Hayatı
XII. yüzyılın ilk çeyreğinde, büyük ihtimalle bu yüzyılın ikinci on yılı içinde Merv’de doğan (Shihadeh, s. 12) Mes‘ûdî’nin hayatı hakkında çok az şey bilinir. Tam adı Şerefuddîn Muhammed b. Mes‘ûd b. Muhammed el-Mes‘ûdî el-Mervezî’dir. Soylarının meşhur sahâbî Abdullah b. Mes‘ûd’a dayandığını öne süren meşhur bir Şâfiî aileye mensup olan Mes‘ûdî, ilk eğitimini dönemin en önemli felsefe-bilim merkezlerinden biri olan Merv’de almıştır. Merv’den sonra Karahanlılar’ın hakimiyeti altındaki Semerkant’a giden Mes‘ûdî, bir süre İbn Gaylân el-Belhî ile bu şehirde kaldı. Mecma‘u’l-ahkâm adlı eserini, bu esnada Karahanlı sultanı Ebü’l-Muzaffer Kılıç Tamgaç Han’a sundu. Bir süre sonra, 1180’den biraz önce Semerkant’tan Buhara’ya geçen filozof, İbn Sînâ’nın el-İşârât’ı üzerine yazdığı Şukûk ale’l-İşârât’ı burada kaleme aldı. Râzî el-Münâzarât’ta, biri 582/1186’da olmak üzere Buhara’da sıklıkla karşılaştıklarını bildirir. el-Münâzarât’ın Mes‘ûdî ile Râzî arasında geçen 8, 9, 10 ve 11. münâzaraları muhtemelen bu karşılaşmalar esnasında gerçekleşmiştir. Bu esnada Mes‘ûdî Buhara’nın en önde gelen bilginlerinden biridir. Mes‘ûdî’nin arkadaşı İbn Gaylân, onun zekasının keskinliği bakımından Gazzâlî ile karşılaştırılabilecek bir bilgin olduğunu söyler (Shihadeh, s. 18).
Mes‘ûdî’nin vefat tarihi bilinmemektedir, ancak Shihadeh’nin tahminine göre bu, 605/1208 tarihinden önce olmalıdır. Bu tarihte istinsah edildiği anlaşılan bir eserinin zahriyesinde onunla ilgili olarak “Allah ona rahmet etsin” ifadesi kullanıldığına göre, söz konusu tarihten önce vefat etmiştir. Râzî’nin de benzer tarihlerde yazdığı eserlerinde Mes‘ûdî’den geçmiş zaman kipi kullanarak bahsetmesi, Shihade’yi Mes‘ûdî’nin vefat tarihiyle ilgili olarak “en geç tarihi” 1204 şeklinde belirlemeye götürmüştür (Shihadeh, s. 19)
Mes‘ûdî Gazzâlî sonrası Yeni-Eş‘arî geleneğin nüvelerini barındıran isimlerden biridir. Yazdığı felsefî eserler doğrudan İbn Sînâcı çizgiyi takip etmez. Bunun yerine o, doğa felsefesi ile başta astronomi ve cebir olmak üzere matematik bilimler gibi Gazzâlî tarafından meşru görülen alanlarda felsefî gelenekle uyumlu bir biçimde kalem oynatır görünürken, ontoloji veya metafizikle ilgili bahisler söz konusu olduğunda eş-Şukûk’ta olduğu gibi eleştirel bir tutum takınır. Bu eleştirel tutum, İbn Sînâ’nın kısa eseri Hutbetü’l-garrâ’ adlı esere yazdığı şerhin girişinde de görülür. Burada o, bu eseri felsefî yöntem ve ilkelere uyarak şerh ettiğini, ancak bunun, söz konusu ilke ve yöntemin gerektirdiği her şeyin kabulünü gerektirmediğini söyler. Kalbinde olanları şerhe aktarmadığını vurgulayan Mes‘ûdî, şeriata aykırı düşmekten Allah’a sığındığını ilave eder.
İbn Gaylân’ın Hudûsu’l-âlem’deki tasviri ve benzetmesiyle, Mes‘ûdî’nin bu tutumu Gazzâlî’yi andırır bir kelâmcıyla karşı karşıya olduğumuzu gösterir. Buna göre o, sıradan bir kelâmcı gibi felsefî öğretileri toptan reddetmek ya da kucaklamak yerine, kelâmın aslî metafizik ilkeleri temelinde onları eleştiriye tabi tutmakta ve tahkike dayalı bir şekilde de eleştiriden hâlî bölümlerinden istifade edilebileceğini savunmaktadır. Diğer taraftan Fahreddîn er-Râzî’nin Mes‘ûdî’yi bir filozof olarak tasvir ettiği, ancak kelâmcılarda görülebilecek bazı cedelî üslup özellikleriyle nitelediği görülür (Shihadeh, s. 32-33).
Mes‘ûdî külliyatı astronomi ve cebir gibi matematik bilimlerin yanında, meteoroloji ve tıp gibi alanlar üzerine de yoğunlaşır. Bununla birlikte onun görüşlerini takip edebilmemizi sağlayan en önemli eseri, İbn Sînâ’nın el-İşârât’ı üzerine, 1180’den önce yazdığı el-Mebâhis ve’ş-şukûk ale’l-İşârât’tır. Fahreddîn er-Râzî’nin Cevâbâtü’l-mesâili’l-buhâriyye adlı bir eserle mukabele ettiği bu eleştirel ve problem odaklı şerh, İşârât şerhleri geleneğinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Eserin doğa felsefesiyle ilgili bölümlerde yer alan eleştiriler Ebu’l-Berekât el-Bağdâdî’den önemli izler taşır ve herhangi bir kelâmî arkaplana sahip görünmez. İnsan nefsinin ölümsüzlüğüyle ilgili bölümlerde Gazzâlî’nin gayri cismanî nefs anlayışı etrafında İbn Sînâcı perspektifle bir uyum görülür. Bununla birlikte metafizikle ilgili bölüm Gazzâlî’nin Tehâfüt’ünden alıntılar içerir ve aynı eser Şukûk’un bu bölümündeki eleştirileri yönlendiren bir mahiyete sahip olur (Shihadeh, s. 80-83). Eseri neşrederek geniş bir değerlendirme yazan Shihadeh’ye göre Şükûk, felsefenin vahiyle çelişmemesi gerektiği kabulünden yola çıkan Mes‘ûdî’nin, bu kabulü, gerektiği yerde bu uyumu sağlamak üzere İbn Sînâ eleştirilerine dönüştürdüğü bir eser olarak görülebilir.
Öne Çıkan Eserleri
-
el-Kifâye fî İlmi’l-Hey’e: Süleymaniye Ktp., Hafid Efendi, nr. 154, vr. 107-149.
-
Şerhu Hutbeti’l-Garrâ’: Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi, nr. 834; H. Hüsnü Paşa, nr. 1243, vr. 1-58.
-
el-Mebâhis ve’ş-Şukûk ale’l-İşârât ve’t-Tenbîhât: thk. Ayman Shihadeh, Doubts on Avicenna, A Study and Edition of Sharaf al-Dîn al-Mas‘ûdî’s Commentary on the Ishârât içinde, Brill, Leiden 2016.
-
Risale der Marifet-i Anâsır ve Kâinâtü’l-Cevv.
-
Mecma‘u’l-Ahkâm.
-
Makâle fî Hisâbi’l-Cebr ve’l-Mukâbele.
-
Menâfi‘u’l-Ebdân: Fazıl Ahmet Paşa, nr. 1624, vr. 30-31.
-
Risâletü’l-Muhtalitât.
-
el-Ecvibe ale’t-Tavtie li’t-Tahtia.
-
el-Muntehabu’l-Asgar mine’l-Vasît.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu