Törene aile üyelerinin yanı sıra Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven, oyuncular Sumru Yavrucuk, Zafer Ergin, Kerem Alışık, Şevket Çoruh, Müjdat Gezen, iş adamı Ali Koç ve sinemanın emektar isimleri katıldı.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, törende yaptığı konuşmada, Atlas 1948 Sineması ve İstanbul Sinema Müzesi'nin restorasyonu ve yeniden ihya çalışmaları kapsamında İnanoğlu'yla yakından tanıştığını belirterek, "O sıralarda Türker Abi, Atlas Sineması'nda Bakanlığımızın kiracısı ve işletmecisiydi. Sözleşmesi de devam ediyordu. Kendisini ziyaret edip, proje konusunda bilgilendirdim. Görüşlerini, önerilerini rica ettim. Kendisine, 'Abi sizin sözleşmeniz devam ediyor ama bizim böyle bir projemiz var. İzniniz olursa biz bu projeyi hayata geçirmek istiyoruz.' dedim. Hiç tereddüt etmeden, 'Bir an önce başlayın. Ben de elimden ne geliyorsa her türlü desteği vereceğim.' dedi. O gün anladım ki söz konusu beyazperde, kültür sanat olduğunda Türker Abi'de 'Hayır' yoktu. 'Nasıl yapabilirim, nasıl destek olabilirim?' vardı. Her zaman takdir ettiğim bir insan." dedi.
Yaklaşık 3 ay önce de Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM), İnanoğlu ile bir araya geldiklerini dile getiren Ersoy, şunları kaydetti:
"Zaman zaman sağlığı izin verdiği anlarda bir araya gelip, kültür ve sanat, projeler konusunda görüşlerini alıp, fikir sunmasını istiyordum. Çok değerli, çok faydalı bir insandı. Yeşilçam yapıtları, sinema salonları, video, televizyon, meslek birlikleri, eğitim, müze, Türker İnanoğlu Vakfı (TÜRVAK) gibi birçok önemli projeyi 88 yıllık yaşamına sığdırmayı başarmıştı. Tam bir beyazperde sevdalısıydı. Ben Türker İnanoğlu'nun önce iyi anlaşılması, sonra örnek alınması gerektiğine inanıyorum. Sinema emekçisi olarak çıktığı bu yolda çok büyük sıkıntılar çekmişti ve bu sıkıntıları hiçbir zaman unutmayıp, kendisinden sonra gelen emekçilere destek olabilmek adına her fırsatta taşın altına elini koymayı bilmişti."
Bakan Ersoy, İnanoğlu'nun gençlere de çok değer verdiğine işaret ederek, "Gençlerin hayal kurabilmesi için her daim arkasında duruyordu. Burslar veriyordu. Sinema adına meslek birlikleri, dernekler, yapıtlar, stüdyolar olsun birçok yeniliğe önayak olmuştu. Biz, camianın onu hiçbir zaman unutmayacağını biliyoruz. Bu sabah Bakanlık'ta da konuştuk; haziran ayı itibarıyla çok büyük emeğinin olduğu, İstanbul Sinema Müzesi'nde Türker İnanoğlu sergisini açmaya karar verdik." diye konuştu.
Bir insanın en büyük eserinin yetiştirdiği insanlar olduğunun altını çizen Ersoy, "Türker Abi, bu ince sanatın en büyük ustasıydı. Mekanın cennet olsun usta." ifadelerini kullandı.
"Çok sert bir babaydı"
Türker İnanoğlu'nun oğlu İlker İnanoğlu, babasının her şeyi detayına kadar inceleyen çok mükemmeliyetçi bir adam olduğunu kaydederek, sağlık sebeplerinden dolayı ABD'ye doktora götürdüğünü söyledi.
Tedavi gördüğü sırada bindiği asansördeki düğmeye, babasının basmaya çalıştığını vurgulayan İnanoğlu, "O kadar her şeyi kendi yapmak isteyen bir insandı. Çok sert bir babaydı. Çocuk gibiydim karşısında. Herhalde vefat ettiği zaman bir baskı kalkar zannediyordum üzerimden ama çok zormuş. İçimden bir parça kopmuş gibi hissediyorum şu anda. Bu kadar üzüleceğimi tahmin etmiyordum. Baba seni çok seviyorum. Mekanın cennet olsun." dedi.
"Duygularını göstermemekle beraber aşırı duygusaldı"
Kızı Zeynep İnanoğlu Özdemir, babasının işine verdiği öneme dikkati çekerek, "Babam önemsediği konuları kimseye emanet etmezdi. Bugünü de çok önemsediği için çok büyük bir titizlikle son vedasını planladı. Vefat durumunda benim yurt dışında olacağımı düşünmüştü. O yüzden oradan uçağa yetişmemden tutun da, burada cenaze detaylarına kadar her şeyin üstünden birkaç kere geçmiştik. Bütün bu hazırlıklar, yaşanan acıyı bir nebze bile azaltmıyor. Her zaman detaylara hakimdi. Çalışkandı, disiplinliydi ve çok gururluydu. Duygularını göstermemekle beraber aşırı duygusaldı. İşine, mesleğine, çalışma arkadaşlarına inanılmaz bağlıydı." değerlendirmesinde bulundu.
Sanatçı Hülya Koçyiğit, Türker İnanoğlu'nun Türk sinemasına çok değerli katkılar sunduğunu ve oyuncuların çalışma düzeninin de raya oturması adına çok emek verdiğini söyledi.
İnanoğlu'nun bir sinema aşığı olduğunu altını çizen Koçyiğit, "Sinema için yapmadığı yok. Hepimizin hamisi ve onun emeklerine çok büyük saygı duyuyorum. İyi ki vardın Türker. Galiba onunla bir devir kapandı. Onu hep saygıyla, sevgiyle yad edeceğiz. Ardında öyle güzel eserler bıraktı ki..." diye konuştu.
Cem Yılmaz, Türker İnanoğlu ile ilk olarak 1990'lı yılların ortalarında tanıştığını, 2003'ten itibaren binden fazla kez sahneye çıktığını ve İnanoğlu'nun izlemeye geldiği her şovda kulise gelerek "Sizlerin arasında en çok seni seviyorum." dediğini aktardı.
İnanoğlu'nun bu sözüne inandığını dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti:
"Ben de en çok beni seviyor zannediyordum. Sonra diğer meslektaşlarımdan, büyüklerimden duyduğuma göre birçok kişiyi seviyormuş. Birçok kişi de onu derinden seviyormuş. Kuliste kendisinin kariyerinde, pozisyonunda olan hiç kimseden beklenmeyecek şekilde sahneye çıkacak sanatçının yanına gelerek 'Bir ihtiyacınız var mı?' diye şahsen sorması çok çarpıcıydı. Bana da her sahneye çıkmadan evvel 'Bir ihtiyacın var mı?' derdi. Şimdi sorulsa bu soru, 'Evet bir ihtiyacımız var, keşke bir Türker İnanoğlu daha olabilseydi.' derdim. Kendisine her şey için teşekkür ediyorum."
"Son nefesine kadar işini severek yaptı"
İnanoğlu'nun damadı Cüneyt Özdemir de İnanoğlu'nun titizliğine vurgu yaparak, "Bir sanat insanıydı ve de mükemmeliyetçi bir insandı. Bütün hayatı boyunca kameraları kimi zaman Türkiye'nin geneline, kimi zaman şov dünyasına, kimi zaman sanat dünyasına, kimi zaman da adını verdiği TİM Show Center gibi pek çok gösterinin sahnelendiği yerlere çevirdi. Bütün ışıkları o kontrol ederdi." diye konuştu.
İnanoğlu'nun ölmeden önce kendi cenaze törenini organize ettiğini aktaran Özdemir, vefat ilanları ile kendisi hakkında bir belgesel hazırladığınım altını çizdi.
Özdemir, İnanoğlu'nun işine de tutkuyla bağlı olduğunu sözlerine ekleyerek, şu bilgileri verdi:
"Son bir, iki yıldır yürüyemiyordu ama her hafta 3-4 defa ofise gidiyordu. Son nefesine kadar işini severek yaptı. Belgeselde anlatmadığı hikayeler var. Cüneyt Arkın'la İran'a gitmeleri ya da İtalya'da western filmleri çevirmeleri. Sadece film izlemek için Beyrut'a ya da video getirmek için Almanya'ya gitmesi gibi anlatmadığı birçok hikaye var."
Cüneyt Özdemir, İnanır'ın aynı zamanda ilklerin adamı olduğuna dikkati çekerek,"Yeşilçam'da pek çok denenmemiş formatı deneyen, video kaseti Türkiye'ye getiren, 'İcraatın İçinden' gibi bir programı yapan, YouTube'da dizilerin yayınlanabileceğine dair de (Erler Film olarak) belki de yolu ilk açan isimdi. Ailesine de tutkuyla bağlıydı. Güzel bir hayat yaşadı. Çalıştığı kadar da gezdi. Hoş anılar bırakıp, aramızdan ayrıldı." dedi.
"Safranbolu'yu hiçbir zaman unutmadı"
İnanoğlu'nun Safranbolu'dan çocukluk arkadaşı Yılmaz Kavuşturucu da şunları söyledi:
"İnanoğlu, Safranbolu'ya o kadar düşkündü ki bunu anlatmam mümkün değil. Sevgili kardeşim sanat dünyasını ne kadar büyük bir üzüntüye boğduysa, Safranbolu halkı da bugün büyük bir üzüntü içinde. Safranbolu'yu çok severdi. Beni her ay mutlaka arardı. Safranbolu'yu hiçbir zaman unutmadı. Son olarak adına, kendine yakışır iletişim fakültesi kurdu ve eğitime hizmetlerde bulundu."
Oyuncu Ali Sunal, henüz küçük bir çocukken Türker İnanoğlu ile tanıştığını ve çok güzel hatıraları olduğunu belirterek, "Babamla çok şeker arkadaşlıkları vardı. Dostlukları şahane… Bir iş konuşuyorlar o iş olmuyor ama sonra bakıyorum o tatlı sohbetleri yine devam ediyor. Dostlukları hiç bozulmuyordu." şeklinde konuştu.
Türker İnanoğlu'nun vefatından önce kendisi hakkında hazırladığı belgeselin de gösterildiği törende, Safranbolu Belediye Başkanı Elif Köse, Karabük Üniversitesi Türker İnanoğlu İletişim Fakültesi Dekanı Fatih Bayram ve gazeteci Zafer Mutlu da konuşma yaptı.
İnanoğlu bugün öğle namazını müteakip Levent Barbaros Hayrettin Paşa Camii'nde kılınacak cenaze namazının ardından Kanlıca'da aile mezarlığına defnedilecek.