Hayatı
Fâtih devri Osmanlı âlimlerinden olan Hayâlî, kadılık vazifesini icra eden babası Hoca Musa Efendi’nin yanında ilim tahsiline başladı. Sonrasında Alâeddin Ali et-Tûsî (ö. 887/1482) ve Hızır Bey (ö. 863/1459) gibi isimlerden ders aldı. Bu isimler üzerinden ilmi silsilesi Fahreddin er-Râzî’ye uzanan Hayâlî, Hızır Bey’in yardımcılığını da (muîd) yapmıştır. Bursa, Filibe, Edirne, İznik gibi şehirlerde müderris olarak görev aldı. Filibe’deki Şehabettin Paşa Medresesi’nde görev yaparken Teftâzânî’nin Şerhu’l-Akâid’i üzerine bir hâşiye yazdı ve dönemin sadrazamı Mahmud Paşa’ya (ö. 878/1474) sundu. Daha sonra Osmanlı medreselerinde ders kitabı olacak bu eser sebebiyle çokça iltifata nail oldu. İznik Orhaniye Medresesi müderrislerinden Tâceddin İbrahim Hatibzâde’nin (ö. 864/1460) vefatı üzerine bu medreseye müderris olarak atandı. İznik’te görevine başladıktan birkaç sene sonra henüz 33 yaşındayken yaklaşık 875/1470 tarihinde vefat etti. Kabri Bursa’daki Zeynîler Mezarlığı’nda Molla Hüsrev’in kabri yakınındadır.
Tûsî, Teftâzânî, Cürcânî ve Devvânî gibi önemli kelâmcıların çeşitli eserlerine şerh ve hâşiyeler yazan Hayâlî, aynı zamanda Zeyniyye tarikatına mensup zühd ve takva sahibi bir âlimdi. Molla Hayâlî’ye, titiz ve dikkatli çalışması, edebî ve nazik üslubu sebebiyle Hayâlî denildiği söylenir. Arapça, Farsça ve Türkçe olarak üç dilde şiir yazmış olan Molla Hayâlî, kendisinden sonra yaşamış olan şair Hayâlî Bey (ö. 964/1556-57) ile zaman zaman karıştırılmaktadır.
Öğretisi
Molla Hayâlî’nin ilmî silsilesi Hızır Bey, Molla Yegân ve Molla Fenârî üzerinden Fahreddin er-Râzî’ye ulaşır. Fıkıh usûlü, tefsir ve dil bilimlerine dair şerh ve hâşiyeleri olsa da daha çok kelâmcı yönüyle meşhur olmuştur. Râzî sonrası, felsefeyle iç içe geçmiş kelâm tarzı eserlerinde kendini gösterir. Osmanlı medrese sistemine “kelâmî-irfânî” olarak tanımlanan bir anlayışın hakim olduğu bir dönemde yaşaması ve Zeyniyye tarikatına mensubiyeti sebebiyle eserlerinde tasavvufî izahlar ve tercihler görülür. Özellikle Kasîde-i nûniyye şerhinde açıkça müşahede edilen bu tarz, XVIII. yüzyılda eser veren Dâvûd-i Karsî (ö. 1169/1756) ve Hâfız er-Rûmî (ö. 1154/1741) gibi diğer şarihler tarafından sert bir şekilde eleştirilmiştir. Bu eleştiriler özelde Hayâlî’ye yöneltilmiş gibi görünebilir. Aslında eleştirilerle, o dönemde felsefe ve tasavvufla iç içe geçmiş Eş’arî kelâma meyleden anlayışın hedef alındığı anlaşılmaktadır.
Hayâlî’nin Şerhu’l-akâid üzerine kaleme aldığı hâşiye kendisinden sonra gelen şârih ve muhaşşileri etkilemiştir. Onun bu hâşiyesi üzerine çok sayıda hâşiye ve talikât türü eser yazılmış ve neredeyse başlı başına bir literatür halini almıştır. Yaptığı tercihler ve alıntılar kimi zaman kabul görmüş kimi zaman da özellikle İsâmuddin İsferâyînî’de (ö. 945/1538) olduğu gibi eleştirilmiştir.
Döneminin gereği olarak özellikle Teftâzânî ile Cürcânî’nin eserlerinden faydalanan ve onların kelâm tarzını benimseyen Hayâlî; tekvin konusunda Eş’arî bir anlayıştadır. Kulun iradesi konusunda bir makdurun iki kudretle gerçekleştiğini söyleyen İsferâyînî’nin (ö. 418/1027) görüşünü benimsemiştir. Teklifin şer’î mi yoksa aklî mi olduğu tartışmasında ve hüsün-kubuh konusunda Mâtürîdî görüşleri savunur. Yeniden dirilme konusundaki ifadelerinden de ruh beden ayırımını savunduğu anlaşılmaktadır.
Fikirlerinden anlaşıldığı üzere Hayâlî, felsefe ile iç içe geçmiş Eş’arî tarzı bir kelâm anlayışına sahiptir. Ancak fikrî temellerini gösteren önemli ihtilaf konularında Mâtürîdî görüşleri tebarüz etmektedir. En nihayetinde onun, Ehl-i Sünnet çatısı ve vurgusu altında felsefe, kelâm ve tasavvufun cemedildiği bir fikir yapısına sahip olduğunu söylemek mümkündür.
Öne Çıkan Eserleri
-
Hâşiye alâ Şerhi’l-Akâidi’n-Nesefiyye: İstanbul 1260, 1279, 1287, 1321; Kahire 1297.
-
Şerhu’l-Kasîdeti’n-Nûniyye: Abdunnasîr Nâtûr Ahmed el-Melîbârî el-Hindî, Şerhu’l-Allâmeti’l-Hayâlî alâ’n-Nûniyye: Mektebetü Vehbe, Kahire 2008.
-
Hâşiye alâ Şerhi Tecrîdi’l-Akâid: Nüsha bilgisine ulaşılamadı.
-
Hâşiye alâ Şerhî’l-Makâsıd: Süleymaniye Ktp., Şehit Ali Paşa, nr. 2829, vr. 9-29.
-
Hâşiyetü Şerhi’l-Mevâkıf: Süleymaniye Ktp., Şehit Ali Paşa, nr. 2844/7, vr. 105-113.
-
Hâşiye alâ Risâleti’l-İsbât-ı Vâcîb: Râgıp Paşa Ktp., nr. 1456.
-
Müsveddâtü Hayâlî alâ’l-Keşşâf: Nüsha bilgisine ulaşılamadı.
-
Risâle fî Tefsîri Kavlihî Teâlâ: Süleymaniye Ktp., Şehit Ali Paşa, nr. 2720/14, vr. 163-168.
-
Hâşiye alâ Şerhi’l-Vikâye: Nüsha bilgisine ulaşılamadı.
-
Hâşiye alâ Şerhi Muhtasâri’l-Müntehâ: Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 597; Süleymaniye Ktp., Murad Molla, nr. 656; Hamidiye, nr. 437.
-
Hâşiyetü’t-Telvîh: Beyazıt Devlet Ktp., nr. 1740; Çorum Hasan Paşa İl Halk Ktp., nr. 1634/4.
-
et-Ta’likât alâ’l-Mutavvel: Âtıf Efendi Ktp., nr. 2313
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu