Hayatı
Hayatı hakkında çok az bilgiye sahip olunan sanatçının doğum yeri ve tarihi bilinmemektedir. Asıl adı Nasuh b. Karagöz b. Abdullah el-Bosnavî olup, matematik alanında yazmış olduğu ilk eseri olan 1517 tarihli Cemâlü’l-Küttâb ve Kemâlü’l-Hüssâb’ın (İÜK, T. 2719) ketebesinde adını “Nasuh b. Abdullah” ve “Nasuh b. Karagöz el-Bosnavî” şeklinde kaydetmiştir. İsminde yer alan Bosnavî ibaresinden kendisinin Bosnalı olduğu anlaşılmaktadır. Dedesi veya babasının devşirme olduğu tahmin edilmekte olup, çok küçük yaşta saraya alındığı, II. Bâyezîd döneminde Enderun’a girerek burada Saî Çelebi’nin öğrencisi olduğu bilinmektedir. I. Selim ve Kânûnî Sultan Süleyman dönemlerinde tarih yazıcılığıyla görevlendirilmiş, yazdığı bu tarihleri bizzat resimlemiştir.
Kent tasvirlerini içeren çalışmaları ile Osmanlı minyatür sanatına topoğrafik resimleme anlayışını yerleştiren bu çok yönlü sanatçı, nakkaşlığının yanında tarihçi, matematikçi ve silahşördür. Aynı zamanda iyi bir hattat olan Nasuh, dîvânî ve nesih hatta oldukça başarılı olup, bu iki yazı türüne kendi yorumunu katarak getirmiş olduğu yeniliklerle bilinmektedir. Özellikle dîvânî yazıda önde gelen hattatlar arasında olan Nasuh, bu yazının Osmanlı bürolarında kullanımını başlatmıştır.
Bir dövüş sanatı olan Matrak oyununu icat etmiş olması hasebiyle, kaynaklarda “Matrakçı”, “Matrakî” ve “Silahşör” unvanlarıyla birlikte anılmıştır. Matrak oyunundaki başarısına Aşık Çelebi, Celâlzâde Mustafa ve Gelibolulu Mustafa Âli gibi Osmanlı döneminin ünlü tarihçilerinin eserlerinde işaret edilmektedir.
Nasuh, matrak oyunundaki becerisine binaen Kânûnî’nin şehzâdeleri olan Mustafa, Mehmed ve Selim’in sünnet düğünü şöleninde bir matrak oyunu tertip etmiştir. 21 Haziran 1529 tarihinde At Meydanı’nda başlayan şölen için aynı yıl kaleme alıp resimlediği Tuhfetü’l-Guzât adlı eserinin içerisindeki kale çizimlerinden istifade ederek tekerlekleri olan kâğıttan yapılmış iki hisar inşa etmiştir. Beş kulesi, dört kapısı olan, duvarları nakışlarla süslü bu iki hisarı karşılıklı olacak şekilde meydana konumlandırmıştır. Bu hisarların içerisine yerleştirilmiş olan Osmanlı askerleri önce top ve tüfek ile sonrasında kılıç ve gönderler ile, daha sonra ise matraklarla savaşıp hünerlerini sergilemişlerdir. Devletin ileri gelenleri ve halk tarafından beğeni ile karşılanan bu gösterinin ardından 1529 yılının Haziran ayının sonunda silahşörlük ve matrak oyunundaki başarısından ötürü Kânûnî Sultan Süleyman tarafından verilen bir berat ile kendisine “Üstat” ve “Reis” unvanları verilmiştir. Nasuh’un 1533 yılında kaleme aldığı Umdetü’l-Hisâb’ın 1560 tarihli nüshasının (SK, Nuruosmaniye Kütüphanesi, no. 2984) sonunda bu beratın bir kopyası bulunur. Bahsi edilen belgede Nasuh’un Hayr Bey’in valiliği sırasında Mısır’a giderek oradaki ünlü silahşörlerle türlü silah ve mızrak oyunlarına katıldığı, efsanevi İran kahramanı Rüstem gibi dövüşerek onları alt ettiği bilgisi verilir. Devamında ise bu dövüşler sonunda Hayr Bey’in Nasuh’a Mısır’daki silahşörlerin ona karşı koyamadığını belirten bir temessük verip, takdirlerini dile getirdiği belirtilir. Nasuh’un Mısır’daki bu yarışmalara Kânûnî’nin saltanatının hemen öncesindeki bir dönemde katılmış olduğu düşünülmektedir.
Nasuh, Şah Tahmasb’ın Osmanlılara sığınan kardeşi Elkas Mirza’nın (ö. 1548) İstanbul’a gelişi dolayısı ile gerçekleştirilen tören için de bir matrak gösterisi tertip etmiştir. Hamisi veziriazam Rüstem Paşa (ö. 1561) ve Elkas Mirza’nın huzurunda gerçekleştirdiği bu gösteri çok beğenilmiş ve matraktaki başarısından dolayı ödüllendirilmiştir.
Süleymânnâme adlı eserinin ilk bölümüne düşülen bir kayıttan (TSMK, R. 1286) anlaşıldığı kadarıyla kendisinin Mehmed adında bir oğlu bulunur. Hayatının son yıllarına dair herhangi bir bilgiye ulaşılamamakla birlikte 28 Nisan 1564’te vefat ettiği bilinmektedir.
Öğretisi
Minyatür Tarihindeki Yeri ve Özgün Katkıları
I. Selim ve Kânûnî dönemlerinde konusu tarih olan eserleri yazıp, resimleyen sanatçı, Osmanlı minyatüründe topoğrafik ressamlık adı verilen yeni bir resimleme türünün yerleşmesini sağlamıştır. Tasvirlerinde kimi zaman portolan adı verilen Avrupa deniz haritalarındaki kent betimleme biçimini örnek alan sanatçı, kimi kent tasvirlerinde ise kendi yorumunu katarak oluşturduğu yepyeni bir görsel anlatım dilini kullanarak menzilleri, fethedilen kentleri, kale ve limanları bu özgün anlayış ile resmetmiştir. Tesis ettiği bu özgün dil ile farklı görsel açılarla tasvir ettiği mimari unsurları yan yana getirerek şematik özelliğe sahip figürsüz kompozisyonlar oluşturmuştur.
Topoğrafik anlayışla görselleştirdiği kent tasvirlerinde gözleme dayanan bir görsel dilin varlığı dikkati çekmekte olup bu minyatürlerde adeta fotoğraf çeker gibi ilgili menzilleri kendi gerçeğini yansıtan bir doğrulukla belgelemiştir.
Minyatürlerinde şematik bir anlayış ile görselleştirdiği mimari unsurlar, tek tek seçilebilecek şekilde sahne içerisine konumlandırılmıştır. Matrakçı’nın tüm ayrıntılarından arındırarak, sade ve basit kalıplarla resmettiği bu mimari yapılar, pencere ve kapı detayları ile adeta bir insan suretini anımsatıyor olmaları ile oldukça dikkat çekicidir.
Kent tasvirlerinde kuş bakışı kompozisyon anlayışını benimseyen sanatçı, tepe, ağaç bitki gibi doğa unsurlarını ve mimari yapıları cepheden görünümleri ile resmetmiştir. Yer yer ceylan, kuş, tavşan vb. hayvan unsurlarının yer aldığı bu minyatürlerde insan figürlerine rast gelinmez.
Son derece usta bir desenci olan Matrakçı renk seçimlerinde de ince bir zevke ve geniş bir özgürlüğe sahiptir. İyi bir nakkaş olmasının yanında topoğrafik resimde de oldukça yeteneklidir. Bu alandaki becerisi Tarîh-i Sultân Bâyezîd ve Süleymânnâme’nin ilk bölümleri için yapmış olduğu minyatürlerde net bir şekilde müşahede edilir.
Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn-i Sultân Süleymân Hân (Mecmû-ı Menâzil), Tarîh-i Sultân Bâyezîd, Târîh-i Feth-i Şikloş ve Estergon ve İstunîbelgrâd (Süleymânnâme) adlı minyatürlü eserler Osmanlı minyatür sanatına değişik bir üslup anlayışı getirmiştir. Matrakçı’nın bu üç eser için yapmış olduğu tasvirler Osmanlı minyatürlerinde topoğrafik ressamlığın en mükemmel örneklerini teşkil ediyor olmaları itibarıyla oldukça önemlidirler.
Eserleri
Matrakçı’nın ilk eseri 1517 yılında Sultan I. Selim için matematik ve geometri alanındaki çalışmalarını bir araya getirerek kaleme aldığı Cemâlü’l-Küttâb ve Kemâlü’l-Hüssâb’dır. Bu çalışmanın günümüze ulaşan 18 Ağustos 1559 istinsah tarihli bir nüshası bulunur (İÜK, T. 2719). İki bölümden oluşan yazmada rakamlar, dört işlem, kesirler ve ölçekler hakkında bilgiler verilmiştir.
Matematik alanındaki ikinci eserini Kânûnî döneminde kaleme alan Nasuh, 1533 tarihli Umdetü’l- Hisâb adlı bu çalışmasını Cemâlü’l-Küttab‘ı yeniden ele alıp sonuna bazı ilâveler eklemek suretiyle vücuda getirmiştir. İlgili eserin girişinde ismini “Nasuh es-Silâhî eş-şehîr bi-Matrakî” olarak belirtmiştir. Matematik konulu bu iki eseri ile kendi döneminde matematik alanında da büyük bir üne kavuşmuştur.
Kânûnî’nin cülûsundan hemen sonra, İslâm tarihinin en önemli kaynaklarından biri olan Muhammed b. Cerir et-Taberî’nin Tarih el-Rüsül ve’l-Mülük adlı tarihini Arapça’dan Türkçeye çevirmeye başlayan Nasuh, bu esere birtakım ilâveler yaparak Mecmaü’t-Tevârîh adı altında yeniden kaleme almıştır. 1520 yılında başladığı bu eseri hangi tarihte bitirdiği bilinememektedir. Bu tarih çalışmasını, Taberî’nin bıraktığı 915 yılından devam ettirerek Osmanlı döneminin 1551 yılına kadarki dönemini de kapsayacak şekilde ilâvelerle tamamlamıştır. Eserin I. cildinde yaratılıştan Hz. Süleyman’ın ölümüne kadarki olaylar anlatılmakta olup bugün bu cilde ait iki nüsha Viyana Milli Kütüphanesi’nde (VÖNB, Cod. Mixt. nr. 999; nr. 1187) yer almaktadır. 1187 envanter numaralı olan nüshada Nasuh’un ismi “Nasuh eş-şehîr bi-Martrakî” şeklinde yer almaktadır. Kaykûbad’ın saltanatı döneminden başlayıp Sâsânî hükümdarı Nûşirevân devri olayları ile sona eren II. cilde ait bir nüsha ise Paris’te (PBN, 50) bulunur. Bu nüshada da sanatçının kendisini 1187 no’lu Viyana nüshasındaki gibi “Nasuh eş-şehîr bi-Martrakî” ibaresi ile tanımlamış olduğu görülür. Hz. Muhammed’in doğumu ile başlayan III. cilt, Abbâsî tarihi, Türklerin menşei, Gazneliler, Selçuklular dönemi, Anadolu Selçukluları ve Osmanlılar hakkında verilen bilginin ardından Osmanlı Devleti’nin kurucusu Ertuğrul Gazi döneminde Karacahisar’ın alınması ile sonlanır. Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Fatih, nr. 4278) bu cilde ait bir nüsha bulunur. Eserin Kânûnî döneminin 1551 yılına kadarki Osmanlı tarihini tek parça halinde anlatan IV. cilt diyebileceğimiz müstakil bir nüshasına rast gelinmemiştir. Ancak sanatçının Osmanlı tarihinin muhtelif dönemlerini konu edinen her biri birer müstakil tarih çalışması hüviyetine sahip eserleri bulunmaktadır.
Nasuh’un bunun dışında silahşörlük alanında 1529 tarihinde kaleme aldığı Tuhfetü’l-Guzât adlı bir çalışması bulunur. Okçuluk, kılıç, kalkan, topuz ve at talimi gibi konuların ele alındığı eserin günümüze ulaşan tek nüshası 1532 tarihli olup Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir (Esad Efendi, nr. 2206). Adını “Nasuh es-Silâhî eş-şehîr bi-Matrakî” olarak belirttiği bu çalışmada kendi fırçasından çıkan kroki ve resimler yer alır.
Bir diğer önemli çalışması,1520 yılında Kânûnî’nin emri ile yazımına başlayıp Sadrazam Rüstem Paşa’nın desteği ile 1537 yılında tamamladığı Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn-i Sultân Süleymân Hân’dır. Mecmû-ı Menâzil olarak da bilinen eser, Osmanlı kitap sanatında resimlendirilmiş ilk gazavatnâme olup Nasuh’un resmettiği tarihler arasında ketebe kaydı olan tek çalışmadır. Bu kayıtta eserin sanatçısı “Nasuh es-Silâhî el-Matrakî” olarak kaydedilmiştir. Kânûnî Sultan Süleyman’ın 1534-1536 yılları arasında gerçekleştirdiği I. İran seferini konu edinen yazma Nasuh’un yazdığı tarih kitabının bir kısmı olup içerisinde kendisi tarafından yapılmış topoğrafik ve şematik karakter taşıyan 128 minyatür yer alır. İlgili sefere bizzat katılmış olan Nasuh bu minyatürlerde ordunun İstanbul’dan Tebriz ve Bağdat’a, oradan da Halep ve Eskişehir üzerinden İstanbul’a gidiş ve dönüş güzergâhında konakladığı menzil ve şehirleri belgeleyici bir betimleme anlayışı ile resmetmiş, ilgili menzillerin adlarını da bu tasvirlerin üzerine iliştirmiştir. Bu resimler sanatsal açıdan Nasuh’un en özgün çalışmaları olup aynı dönemde yapılmış olan topoğrafik kent tasvirlerinin sanatçı tarafından yapılmış yeni yorumlarıdır. Figürlerin yer almadığı bu minyatürlerde ilgili kentler, o bölgenin topoğrafik yapısını, bitki örtüsünü, nehir ve göl gibi doğa unsurlarını, bölgeye özgü hayvanları yansıtan bir gerçeklikle resmedilmişlerdir. Eserdeki İstanbul minyatürü en özenli tasvirlerden biri olup payitahtın 1530’lu yıllardaki görkemini yansıtır.
Nasuh, Mecmû-ı Menâzil’in ardından büyük tarih çalışması olan Mecmaü’t-Tevârîh’in Kânûnî devrinin 1520-1551 yılları arasındaki olaylarını konu edinen Süleymânnâme adlı bölümünü kaleme almıştır. Bu bağlamda saray koleksiyonunda yer alan TSMK, R. 1286 envanter numaralı bir anonim yazmanın Süleymânnâme’nin birinci bölümü olduğu düşünülmektedir. İçerisinde minyatürlerin bulunmadığı bu yazma, Kânûnî’nin cülusundan 1537 yılına kadarki olayları ele alır. Mecmu’-i Menâzil ‘in I. İran seferini anlatan metin kısmı, ilgili yazmanın 1533-1536 yıllarını anlatan bölümünde aynı ile kullanılmıştır. Bu durum Mecmû-ı Menâzil’in de Süleymânnâme’nin Kânûnî’nin I. İran Seferi’ni anlatan bir bölümü olduğunu düşündürtür.
Yazmış olduğu eserde isminin geçtiği bir diğer çalışma Fetihnâme-i Karaboğdan’dır (TSMK, R. 1284). Süleymânnâme’nin ikinci bölümünün başlangıcını teşkil eden bu yazma, Nasuh’un kendi hattı ile yazılmış olup minyatür içermez. 16 Kasım 1538 tarihli olan eser Kânûnî’nin 9 Temmuz 1538-29 Ekim 1538 tarihleri arasında gerçekleştirdiği, Karaboğdan seferini ele alır.
Nasuh’un kaleme aldığı, minyatürlerini de yapmış olduğu düşünülen bir diğer resimli tarih 1542-1543 yılları arasındaki olayları anlatan Târîh-i Feth-i Şikloş ve Estergon ve İstunîbelgrâd’dır (TSMK, H. 1608). 1545 civarına tarihlendirilen yazma esas itibarıyla Nasuh’un Süleymânnâme adlı eserinin bir bölümünü teşkil eder. İki bölümden oluşmakta olup birinci bölümde 1543 yılında Barbaros Hayreddin Paşa’nın Fransa’nın güney kıyılarına yapmış olduğu sefer, ikinci bölümde ise aynı yıllarda gerçekleşen, Matrakçı Nasuh’un bizzat katıldığı II. Macaristan seferi ele alınmıştır. 32 minyatürün yer aldığı eserde tasvirleri yapan nakkaşın kimliğine dair bir bilgi bulunmamakla birlikte üslup açısından Matrakçı Nasuh’un minyatürlerine benziyor olmaları hasebi ile bizzat onun elinden yahut atölyesine mensup bir sanatçı tarafından yapılmış oldukları düşünülür. Bu minyatürlerde Barbaros Hayrettin Paşa’nın Akdeniz Seferi esnasında uğramış olduğu Nis, Tulon, Marsilya, Reggio (Riice), Antibes (İnteb) ve Cenova gibi liman şehirlerinin ve II. Macaristan seferi sırasında ordunun İstanbul-Budapeşte arasında konakladığı yerlerin topoğrafik özellikleri ile birlikte resmedilmiş oldukları görülür. Birinci bölümdeki minyatürler Avrupa portolan tarzını yansıtan, çizginin ağırlıkta, rengin geri planda kaldığı figürsüz tasvirler olup Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn-i Sultân Süleymân Hân’da yer alan minyatürlere yakın bir üslup içerirler. İkinci bölümdekiler ise, canlı renkleri ve daha yüzeysel tasvir anlayışları ile birinci bölümdeki minyatürlerden farklılık arz ederler.
Nasuh’un metnini yazdığı bir başka minyatürlü tarih kitabı, 1540 civarına tarihlendirilen Tarîh-i Sultân Bâyezîd’dır (TSMK, R. 1272). II. Bâyezîd döneminde gerçekleştirilen Kili, Akkerman, Avarna, İnebahtı, Modon, Gülek kale ve kentlerinin fethini konu edinen yazma 10 minyatür içerir. Üslup açısından Nasuh’un minyatürlerine benziyor olmaları hasebi ile Matrakçı Nasuh’a ya da onun atölyesinde çalışan bir sanatçıya atfedilirler. İlgili kent ve kalelerin, Osmanlı donanmasına ait gemilerin betimlendiği portolan tarzındaki bu tasvirler sanatsal tavır olarak Târîh-i Feth-i Şikloş ve Estergon ve İstunîbelgrâd’ın birinci grup minyatürlerine oldukça benzemektedirler.
Matrakçı’nın bunun dışında I.Selim’in tahta çıkışından ölümüne kadarki olayları konu edinen Selimnâme (DSL, E. 391) adlı bir çalışması bulunur. Süleymânnâme’nin bir bölümünü teşkil eden yazma, Nasuh’un fırçasından çıkan minyatürler içerir. Tebriz, Amasya, Sivas, Bayburt, Kemah kale kentlerini gösteren bu tasvirler Tarîh-i Sultân Bâyezîd’daki minyatürlere benzeyen teknikle (Avrupa portolan tarzı) resmedilmişlerdir.
Öne Çıkan Eserleri
-
Cemâlü’l-Küttâb ve Kemâlü’l-Hüssâb: İstanbul Üniversitesi Ktp., nr. T. 2719.
-
Mecmaü’t-Tevârîh: VÖNB, Cod. Mixt. nr. 999; VÜNB, Cod. Mixt. nr. 1187; PBN, 50; Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 4278.
-
Tuhfetü’l-Guzât: Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2206.
-
Umdetü’l- Hisâb: British Library, nr. Or. 7988.
-
Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn-i Sultân Süleymân Hân (Mecmû-ı Menâzil): İstanbul Üniversitesi Ktp., nr. T. 5964.
-
Fetihnâme-i Karaboğdan: TSMK, nr. R. 1284.
-
Tarîh-i Sultân Bâyezîd: TSMK, nr. R. 1272.
-
Târîh-i Feth-i Şikloş ve Estergon ve İstunîbelgrâd: TSMK, nr. H. 1608.
-
Selimnâme, Tarih: DSL, E. 391.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu