Hayatı
561/1166 yılında Hemdân yakınlarındaki Ayşan’da doğan Abdullah b. Hamza el-Hasenî el-Yemenî’nin künyesi Mansûr-Billâh’tır. Asıl adı el-Mansûr-Billâh Abdullah b. Hamza b. Süleymân el-Hasenî ez-Zeydî’dir. Zeydi kaynaklar onu İslam büyüklerinden, Ehl-i Beyt’in yıldızlarından, zamanın mücahid, müctehid ve müceddidlerinden biri olarak tanımlar. Abdullah b. Hamza, Hasan b. Muhammed er-Rassâs’tan ilim öğrendi. 583/1187 yılında dönemin âlimlerinin ve ehlü’l-hal ve’l-‘akd’in (devlet başkanı seçen ve azleden heyet) teklifi ile imâmetini/hilâfetini ilan etti. Selahaddin-i Eyyûbî’nin Yemen’den sorumlu kardeşi el-Melikü’l-Aziz Tuğtekin ile hakimiyet mücadeleleri oldu. Tuğtekin Yemen’i kontrol altına alıp 593/1197 yılına kadar orada kaldığı için Mansûr-Billâh’ın otoritesi sadece Kuzey Yemen ile sınırlı kaldı. 598 yılında Mekke Emiri Katâde b. İdrîs ona biat etti ve adına hutbe okundu. Abbasî halifesi Nâsır-Lidinillah’a kendisini eşit gördü ve ona düşmanca bir tavır takındı. 614 yılında Kevkebân’da vefat eden Mansûr-Billâh pek çok eser kaleme almıştır.
Öğretisi
Mansûr-Billâh Abdullah b. Hamza Yemen’de hicri beşinci asırda ortaya çıktığı kabul edilen Mutarrifiyye ve Muhteri‘a çekişmesinin de sonunu getiren kişidir. O, Mutarifiyye’nin küfrüne hükmederek onlarla şiddetli mücadeleler vermiş, nihayet onlarla savaşmıştır. Bu mücadelenin sonunda Mutarrifiyye’nin tarih sahnesinden silindiği kabul edilir. Bu tutumu ile o Zeydî Muhteri‘a fırkası içinde yer almıştır. Bunlar, arazların cisimlerle birlikte yaratıldığı yönündeki Mutarrifî iddialara karşılık Allah’ın, arazları cisimlerden sonra yarattığı (ihtira‘a) dolayısıyla arazların, cismin tabiatında yer almadığını savundukları için Muhteri‘a olarak isimlendirilmişlerdir. Muhteri‘a gurubunun ayrıca, Hz. Ali’nin nass-ı hafî ile imam olduğunu iddia ettikleri, nassa muhalefet edenlerin ise hata ettiğini savundukları ancak onların fıska düşüp düşmedikleri konusunda da tereddüt ettikleri belirtilmektedir. Abdullah b. Hamza’nın eserleri icraatlarını doğrular niteliktedir. O öncelikle bir Zeydî olarak el-Mecmû‘u’l-Mansûrî içinde yer alan birinci ciltte Hz. Ali ve Zeyd b. Ali üzerinden imamet konusunu temellendirir. Ayrıca bir diğer Şii fırkası İmamiyye’nin temel görüşlerini ele alır ve onlara uzun uzun cevaplar verir.
Abdullah b. Hamza Mutarrifiyye ile yaptığı savaşın teorisini oluşturan risâleler kaleme almayı da ihmal etmemiştir. Nitekim er-Risâletül hâdiyye adlı eserinde riddet ehline ve bunların içinde Mutarrifiyye’ye değinir. Yine Mutarrifiyye’ye değindiği müstakil bir risâlesi daha vardır. el-Mühezzeb’de fıkha dair görüşlerini “Taharetten Vasiyyet ve Siyer”e kadar nakleder. Abdullah b. Hamza’nın fıkıh usûlüne dair eseri Safvetü’l-ihtiyâr(ât) onun hem bu noktadaki görüşlerine vakıf olma imkânı sunmakta hem de bu alanda istifade ettiği ekol ve isimleri görmemizi sağlamaktadır. Bu yönüyle eseri oldukça önemlidir. Abdullah b. Hamza, arkadaşlarının kendisinden usûl-i fıkha dair muhtasar, ulemanın kavillerinden önemli olanları içeren, Zeydî üstatlarla birlikte onlara tabi olanların da usûllerini aktaran, bu görüşlerden mezhep içerisinde tercih edilen ve mutemed olanın delilleriyle açıklandığı bir eser kaleme almasını talep etmeleri üzerine Safvetü’l-ihtiyâr(ât)’ı telif etmiştir. Eserin dili oldukça sadedir. Mansûr-Billâh, fıkıh usûlünü kelamdan sonra en değerli ilim olarak görür ve atalarının bu iki ilmi güzelleştiren, yücelten dakik eserler kaleme aldığından bahseder. Muhakkiklerin esere yazdığı mukaddimede, Abdullah b. Hamza’nın fıkıh usûlü ile ilgili tercihleri özetlenerek maddeleştirilmiştir. Son dönem Yemenli/Zeydî usûlcülerden Ali el-Vezîr, Safvetü’l-ihtiyâr’ı Zeydî usûlüne dair tercihleri en iyi yansıtan eserlerden biri olarak takdim eder. Mansûr-Billâh, Yemenli Zeydî seleflerinin tertibini esas alarak fıkıh usûlünü on baba ayırmış; Müczî ile başlayan hilaflı üslubu devam ettirmiştir. O da “Ehl-i ilim bu konuda ihtilaf etmiştir” dedikten sonra kendisinden önceki önemli birçok usûlcünün görüşünü ismen zikreder; en sonunda da “tercih ettiğimiz görüş şudur” diyerek, kendisinin ve hocasının tercihini, ardından da genellikle katılmadığı görüşün yanlışlığını delilleriyle ortaya koymaya çalışır.
Safvet’in temel kaynakları arasında, kendisinden önceki Zeydî usûlcülerden Nâtık-Bilhak’ın el-Müczî’si, Cafer b. Ahmed’in Takrîb ve Kitâbü’l-beyân’ı ile üstadı Rassâs’ın el-Fâik’i bulunmaktadır. Abdullah b. Hamza, hocası er-Rassâs’ı “kâle şeyhunâ …Rassâs” ya da sadece “kâle şeyhunâ” diyerek zikreder. Yine o, “Ebû Tâlib” diyerek Nâtık-Bilhak’a; “Şemsüddin” diyerek Takrîb müellifine sürekli atıfta bulunur. Yer yer Kasım er-Ressî ve Hâdî-İlelhak gibi ilk dönem Zeydî ulemanın da görüşlerine değinir. Mansûr Billâh kendisinden önceki Zeydîlere bazen “imamlarımız” ya da “arkadaşlarımız” diyerek bazen de “imamlarımız ve şeyhlerimizin görüşü budur” diyerek atıfta bulunur. Onun atıfta bulunduğu isimlerden biri de Hâkim el-Cüşemî (ö. 494/1101)’dir.
Eserin Mu‘tezilî kaynakları arasında Kâdî Abdülcebbâr’ın en-Nihâye ve ‘Umed’i ile Ebü’l-Hüseyin el-Basrî’nin el-Mu‘temed ve Ziyâdâtü’l-Mu‘temed’i vardır. Abdullah b. Hamza Zeydî imamlardan yaptığı gibi Ebû Ali, Ebû Hâşim, Kâdî Abdülcebbâr ve Ebü’l-Hüseyin el-Basrî’den de ciddi miktarda nakiller yapar. Onlara genellikle “şeyh” ifadesini kullansa da bazen “mütekellimin şeyhlerimiz” bazen de “Bağdatlı arkadaşlarımız” ifadesi yer alır. Abdullah b. Hamza’nın bu tür nakillerinin kaynağı hocası Hasan b. Muhammed er-Rassâs’tır. Hocası vasıtasıyla en çok nakilde bulunduğu kimse ise Ebü’l-Hüseyin el-Basrî’dir. Safvet’te de ciddi miktarda Kerhî ve Ebû Abdullah el-Basrî’den nakiller vardır. Ayrıca onun çokça nakilde bulunduğu ve yer yer tercihlerine katıldığı isimlerden biri de İsa b. Eban (ö.221/836)’dır. Yine o, Ebû Hanîfe ve arkadaşları diyerek de Hanefî mezhebine atıfta bulunur. Abdullah b. Hamza, bir konuyla ilgili İsa b. Ebân, Kerhî, Ebû Abdullah el-Basrî, Cübbâîler, Kadı Abdülcebbar, Ebü’l-Hüseyin el-Basrî gibi usûlcülerin görüşlerini naklettikten sonra bazen bunlardan birinin görüşüne katılır. Bazen kendi tercihini ortaya koyar. Yazar, eserin çoğu yerinde hocası Rassâs’ın tercihlerine katılmış, bazı yerlerde ise kendi tercihleri ile öne çıkmıştır. Bu çerçevede eserde Zeydî, Mütekellimîn/Mu‘tezilî ve ilk dönem Hanefî usûlcüler şeklinde dört ana gruptan nakil söz konusudur.
Öne Çıkan Eserleri
-
Safvetu’l-İhtiyâr fî Usûli’l-Fıkh: Merkezu Ehl-i Beyt li’d-Dirâsâti’l-İslâmiyye, Yemen 2002.
-
Mecmû‘u Rasâili İmam Mansûr-Billâh Abdullah b. Hamza: (Mecmû‘u’l-Mansûrî 2 içinde) thk. Abdusselam b. Abbas el-Vecîh, Muessesetu’l-İmam Zeyd b. Ali es-Sekâfiyye, San‘a 2002.
-
el-Ecvibetu’ş-Şâfiye ‘ani’l-Mesâili’l-Mutenâfiye: (Mecmû‘u Rasâili’l-İmâm Mansûr Billâh Abdullah b. Hamza-el-Mecmû‘u’l-Mansûrî 2-içinde) thk. Abdusselam b. Abbas el-Vecîh, Muessesetu’l-İmam Zeyd b. Ali es-Sekâfiyye, San‘a 2002.
-
el- Mühezzeb fî Fetâvâ İmam Mansûr-Billâh Abdullah b. Hamza: (Mecmû‘u’l-Mansûrî 3 içinde) thk. Abdüsselam b. Abbas el-Vecîh, Müessesetü’l-İmam Zeyd b. Ali es-Sekâfiyye, San’a 2001
-
Hadikatu'l-Hikmeti'n-Nebeviyye fi Tefsiri'l-Erbaîne's-Seylakiyye: Dâru'l-Hikmeti'l-Yemâniyye, San'a 1413/1991
-
Kitabü’ş-Şâfî: Dâru’l-Yemeni’l-Kubrâ, 1986.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu