Hayatı
Musa Carullah, 1875 yılında Rusya’nın Rostov şehri yakınlarında Nevoçerkassk şehrinde dünyaya geldi. Babası Molla Carullah ve annesi Fatıma Hanım Rusya’nın Penza ilinin Çembar ilçesine bağlı Kikino köyündendir. Musa Carullah, babası Moskova-Rostov demiryolunda müteahhitlik yapmak üzere buradan Rostov’a göç ettiği sırada dünyaya geldi. Dinî bilgisi nedeniyle Orenburg müftüsü Selim Giray Tevkilef tarafından Rostov’da ahund tayin edilen Molla Carullah, 1881 yılında vefat edince Musa Carullah’ın eğitimiyle annesi Fatıma Hanım meşgul oldu. Fatıma Hanım, ilk mektebi bitirdikten sonra Rostov’daki Real Devlet Lisesi’ne başlayan Musa Carullah’ı, iki yıl sonra buradan alarak din eğitimi alması için ağabeyi Muhammed Zahir Bigi’nin de okuduğu Gölboyu Medresesi’ne gönderdi. Ancak burada fazla kalmadan Rostov’a dönerek yarım bıraktığı lise tahsilini tamamladığı söylenmektedir. Daha sonra dinî ilimlerde derinleşmek gayesiyle 1895’te Buhara medreselerine gitti. Damolla İkram Efendi ile Damolla İvaz Efendi’den fıkıh ve felsefe, Damolla Şerif Efendi’den matematik ve astronomi dersleri aldı. Öklid, Pisagor ve Arşimet matematiği ile Aristoteles, Platon, Descartes ve Bacon felsefelerini okudu. Rostov’a dönerek üniversite müracaatında bulundu fakat Latince bilmediği gerekçesiyle kabul alamayınca dinî ilimlerde derinleşmek üzere önce İstanbul’a, sonra Mısır’a gitti. Burada fıkıh ve hadis âlimlerinden özel dersler aldı. Ardından Hicaz’a giderek Mekke ve Medine’de çeşitli ders halkalarına katıldı. Hicaz’dan Hindistan’a, oradan da Şam’a ve Beyrut’a gitti. 1904 yılında bu seyahatlerde gezdiği kütüphanelerden edindiği bilgilerle ve Arap ve Fars dillerini çok iyi derecede öğrenmiş olarak Rostov’a döndü. 1905 yılında imam ve müderris olan Şeyh Zakir Efendi’nin kızı Esma Aliye Hanım’la evlendi. Hanımını Rostov’da annesinin yanına bırakarak Hukuk Fakültesi okumak üzere Petersburg’a gitti. Musa Carullah bu esnada Abdürreşid İbrahim’in öncülüğünde siyasî faaliyetlere katılarak Ülfet ve et-Tilmîz ile el-Asrü’l-Cedîd gibi gazetelerde yazmaya başladı. Rusya Müslümanlarını ittihada ve mücadeleye çağıran bu gazetelerde ıslahat fikirlerini savundu. 1905’ten itibaren Rusya’da Müslümanların düzenlediği toplantıların hemen hepsine katılan Musa Carullah, aynı zamanda 1906’da kurulan “Rusya Müslümanları İttifakı”nın komitesine seçilenler arasındadır. 1909’da Orenburg’a taşınarak Hüseyniye Medresesinde ders vermeye başladı ancak Rahmet-i İlahiyye’nin umumiyeti ile ilgili görüşleri nedeniyle sert eleştirilere maruz kalarak medreseden ayrıldı. 1910 yılında Kuzey kutbunda namaz ve oruçla ilgili doğru bir içtihada varmak için Finlandiya’ya gitti. 1913 yılında Petersburg’ta Emanet Matbaasını kurarak Muhammed Ayaz İshakî İdillî ile birlikte İl gazetesini çıkarmaya başladı. 1917 Bolşevik İhtilali ile birlikte aktif siyaset hayatı başlayan Carullah, 1921’de Sovyetler aleyhinde çalıştığı iddiasıyla Taşkent’te tutuklanarak 11 ay hapis yattı. 1923’te Berlin’de basılan İslâm Milletlerine isimli eseri nedeniyle 3 ay daha hapis yattı. Gelen tepkiler üzerine hapisten kurtulsa da 3 yıl boyunca Moskova’dan çıkışı yasaklandı. 1927’de Hacca gitti, dönüşte Kudüs’e geçerek II. Hilafet Kongresi’ne katıldı. 1930’dan sonra artık sürgün hayatı başlayan Carullah, Rusya’dan kaçarak sırasıyla Türkistan, Afganistan, Hindistan ve Mısır’a gitti. 1932’de Finlandiya’ya, 1933’te Berlin’e, 1934’te İran’a, buradan da Bağdat ve Necef’e geçti. 1935’te zor şartlar altında Kahire’ye dönmeyi başaran Musa Carullah, 1937’de tekrar Hindistan’a, 1938’te Japonya’ya gitti. Savaş başlayınca Afganistan’a dönmek üzere Hindistan’a geçti, ancak sınırda İngilizler tarafından yakalanıp hapse atıldı. Bir buçuk yıl hapiste kaldıktan sonra 1945’e kadar göz hapsinde tutuldu. 1947 yılında tedavi görmek üzere önce Kahire’ye sonra İstanbul’a sonra tekrar Kahire’ye gitti. 28 Ekim 1949’da Rusya’ya dönemeden Kahire’de vefat eden Musa Carullah Bigiyef Afîfî’deki Hidiviyye mezarlığına defnedildi.
Öğretisi
Musa Carullah Bigiyef, Rusya Müslümanları arasında ıslah/reform fikrinin öncülüğünü yapan Kursavî (ö. 1812) ve Şihabeddin Mercânî (ö. 1889) gibi düşünürlerden etkilenerek kendi döneminde Rusya’da reform fikrini temsil eden düşünürler arasındadır. Bu minvalde medreselerin ıslahı, İslâm dünyasının gerilemesinde temel etken olarak ictihad yoksunluğunu görmesi, kadınların sosyal hayatın içerisinde olmasının gerekliliği gibi pek çok meselede onun bu ıslahçı tarafı öne çıkmaktadır. Bunlar Carullah’ın eserlerinin de zemini oluşturan temel mevzulardır. Öte yandan mevzuları ele alışında seyahat ettiği şehirlerin, bildiği dillerin ve astronomi, matematik, felsefe gibi ilimlerle hukuk, tefsir, hadis ilimlerini bir arada okumasının etkisiyle kadim ile cedidin mezci görülmektedir. Bu aynı zamanda Rusya, Finlandiya gibi Batı kültürüne dahil ülkelerde yaşayan Müslümanların meseleleriyle, İslâm ülkelerinde yayılmaya başlayan ıslah düşüncesinin bütünleştirilmesidir. Bununla birlikte Carullah birbirinden ayrılmayan düşüncelere sahip homojen bir düşünür grubu tahayyülüyle “ıslahçı” olarak nitelendirilip anlaşılması mümkün olan bir düşünür değildir. “Müslüman Luther’i” olarak adlandırılmasına rağmen İslâm’ın reforma ihtiyaç duymadığını, bozulmanın Müslümanların kendisinde olduğunu sıklıkla vurgulamıştır. Toplumsal hayatta ıslahı savunan diğer pek çok düşünür gibi Carullah’ın görüşleri de belirli kalıplar çerçevesinde değerlendirilemez. Bunun en açık görüldüğü yerlerden biri sünnetle ilgili görüşleridir. Sünnetin İslâm’da bilgi ve amel kaynağı olarak Kur’ân’dan önce geldiği düşüncesi, “Kur’ân İslâmı” olarak adlandırılan düşünceyi savunan pek çok ıslahçı düşünürle çelişmektedir. O, tecdid hareketine dahil düşünürlerin pek çoğu tevhide vurgu yapıp insanın teşri faaliyetlerini şirk kapsamında ele alırken, ictihad ve teşri yetkisini öne çıkarmasıyla da özgün bir yer tutmaktadır.
Musa Carullah İslâm dünyasındaki gerilemenin kaynağına ictihad yoksunluğunu koyarken, taklidin yaygınlaşması ve İslâm akidesinin bozulmasından fıkıhçıları ve kelâmcıları sorumlu tutar. Onun İslâm’ı ele alırken sürekli olarak sosyal boyutlarıyla ilgilendiği söylenebilir. Medreselerde kelâm ve mantık gibi ilimlerin yanında hadis, tefsir, matematik, tarih gibi ilimlerin okutulması gerektiğini savunurken de temel meselesi mevcut durumda İslâm’ın sosyal boyutunun ihmal edilmesidir. Öte yandan “Ben fakihlerin mezheplerini, kelâmcıların kıyaslarını, siyasetçilerin hevalarını, sosyologların teorilerini hiçbir suretle Kur’ân-ı Kerim’in ayet-i kerimelerine ve Hz. Peygamber’in sünnetlerine takdim edemem” diyen bir düşünür olarak medreselerde yalnızca modern ilimlerin okutulmasını savunan cedidçi düşünürlerden ayrılmaktadır. “Ahiret için değil bu dünya için var olan din”, şekilcilikten öte Müslümanların salih amel işleme gayreti ekseninde işleyen bir düzenleyicidir. Bu nedenle evrensel ve hükmü her daim kaim bir kaynak olarak Kur’ân-ı Kerim’i döneminde karşılaştığı pek çok meseleyi açıklamak üzere esas alır. Olası bir Rus-Türk savaşı sırasında Rusya’da yaşayan Müslümanların ne yapması gerektiğini Enfal Suresi 72. ayet üzerinden açıklaması buna örnek olarak verilebilir. Bununla birlikte onun için yeni bir usulün geliştirilmesi ve İslâm dünyasında gerçekleşecek sosyal inkılap için aklın hürleştirilmesi adına eğitimde özellikle zihni gelişmeyi sağlayacak bir ıslahın gerekliliği tartışmasızdır. Carullah bunun gerçekleştirilmesinde kadınların eğitiminin önemini bilhassa vurgular. O kadınların fitne gibi bir sebeple sosyal hayattan uzaklaştırılmasına karşı çıkarak hem mekteplerde hem de hayatın diğer alanlarında bulunmalarını şiddetle savunur. Bu bağlamda ismet ve iffetin asıl koruyucusunun hicaptan ziyade kuvvetli bir terbiye olduğunu dile getirir. Kadınlara eğitim ve eskiden sahip oldukları hakları geri kazanma imkânı sağlanmalıdır.
Musa Carullah’la ilgili önemli hususlardan biri de ilahî rahmetin umumiliği hakkındaki görüşleridir. Kendisinin şiddetle eleştirilerek Orenburg’taki Hüseyniye Medresesi’nden de ayrılmasına neden olan Rahmet-i İlahiye Burhanları isimli eserinde ayrıntılı bir biçimde ortaya koyduğu gibi Carullah, ilahî rahmetin yalnızca Müslümanları kapsamadığını ve azabın ebedi olmadığını savunur. Bunu yaparken çeşitli ayet ve hadislerin yanısıra sahabe ve tâbiînin ifadelerinden de faydalanır. Bu meyanda Carullah’ın esasında sahabe döneminden beri var olan söz konusu düşüncenin bir savunucusu olarak eski bir tartışmanın yeni bir taraftarı olduğu söylenebilir.
Yazdığı yazılar, çıkardığı gazeteler ve verdiği eserlerle pek çok önemli hususta Müslümanlara öncülük eden Musa Carullah, Sovyet rejiminin Müslümanlara uyguladığı baskılar nedeniyle uzun süre unutturulmaya çalışılmış ve ihmal edilmiş bir düşünürdür. Bununla birlikte bilhassa sürgünde bulunduğu dönemde Rusya’da hakkında yalnızca olumsuz yazıların yayınlandığı bir düşünür olmasına rağmen, fikirleri İslâm dünyasının pek çok kısmına yayılmıştır.
Öne Çıkan Eserleri
-
Kavaid-i Fıkhiyye: Kazan 1910.
-
Rahmet-i İlahiyye Burhanları: Orenburg 1911.
-
Uzun Günlerde Ruze: Kazan 1911.
-
Büyük Mevzularda Ufak Fikirler: Petersburg 1914.
-
Islahat Esasları: Petersburg 1915.
-
Şeriat Esasları: Petersburg 1917
-
İslâm Milletlerine (İslâm’ın Elifbası): Berlin 1923.
-
Hatun: Berlin 1933.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu