Hayatı

Kâşgarlı Mahmûd’un hayatı hakkında maalesef detaylı bilgiler bulunmamaktadır. Kendisi de eserinde hayatına dair çok az bilgi verdiği için bu büyük âlimin hayatına dair detaylı bilgeye sahip değiliz. Bununla birlikte hayatına hakkında eseri ve tarihî kaynaklardaki bilgiler ile yerel çalışmalar çerçevesinde ortaya çıkan iki farklı anlatım karşımıza çıkmaktadır.

Eserindeki bilgiler ile tarihî kaynaklardaki bilgi kırıntılarını bir araya getirdiğimizde Kâşgarlı Mahmûd hakkında şunlar söyleyebilir: Doğum tarihi tahmini olarak 1029-1038 arasıdır. Kâşgar’ın kuzeydoğusundaki Barsgan’da doğduğu bilinmektedir. Mahmûd’un atası “Sâmânoğullarından Türk diyarını fetheden” Emîr Nasr Tigin’dir. Dîvânu lugâti’t-Türk’te Nasr Tigin olarak geçen kişi, Mâverâünnehir ve Buhara fâtihi olan Nasr İlig Han (Arslan İlig Nasr b. Ali)’dır. Araştırmacılar, Mahmûd’un Karahanlı ailesine mensup olduğu veya hanedana yakın yüksek önemli bir aileden olabileceği konusunda hem fikirdir. Bununla birlikte, Ş. H. Akalın (2008: 17-18), onun Doğu Karahanlı hanedanı soyundan geldiğini belirtmektedir. Akalın, Kâşgarlı’nın soy kütüğünü şu şekilde vermektedir: Abdülkerim Satuk Buğra Han, Süleyman Han, Ebü’l-Hasan Harun Kılıç Buğra Han, Yusuf Kadır Han, Muhammed Buğra Han, Hüseyin b. Muhammed Çağrı Tigin, Kâşgarlı Mahmûd.

Soy kütüğünde yer alan Abdülkerim Satuk Buğra Han, İslâmiyet’i seçen ilk Türk kağanıdır. Onun oğlu Süleyman Han Satuk Buğra Han’dır. Kâşgalı’nın dedesinin dedesi olan Ebü’l-Hasan Harun Kılıç Buğra Han, Sâmânîlerin merkezi Buhara’yı 992 yılında ele geçirdiği için Buhara fâtihi olarak nam salmıştır. Yusuf Kadır Han da Hotan fâtihi olarak bilinmektedir. Oğlu Taraz ve İsbicap hâkimi Muhammed Buğra Han, onun oğlu Şemsü’d-devle Arslan İlig unvanlı Barsgan emiri de Kâşgarlı’nın babası Hüseyin b. Muhammed Çağrı Tigin’dir.

Kâşgarlı, 1057 yılında meydana gelen suikastta ailesini kaybetmiş ve bu tarihten sonra Türk ülkelerini gezmeye başlamıştır. 10-15 yıl gibi bir süreçte Türk coğrafyasını gezerek burada Türk dili, kültürü ve tarihine dair son derece önemli malzeme toplamıştır.

Son dönemde yapılan yerel araştırmaların neticesinde ise Kâşgarlı’nın çok daha farklı bir hayat hikâyesi yazılmıştır. Bu araştırmalara göre, Kâşgar’ın 45 km. güney batısındaki Opal köyünde 1008 yılında dünyaya gelmiştir. Annesi ulemadan Hoca Seyfü’d-dîn Büzürgvar’ın kızı Bûbî Râbia’dır. Kâşgarlı, ilk eğitimini Opal’da almış, sonrasında Medrese-i Hamîdiyye ve Medrese-i Sâciyye’de eğitim görmüştür.  Bu medreselerde hadis eğitimi almış, ayrıca Arapça ve Farsça öğrenmiştir. 1057 yılında meydana gelen suikastta ailesini kaybeden Kâşgarlı, Türk ülkelerini gezmeye başlamıştır. Daha sonra Bağdat’a giderek eserini burada tamamlamıştır. 1080 yılında Kâşgar’a dönmüş, Opal’da Medrese-i Mahmûdiyye’yi kurmuş ve vefat edinceye kadar müderrislik yapmıştır. 1090 yılında da vefat edince mezkûr medresenin yanına defnedilmiştir. Son dönemde yapılan araştırmalara göre, Mahmûd mezarı Kâşgar’a 45 km. uzaklıkta bulunan Opal köyündeki Hazret-i Mollam mezarı olduğu tespit edilmiştir.

Her iki anlatıda da, Kâşgarlı Mahmûd’un hayatına dair farklı bilgiler bulunmaktadır. Kâşgarlı’nın soylu bir aileye mensup olduğu, iyi bir eğitim aldığı, 1057 yılında ailesinin suikasta uğradığı ve tarihten sonra Türk ülkelerini gezmeye başladığı, Bağdat’a gittiği ve eserini burada Halife’ye takdim ettiği üzerinde bir uzlaşı bulunmaktadır.

Kâşgarlı Mahmûd, Türk edebî dilinin (Hâkaniye Türkçesi) yanı sıra Arapça ve Farsça’yı oldukça iyi biliyordu. Eserinde kendisini “Türklerin dilde en doğruyu bilenlerinden, anlatımda en açık olanlarından, akılca en yetkinlerinden, soyca en köklülerinden, mızrakta en iyi atıcılarından” birisi olarak tanımlamaktadır. Yine Türk coğrafyasını gezdiğini ve onlara ait ağızları inceleyip öğrendiğini ve Türk dili hakkında en üst düzeyde bilgiye sahip olduğunu eserinden öğrenmekteyiz. Onun iyi silah kullanmasından anlaşıldığı üzere iyi bir savaş eğitimi aldığını da söyleyebiliriz.

Öğretisi

Kâşgarlı Mahmûd, Türk ülke ve bozkırlarını dolaşarak dil, tarih ve coğrafyaya dair son derece önemli malzeme toplamıştır. Müellif topladığı malzemeleri 1 Cemâzîu’l-evvel 464/25 Ocak 1072 tarihinde yazmaya başladığı Dîvânu lugâti’t-Türk isimli eserinde vermiştir. Mahmûd, birkaç defa gözden geçirip ilâveler yaptıktan sonra 12 Cemâzîu’l-âhir 466/12 Şubat 1074 tarihinde eserini tamamlamıştır. Kâşgarlı Mahmûd, 476/1083 yılına kadar kitabın dört redaksiyonunu meydana getirmiştir.

Eserin asıl nüshası kayıptır. Günümüze ulaşan tek nüshası, Millet Yazma Eser Kütüphanesi’nde no. 4189’da bulunmaktadır. Bu yazma, 27 Şevvâl 664/1 Ağustos 1266 tarihinde müstensih Muhammed b. Ebû Bekir b. Ebü’l-Feth es-Sâvî tarafından tamamlanan nüshadır.

Kâşgarlı Mahmûd, eserini kaleme alırken oldukça titiz davranmıştır. Zira eserini mükemmel ve kullanışlı bir hale getirebilmek için dört defa gözden geçirmiş ve düzeltmeler yapmıştır. Bu konuda eserinde “yıllarca eziyet” çektiğini ve kitabı “en iyi şekilde” düzenleyerek yazdığını belirtmektedir. Kâşgarlı, muhtemelen Büyük Selçuklu sultanı Melikşâh’ın eşi Terken Hâtûn ile beraber Bağdat’a gelen Türkler arasında yer almaktaydı. Kâşgarlı, Bağdat’a eserini, muhtemelen 470/1077 yılında Abbâsî Halifesi el-Muktedî bi-Emrillâh’a takdim etmiştir.

Kâşgarlı Mahmûd, Araplara Türkçe’yi öğretmek amacının yanı sıra Türkçe’nin de en az Arapça kadar zengin olduğunu göstermek amacı ile eserini kaleme almıştır. Dîvânu lugâti’t-Türk, Karahanlıların hâkimiyet sahası için çok önemli olmakla birlikte, Kâşgarlı Mahmûd’un neredeyse Türk coğrafyasının tamamını gezip bu kitabı oluşturması eseri tüm Türk coğrafyası ve Türk kavimleri açısından önemli kılmaktadır.

Dîvânu lugâti’t-Türk Arapça olarak kaleme alınmış Türk dilinin bilinen ilk sözlüğüdür. Eser, Türkçeden Arapçaya ansiklopedik bir sözlük mahiyetindedir. XI. yüzyıl Türk dünyasının en önemli eserlerinden biri olan ve Türk lehçelerinin ilk sözlüğü kabul edilen Dîvânu lugâti’t-Türk, bir sözlük olmasından öte Türkler’in hayatını her yönünle ele alan çok önemli bir eserdir. Siyasî, idarî, sosyal, iktisadî ve kültürel açılardan Türkler hakkında çok önemli bilgiler vermektedir. Türk inanış ve efsaneleri, yaşam tarzları, yeme içme kültürü, oturma kalkma ve kılık kıyafet şekilleri ve halk hekimliği hakkında eserinde sayısız örnekler vermektedir.

Kâşgarlı Mahmûd, Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil, Yağma ve Kırgızların lehçelerini iyi bilmekteydi. Eserde, Türkçe’de fiillerin yapısı, dilin kuralları, ses değişimleri ve gramer halleri açısından oldukça önemlidir. Ayrıca kelimelerin kökenlerini vermesi mukayeseli Türk dili araştırmaları açısından büyük bir önem taşımaktadır.

Eser, Türk dilinin en eski sözlüğüdür. İçinde Türkçe şiirler, coğrafya, kültür tarihine ve tarihe dair bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca Kâşgarlı Mahmûd, eserinde bir de dünya haritasına yer vermektedir. Bu harita, fizikî coğrafya açısından önemlidir.

Eserde 8 bin civarında Türkçe kelimenin Arapça karşılıkları verilmektedir. Yine çeşitli bölümlerde ve kelime listelerinin sonunda gramer açıklamaları yapması hasebiyle dönemin Türkçe’sinin küçük bir gramer kitabıdır. XI. yüzyılın Türk boylarının ağızlarını ve etnolojisini ele almaktadır. Türk ülkelerinin şehir, kasaba, köy, akarsu, göl ve dağlarını içeren haritaya yer vermektedir. Yer ve şahıs adlarına yer vermesi açısından onomastik çalışmasıdır. Türklerin bazı efsaneleri, çeşitli âdet ve inanışları, tarım, hayvancılık, avcılık, zanaat ve meslekler, giyim-kuşam, süsleme, eşya ve aletler, silahlar, at çeşitleri, yiyecek-içecek ve yemekler, eğlence, oyun ve çalgı aletleri hususunda önemli bilgiler sunmaktadır. Çeşitli hastalıklar ve onların tedavi şekilleri ile ilaçları hakkında bilgiler vermektedir. 300’e yakın atasözü ile atalar sözü külliyatı; 764 mısra tutan dörtlük ve beyit ile de şiir antolojisidir.

Eser, XI. yüzyıl Orta Asya Türk dünyası hakkında sağlam kültür ve dil mirası olarak ehemmiyetini korumaktadır. Türk kavimlerinin dili ve ağızları ile yine Türk dünyası ile Abbâsî hilâfeti arasındaki kültürel ilişkileri aydınlatılması açısından son derece önemli bir kaynaktır.

Kâşgarlı Mahmûd’un varlığı bildiğimiz ancak günümüze ulaşmayan bir eseri daha vardır. Türk dilinin prensip ve kurallarını ele aldığı Kitâbu Cevâhiri’n-nahv fî lugâti’t-Türk isimli bir eser kaleme almıştır. Bu eserinde, Dîvânu lugâti’t-Türk’te anlattığı Türkçe’nin kuralları ile ilgili açıklamaları vermektedir. Eserin küçük bir gramer kılavuzu şeklinde hazırlanmış olması muhtemeldir. Maalesef eser günümüze ulaşmadığı için eserin muhtevasına dair çok fazla bilgiye sahip değiliz.

Öne Çıkan Eserleri

  • Dîvânu lugâti’t-Türk. (Telif; 464-466/1072-1074) Nşr. Kilisli Rifat Bilge. İstanbul: Matbaa-i Âmire, 1333-1335; Divanü lûgati’t-Türk Tercümesi. I-IV. Türkçe trc. Besim Atalay. Ankara: TDK, 1939-1943; Compendium of the Turkic Dialects [Dīwān lugāt at-Turk]. I-III. Ed. and Eng. trs. Robert Dankoff-James Kelly. Cambridge, 1982-1985; Dîvânu lugâti’t-Türk. Tıpkıbasım. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1990; Dîvânu lugâti’t-Türk. Türkçe çev. ve düz. Seçkin Erdi-Serap Tuğba Yurtsever. İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2005; Dîvânu lugâti’t-Türk: Giriş, Metin, Çeviri, Notlar, Dizin. Haz. Ahmet B. Ercilasun-Ziyat Akkoyunlu. Ankara: TDK, 2014.

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu