübnan'a saldırılarını ve İran'ı hedef almasına vurgu yaptı. 

Türkiye'nin de içeriden tehlike içinde olduğunu ifade eden Haksal, "PKK neden bu son zamanda böyle bir terör olayına girişti? Terör yanlısı kimi çevreler bu gelişmelere karşı tepkili oldu. Neden? Çünkü bunun geçmişi vardı" dedi. 

"Siyonizm’e, emperyalizme, Batı’ya asla güvenilemeyeceğini bilmelidir. On yıllardır süren bu kardeş kavgasının ve çatışmaların arkasında kimlerin olduğu ortada" diyen Haksal'ın yazısının tamamı şu şekilde;

Siyonist İsrail’in Lübnan’ı işgale yönelmesi beklenmedik yeni bir durumdu. Bu, Türkiye açısından önemli bir gelişmeydi. Diğer taraftan İran’ın hedef alınması, Reisi’nin, İsmail Heniyye’nin ve Nasrallah’ın, Yahya Sinvar’ın şehadetleri tehlikenin yeni boyutlarını gösteriyordu. İran’a olan saldırılar Türkiye Sünnileri açısından çok da önemli değildi. İşi hafife almaları bunun bir göstergesi.

Diğer taraftan İran ile Hizbullah’ın Yemenli Husssilerin İsrail’in demir kubbe diye belirtilen mitini delik deşik edince durum yeni bir süreç oluşturdu. Karşılıklı hamle ve beklentilerde nelerin olabileceğinin göstergesiydi.

Türkiye bu gelişmelerdeki tehlikenin ciddiyetini fark edince sesini bu kez farklı yükseltti. Siyonizm’in sınırlara ilişkin ütopyası Türkiye’yi de içerdiğinden ister istemez farklı ve yeni bir durum gelişti. Oysa bu, yeni değildi. Nil’den Fırat’a dillerin pelesengi olmasına rağmen.

Böyle olunca Devlet Bahçeli’nin bir süre önce Meclis’te DEM partililerle el sıkışması, ardından Öcalan’a çağırısı dikkat çeken en önemli bir durum. Böyle olunca neden sorusu ister istemez akla geldi. Daha önce Abdullah Öcalan’ın idam edilmesi için idam ipini kement gibi atması ardından bu haftadaki gelişmeler ciddî anlamda tartışma konusu oldu. Peşinden TUSAŞ olayı patladı. PKK neden bu son zamanda böyle bir terör olayına girişti? Terör yanlısı kimi çevreler bu gelişmelere karşı tepkili oldu. Neden? Çünkü bunun geçmişi vardı.

Devlet egemenlerden bir güvence mi aldı ki, ilk elde böyle bir girişimde bulundu? Amerika ile dolaylı bir anlaşma mı vardı? Bu bir soru. Bir diğeri de terör örgütleri kontrollerinde olduğundan rol gereği mi böyle tutum sergiledi de, Türkiye’ye gözdağı olsun diye düğmeye bastı? Siyonizm’in, dolayısıyla Amerika’nın hesabı nedir? Onlar Lübnan, ardından Suriye ve İran’a doğru hamlede bulunurlarken, Türkiye’nin rahatsızlığının farkında olduklarından Kürtlerle barış için göz mü yumacaklardı? Yani onları şimdilik geri çekmek, ama emperyalizmin hedeflediği hamleleri daha rahatlıkla sürdürmek için mi bunu yaptı? Yoksa onların hiçbir zaman terör örgütlerinden destek çekmeyecekleri bilinir. Bilinir de bir yandan böyle bir girişimde bulunurken diğer yandan da kendilerine bağlı olan terörü gözdağı olarak mı kullanıyorlar? Türkiye’nin en önemli kurumlarından biri olan TUSAŞ’ın hedef seçilmesi bir rastlantı olmasa gerek.

Siyonizm/emperyalizmin ilk hedefi her zaman en hassas olan kurumlardır. Bunun içindir ki Suriye’ye göz açtırmıyor. Durmadan tesisleri ve havaalanlarını hedef alıyor ve bombalıyor. Türkiye’ye dönük bu hamlede bulunulurken, bunların kimin yaptığını bilindiği hâlde Türkiye neden karşı hamlede bulunmuyor. En önemli durumlardan biri Türkiye üzerinden petrolün İsrail’e akması, ticaretin hâlâ devam ediyor olması, bir gözetleme ve tespit kurumu olan Kürecik’in, İncirlik gibi nice üslerin varlığının duruyor olması ciddî bir sorun değil midir? Hamleye karşılık hamleler gerekmiyor mu?

Türkiye sağının, solunun, milliyetçisinin, tarikatçısının, muhafazakârının İran ve Şia karşıtlığının ne denli boş olduğu bu gelişmelerden sonra anlaşılamıyor mu? İran ile İsrail’in Amerika’nın Batı’nın danışıklı bir dövüş içinde olduğunu söylemelerinin ne kadar boş, saçma ve absürt olduğu gün gibi ortadayken? Türkiye de mi bir danışıklı dövüş içindedir? Ya da bu yeni oyunun neyi gösterdiğinin, durumun neye doğru evrildiğini bilmiyor muyuz?

Yükselen ırkçı seslerin, kana doymayanların dahasını arzu etmeleri ne anlama geliyor? Kim vatansever, kim bölgeyi düşünüyor, tehlikenin farkında ya da değil? Asıl sorun budur.

Bu olaylar ve yaşananlar bir şaka değil. Türkiye’nin konumu, komşuları ve çevresindeki yangının boyutlarını düşünmeyenler, başlarını deve kuşları gibi kumlara gömüyorlar.

Siyonizm’e, emperyalizme, Batı’ya asla güvenilemeyeceğini bilmelidir. On yıllardır süren bu kardeş kavgasının ve çatışmaların arkasında kimlerin olduğu ortada.