Hayatı

Celâleddîn Devvânî’nin öğrencisi olan Kâdî Mîr Hüseyin b. Mu‘înuddîn el-Meybûdî, 852/1449 senesinde doğmuştur. Muzafferiyye Medresesi’nde aklî ve naklî ilimleri tahsil eden Meybûdî, 885/1480-890/1485 arasında Akkoyunlu sultanı Ya‘kûb’un veziri Safiyuddin İsa Tebrîzî tarafından, Yezd’deki vakıfların sorumlusu olarak atanmıştır. Yezd’de aklî ilimler tedrisine devam eden Meybûdî, altı yıl sonra kadılık görevinden ayrılmıştır. Bu görevinden ayrılmasına sebep olan suçlamalar arasında, ilk maddenin (heyûlâ) ezelîliği görüşünü savunması ve heyûlâya Tanrı dediğinin bulunuyor oluşu, dikkat çekicidir. Meybûdî bunun da dahil olduğu suçlamaları reddetmesine rağmen, Kâdîlık görevinden azledilmiştir. Bunun ertesinde telif ve tedris faaliyetlerine devam etmiştir. Şah İsmail, Akkoyunlu hükümdarı Murad Bey’i Hemedan yakınlarında yenerek Şîraz ve Kâzerûn’a kadar olan bölgeyi hakimiyeti altına alınca, çoğunluğu Sünnî olan âlimleri huzuruna çağırtıp Hz. Ebû Bekir, Ömer ve Osman’a hakaret etmelerini istemiş, Şemseddîn Hafrî dışındaki âlimler bunu reddettikleri için öldürülmüşlerdir. Kâdî Mîr’in de bu âlimler arasında olduğu rivayet edilmektedir (Karlığa, 2001: 118).

Öğretisi

İbn Sînâ felsefesinin Râzî-Devvânî yorumu ile İşrâkî-Ekberî çizgiyi telif etmeye çalışan Kâdî Mîr, özellikle Esîruddîn el-Ebherî’nin Hidâyetü’l-hikme’sine yazdığı şerhle Osmanlı ilim hayatında oldukça etkili olmuştur. Sonraki dönem İbn Sînâcıları tasnif ettiği makalesinde D. Gutas, Meybûdî’nin Deştekî ve Devvânî çizgisinden ayrılarak “ana akım İbn Sînâcılık” içerisinde eser verdiğini söyler (Gutas, 2002: 5-15). Hidâyetü’l-hikme şerhi dikkate alındığında makul görünebilecek bu iddia, Meybûdî’nin İşrâkî-Ekberî çizgide kendisini gösteren irfan anlayışı ile Râzîci İbn Sînâ yorumuna yakınlığı hesaba katıldığında kuşatıcı bir doğruluğa sahip görünmemektedir. Meybûdî’nin Tanrı’nın tikellere dair bilgisi ve haşr-i cismânî, heyûlâ, aklın ve istidlâlî bilginin epistemolojik değeri gibi konularda İbn Sînâcı pozisyondan uzaklaşan görüşleri bunun bir kanıtı sayılabilir (Pourjavady, 2011: 36).

 Öne Çıkan Eserleri

  • Şerhu Hidâyeti’l-Hikme: İstanbul 1263, 1321; Leknev 1281, 1309, 1325; Hindistan 1268, 1288. Üzerine hâşiye yazan müellifler: 1. Mevlânâzâde Ahmed b. Mahmûd el-Herevî; 2. Nizâmeddin Osman el-Hatâî; 3. Muhammed Muslihuddîn-i Lârî; 4. Sadreddîn-i Şîrâzî; 5.Hocazâde Muslihuddin Efendi; 6. Lutfullah b. İlyâs er-Rûmî; 7. Pîr Muhammed b. Alâeddin Ali el-Fenârî; 8. Nasrullah b. Muhammed el-Halhâlî (Kanpûr, 1880).

  • Şerhu (Hâşiye ale)’ş-Şemsiyye: İstanbul 1289, 1327.

  • Münşeât: nşr. Nusrat Allâh Furûhar, Tahran 1376/1997.

  • Şerh-i Dîvân-ı Alî İbn Ebî Tâlib: Hasan Rahmânî, Sayyid Ibrahim Ashk Shîrîn, Tahran 1379/2000.

  • Şerhu’l-Kâfiye.

  • Hâşiye ale’t-Tavâli (Hâşiye): Süleymaniye Ktp., Şehit Ali Paşa, nr. 1657, 146 vr.

  • Câm-ı Gîtînümâ fî Hulâsati’l-Hikme: Paris 1641 (Latince tercümesiyle birlikte); nşr. Abdullâh Nûrânî, Tahkîkât-ı İslâmî, Tahran 1365/1986; Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1721; Carullah, nr. 1504.

  • Şerhu Hikmeti’l-Ayn: Beyazıt Ktp, Beyazıd; Çorum Hasan Paşa İl Halk Ktp. 19 Hk, 8093; Diyarbakır İl Halk Ktp., nr. 1834.

  • Şerhu Risâleti Âdâbi’l-Bahs li’s-Semerkandî: Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 4438. 

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu