Hayatı

Künyesiyle birlikte tam adı Şemsüddin Muhammed b. Eşref el-Hüseynî es-Semerkandî’dir. Semerkandî nisbesi doğum yeriyle ilgili yeteri kadar fikir verir, ancak doğum yeri hakkındaki bu ipucu doğum tarihiyle ilgili mevcut değildir. Kaynaklar Semerkandî’nin hangi tarihte doğduğuyla ilgili herhangi bir bilgiye yer vermezler. İsminde yer alan el-Hüseynî nisbesi ise nesebi hakkında bir fikir verir. Bu nisbeye atıfla “Seyyid” olarak da anılmıştır (Yörük, 1987: 3-4). Doğum yerine ait bilgiden yola çıkarak Semerkant’ta yetiştiği bilgisi çıkartılabilse bile hayatıyla ilgili bilgilerimiz çok sınırlıdır. Kâtip Çelebi, Semerkandî’nin Mardin’de Artuklu Sultanı Karaarslan’a Burhanuddin Nesefî’nin Mukaddime (el-Fusûl) adlı eserin şerhini Miftâhu’n-nazar (veya Şerhu’l-Mukaddimeti’l-Burhâniyye) adıyla takdim ettiği bilgisine yer verir (Kâtip Çelebi, 1941: 1803). Semerkandî’nin es-Sahâifu’l-ilâhiyye’sinin Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa nr. 1688’de bulunan nüshasında yer alan ve bilginin 1287 yılında Mardin civarında bulunduğu şeklindeki bir nota sahiplik ettiğini bildiren not da Kâtip Çelebi’yi teyid eder. Bununla birlikte ölüm tarihi söz konusu olduğunda Kâtip Çelebi’nin verdiği bilgiler kadar, onu takip eden müelliflerin belirlediği 600/1203, 683/1284, 690/1291 gibi tarihler ve en mevsuk görünen, Kitâbu’l-Me‘ârif’ten çıkarsanan  702/1303 gibi tarihler teyitsizdir ve çelişkili yapıları itibariyle tashihe muhtaçtır. Yakın zamanda yaptığı çalışmada N. Pehlivan Laleli Koleksiyonu, nr. 2432’de bulunan Semerkandî müellefatı mecmuasında yer alan ve müstensih Muhammed b. Mahmud b. Ömer el-Gâzî es-Semerkandî’nin es-Sahâif’i bizzat Şemseddîn Semerkandî ile mukabele ettiği tarihe ve bu tarih üzerine düşülen tashih kaydına işaretle bilginin ölüm tarihin 722/1322 olarak belirlemiştir. Elde bulunan verilere göre mevcut durumda bilginin ölüm tarihiyle ilgili en mevsuk kayıt bu görünmektedir (Pehlivan, 2014: 16-20). 

Öğretisi

Geometri

Semerkandî’nin asıl ününü borçlu olduğu Öklid geometrisi üzerine yazdığı Eşkâlü’t-te’sîs adlı eser, kısa olmasına rağmen medreselerde geometrinin öğrenilmesi bağlamında Kadızâde şerhiyle birlikte yaygın bir biçimde okutulmuştur. Semerkandî matematiğe giriş bilgilerini Öklid geometrisindeki temel şekillerden (eşkâlü’t-te’sîs) hareketle ortaya koymak ister. Eserdeki postulatları ispatlama çabası eserin bir tür aksiyomsuz geometri çabası olarak okunmasını mümkün kılmaktadır. Eser hakkında çok sayıda da şerh ve hâşiye kaleme alınmıştır. Diğer yandan Semerkandî, bu eseriyle var-olanlar dünyasını (te’sis) temsil ettiği düşünülen temel geometrik formları (eşkal) tanıtmak ister. Bu anlamıyla eser geometrik varlık tasavvuruna sahip Eflâtuncu dünya görüşüne bir giriş niteliğindedir. Eserde ele alınan önermeler, hem ölçme hem de cebir işlemleriyle doğrudan ilgili değildir.

Mantık ve Âdâbü'l-Bahs

Semerkandî’nin mantık konusundaki görüşleri özellikle Kıstâsü’l-efkâr fî tahkîki’l-esrâr adlı eserinde bulunur. Üzerine yazılan çok sayıda şerh, İbn Haldûn’un da dikkat çektiği üzere kitabın önemini gösterir. Eser geleneksel tasavvurât (kavramlar) ve tasdîkât (önermeler) ayırımına dayalı olarak yazılmış, ancak son kısmında tartışma usûllerini içeren bir bölüm (âdâbü’l-bahs ve’l-münâzara) içermesi itibariyle de orijinal bir tertibe sahiptir. Semerkandî burada Fârâbî, İbn Sînâ, Ebherî, Gazzâlî, Fahreddin er-Râzî ile onun öğrencisi Keşşî ve Ebü’l-Berekât el-Bağdâdî gibi kendisinden önceki üstatların görüşlerini değerlendirir. Örneğin, Müslüman filozofların ortaya koydukları biçimiyle mantığı sunmakla birlikte Hunecî’nin kıyasın sonuç veren modlarını artırmaya yönelik tasarruflarını reddeder. Diğer yandan Râzî ve Urmevî’nin mâniatü’l-huluvv’ün iki parçadan teşkil olunabileceği görüşlerini de kabul etmez.

Semerkandî’nin cedel bahsine paralel biçimde araştırma ve tartışma yöntemleri (âdâbü’l-bahs ve’l-münâzara) konusunu ele alması ve bilgiye ulaştıran mantığa tartışma ve araştırma yöntemini eklemesi onun düşüncesinin metodolojik bilimleri bir bütün olarak ele alma yönünde önemli bir adımdır. Semerkandî kendisiyle müstakil bir ilim dalı haline gelen araştırma ve tartışma yöntemleri hakkında müstakil eserler de yazdı. Bunlardan özellikle Kitâbu Âdâbi’l-bahs adıyla da tanınan eseri sahasındaki ilk eserlerden biri kabul edilir. Üzerine onlarca şerh ve haşiye yazılmış, beş yüzyılı aşkın bir süre medreselerde okutulmuş ve hala da okutulmaya devam etmektedir.

Kelâm

Semerkandî kelâmî eserlerinde müteahhirîn dönemde tartışılan problemleri tartışmış, özellikle es-Sehâif adlı eserini Fahreddin er-Râzî ile birlikte oluşan yeni kelâm sistemine uygun olarak yazmıştır. Semerkandî’ye göre kelâm ilmî, metafizikle ortak konuları inceler ancak vahye dayanması sebebiyle ondan ayrılır. Semerkandî bu anlayışına uygun olarak semiyyat bahisleri dışında kelâmî konuları aklî delillerle desteklemiştir. Bu nedenle aklın müstakil olamayacağı Kelâm sıfatı ve Rü'yetullah konuları dışında, diğer bütün gerçeklerin bilinmesinde aklın esas alınması gerektiğini ileri sürmüştür. Hatta akıl, peygamberin haber vermesiyle bilinebilen haşr, hesap, mükâfat ve ceza gibi ahiretle ilgili durumları mümkün görme ve bu imkânı açıklama fonksiyonuna sahiptir. Üstelik ona göre naklin delil olması, aklın bulunmasına bağlıdır. Akıl ile naklin çatışması halinde ise, ya nakil en yakın ihtimale göre yorumlanmalı veya naklin öngördüğü bilgi Allah'a havale edilmelidir.

Varlığı kelâmî geleneğe bağlı olarak kevn/oluş olarak tanımlayan ve müşterek kabul eden Semerkandî, Zorunlu Varlık’ın varlığı ve mahiyetinin ayrı olduğunu savunur. Böylece Semerkandî müteahhir dönemdeki birçok kelâmcının aksine Gazzâlî ve Râzî çizgisine sadık kalır. Onun özellikle atomculukla ilgili delillerinin Râzî’nin el-Metâlib adlı eserinden aktarıldığını söylemek mümkündür. Semerkandî Allah’ın mahiyet ve hakikatinin bilinemeyeceği, onun ancak vücud, vücub, ilim, kudret, v.s. gibi vücudî ve cisim, mürekkep ve araz olmaması gibi selbî sıfatlarının bilinebileceğini belirtmiştir. Allah’ın varlığına dair müteahhirin dönemde kullanılan delilleri kullanan Semerkandî imkân deliline oldukça geniş yer vermiştir.

Semerkandî Mâtürîdîlerle birlikte tekvin sıfatını kabul etmekle beraber bu sıfatı izafî sıfatlar arasında sayar. Böylece Semerkandî, fiili sıfatları ne Mâtürîdî gibi subûti sıfatlardan saymış, ne de Eş'arî'nin, fiili sıfatların hadis olduğu şeklindeki görüşüne katılmıştır.

Semarkandî’nin dikkat çektiği önemli noktalardan biri Allah’ın birliğinin aklen ispatının zorluğudur. Kelâmcıların kitaplarında maksadı ifade edebilecek bir delil de yoktur.

Filozofların delilleri ise tamamen vücudun zâtın aynı olduğu şeklindeki teze dayanmaktadır ki Semerkandî zaten bunu kabul etmemektedir. Kelâmcıların itibar ettiği burhân-ı temânu' delili de ona göre sadece bütün mümkünata kadir, aynı anda ve beraber fail olan iki ilahın bulunamayacağını ortaya koymaktadır. Burhân-ı temânu‘ delilini maksadı tam olarak ifade etmeyen bir delil olarak gören Semerkandî’ye göre Allah’ın birliğini ispat konusunda taayyün ve vacibü’l-vücûd özelliklerine başvurmak gerekir. Daha sonra Teftâzânî gibi müellifler de burhân-ı temânu‘’yu gündeme getirmiş ve konu çok fazla tartışılmıştır.

Semerkandî’nin en dikkat çekici yorumlarından biri de “istiva” ifadesini, “mahlûkâtı rahatlatlatma” şeklinde Tevrat’tan hareketle altı gün sonunda dinlenme ifadesiyle tevil etmesidir. Semerkandî birçok konudaki fikrinde münferit kalmasına rağmen eserinin sistemi ve delillendirme yöntemi onun Râzî ile birlikte oluşan müteahhirîn kelâmı içinde değerlendirilmesi gerektiğini gösterir.

Öne Çıkan Eserleri

  • Şerhu’l-Mukaddimeti’l-Burhâniyye: Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3034; Fâtih, nr. 3087.

  • Eşkâlü’t-Te‘sîs: nşr. Ebü’l-Feth Muhammed b. Saîd el-Hüseynî, İstanbul 1268, 1274; nşr. Muhammed Süveysî, Tunus 1405/1984.

  • er-Risâletü’s-Semerkandiyye fî Âdâbi’l-Bahs: nşr. Mahmud el-İmâm el-Mansûrî, Mecmû‘a Müştemile içinde, Kahire 1353, s. 125-132.

  • Kıstâsü’l-Efkâr fî Tahkîki’l-Esrâr: Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2562; Âtıf Efendi Ktp., Âtıf Efendi, nr. 1673, 1674; Dârü’l-Kütübi’l-Mısriyye, Mantık ve Âdâbü’l-Bahs, nr. 38; Eleştirili metin ve Türkçe çeviri: Necmeddin Pehlivan, Kıstâsu’l-Efkâr (Düşüncenin Kıstası), İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, 2014.

  • Şerhu’l-Ķıstâs fî ‘İlmi’l-Mikyâs: Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 2666, 2667, 2668.

  • ‘Aynü’n-Nazar fî ‘İlmi’l-Cedel (fi’l-Mantık): Dârü’l-Kütübi’l-Mısriyye, Mantık ve Âdâbü’l-Bahs, nr. 197.

  • el-Mu‘tekadât: Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 2432.

  • Beşâretü’l-İşârât: Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2418.

  • es-Sahâ‘ifü’l-İlâhiyye: nşr. Ahmed Abdurrahman eş-Şerîf. Küveyt, 1405/1985.

  • el-Ma‘ârif fî şerhi’s-Sahâ‘if: Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr.1651.

  • Şerhu Menşei’n-nazar, nşr. N. Pehlivan, H. E. Ceylan, “Semerkandî’ye Ait İki Yeni Eser”, Nazariyat 6/1 (2020): 115-207

  • Şerhu’n-nikât, nşr. N. Pehlivan, H. E. Ceylan, “Semerkandî’ye Ait İki Yeni Eser”, Nazariyat 6/1 (2020): 115-207.

    Kaynak: İslam Düşünce Atlası
    Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu