Hayatı

Ma‘bed el-Cühenî 20/641 yılında Medine’de doğdu. Halife Abdülmelik b. Mervan tarafından Bizans’a elçi olarak gönderildi ve halifenin oğlu Saîd el-Hayr’ın öğretmeni olarak görevlendirildi. Abdurrahman b. Muhammed b. Eş’as (İbnü’l-Eş’as) tarafından Emevîlere karşı başlatılan isyana karışmasının ardından 80/699 yılında Basra’da öldürüldü.

Öğretisi

Erken dönem kelâmında tartışılan temel problemden biri, insanın fâilliği sorunuydu. Bu sorun etrafında insanın fiillerinin kendisi tarafından meydana getirildiğini savunan Kaderiyye ile insanın fiillerinde herhangi bir etkisinin bulunmadığını düşünen Cebriyye şeklinde başlıca iki yaklaşım biçimi ortaya atılmıştı.

Kaynaklar kader konusunda ilk söz söyleyen veya söyleyenlerin başında Ma‘bed el-Cühenî’nin geldiğini belirtirler. Ancak İbnü’n-Nedîm, Ebü’l-Kâsım el-Belhî’den aktararak kader konusunda ilk tartışan (tekelleme) kişinin Senseveyh ismiyle bilinen Ebû Yûnus el-Esvârî olduğunu ve Mâbed el-Cühenî’nin de ona tâbi olduğunu kaydeder. Bunun yanı sıra kader konusunda ilk konuşan kişinin Hıristiyan iken müslüman olan sonra tekrar Hıristiyanlığa dönen Sûsen isimli Irak’lı biri olduğu, Ma‘bed’in kader görüşünü ondan, Gaylân’ın da Ma‘bed’den aldığı zikredilir.

Ma‘bed el-Cühenî’nin insan fiilleri dâhil hemen her şeyin Tanrı tarafından belirlendiği düşüncesine karşı çıktığı anlaşılmaktadır. Onun söz konusu karşı çıkışında Emevî idarecilerinin izlediği politikanın etkili olduğu söylenebilir. İbn Kuteybe’nin zikrettiği bir anekdot buna açıkça işaret etmektedir: Bir gün Ma‘bed el-Cühenî, Atâ b. Yesâr ile birlikte Hasan el-Basrî’nin yanına gelerek: “Ey Ebû Saîd! Bu yöneticiler (mülûk) Müslümanların kanlarını akıtıyorlar, mallarını alıp kullanıyorlar ve “Bizim amellerimiz Allah’ın kaderine göre cereyan eder” diyorlar. Bunun üzerine Hasan el-Basrî: “Allah’ın düşmanları yalan söylüyorlar” dedi (İbn Kuteybe, el-Maârif, c. 1, s. 441, 484).

İşte Ma‘bed el-Cühenî, insan fiillerinin bizzât kendisi tarafından meydana getirildiği düşüncesini “kader anlayışının” adalet fikri açısından gündeme getirdiği teolojik sorunların üstesinden gelmek için geliştirmişti. Nitekim Kâdî Abdülcebbâr’ın aktardığına göre, Ma‘bed el-Cühenî’nin ölümünden sonra annesi, Hasan el-Basrî’ye gelip, onun insanlara adaletten bahsettiğine tanık olduğunu söylemiştir.

Ma‘bed’in insanın failliğine yaptığı vurgu, kendisinden sonra Gaylân ed-Dımeşkî tarafından sürdürülecek ve bu düşünce Mu‘tezile kelâmının iki esasından biri olan adâlet ilkesinin kavramsal zeminini teşkil edecektir.

Temel Soruları

Ma‘bed el-Cühenî’nin ilgilendiği temel sorunların başında insanın özgürlüğü dolayısıyla Tanrı’nın adaleti sorunu gelmekteydi. Ona göre insanın fâil/özgür olduğunu savunmak hem ahlâkî sorumluluğu hem de Tanrı’nın kötü fiillerden tenzihi anlamına geliyordu.

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televiyonu