Hayatı

İmâm-ı Rabbânî , 971/1564’te Hindistan’ın Sirhind kasabasında doğdu. Çiştiyye ve Kâdiriyye tarikatlarından icazetli olan babası Şeyh Abdülehad’ın nezaretinde küçük yaşlarda başladığı eğitimine Siyâlkut’ta devam etti. Burada Şeyh Ya‘kûb Keşmîrî, Kadı Behlûl Bedahşânî ve Mevlânâ Kemal Keşmîrî’den ders aldı. Kadı Behlûl Bedahşânî’den tefsir ve hadis okutma icazeti aldı, aynı zamanda bir Kübrevî şeyhi de olan hocası Ya‘kûb Keşmîrî’ye intisap etti. On yedi yaşında öğrenimini tamamlayıp Sirhind’e döndü ve ders vermeye başladı. Yaklaşık üç yıl sonra Babürlülerin başkenti Agra’ya gitti ve Ekber Şah’ın sarayına girdi. Saray bürokratlarından Ebü’l-Fazl el-Allâmî ile nübüvvet konusunda girdiği tartışmanın sonucunda İsbâtü’n-nübüvve adlı eserini telif etti. Agra’dan Sirhind’e dönüşü sonrasında seyrü sülûkünü babasının yanında devam ettirdi ve 1007/1599’da babası ona Çiştiyye ve Kâdiriyye tarîkatından hilafet verdi. Ayrıca tasavvufun temel klasikleri arasında sayılan et-TaarrufAvârifu’l-maârif ve Fusûsü’l-hikem gibi eserleri de babasından okudu. 1008/1599’da babasının vefatından sonra hac maksadıyla yola çıktı. Delhi’de Nakşibendî şeyhi Bâki-Billah’a intisap etti. Yaklaşık üç ay kadar onunla birlikte bulundu. Hac zamanı geçtiği için tekrar memleketine dönmek zorunda kaldı. Mektûbât adlı eserinin temel metinlerinin bir kısmını da oluşturacak olan Bâkî-billah ile mektuplaşmaları bu dönemde başladı. Delhi’ye ikinci kez gidişinde Bâkî-billah kendisine hilafet verdi. Bâki-billah’ın vefâtı sonrasında irşat faaliyetlerine Sirhind’de devam eden İmâm-ı Rabbânî, bu maksatla müritlerine, dostlarına ve devlet adamlarına mektuplar yazdı. Politik birtakım nedenlerden ötürü 1028/1619’da Babürlü hükümdarı Cihangir tarafından sorgulanmak üzere Agra’ya çağrıldı ve bir yıl süreyle hapsedildi. Ömrünün son yıllarını münzevi bir şekilde Sirhind’de geçiren İmâm-ı Rabbânî 1034/1624 yılında vefat etti.

İslam Düşünürleri

Öğretisi

İmâm-ı Rabbânî’yi tasavvuf tarihinde öne çıkaran husus vahdet-i vücûda dönük eleştirileridir. Üslup ve muhteva bakımından onun vahdet-i vücûd eleştirisi daha çok Alâüddevle Simnânî’ninki ile yakın benzerlikler taşımaktadır. Yoksa bu bağlamda o, İbn Teymiyye benzeri bir eleştiri tarzını benimsemiş değildir. İmâm-ı Rabbânî’nin vahdet-i vücûda eleştiri yöneltmesinin sebepleri arasında kısmen içinde yaşadığı dönemde Hindistan’ın dini-sosyal yapısının ve mevcut din politikalarının etkili olduğu söylenebilir. Bilhassa burada Ekber Şah’ın “din-i ilahî” adı altında tesisinde öncülük ettiği alternatif din politikaları zikredilebilir. Tevhidi, vücûdî ve şuhûdî olmak üzere iki kısma ayıran İmâm-ı Rabbânî, ilkinin aşılması gereken bir mertebe bulunduğu ve onun üzerinde “abdiyet/kulluk” makamının olduğu kanaatindedir. Ona göre vahdet-i şuhûd hakikatin vahdet-i vücûddan daha doğru bir ifadesidir.  Benzer muhteva ile irtibatlı olarak değerlendirilebilecek bir diğer konuda nübüvvet-velayet ilişkisindeki öncelik ya da üstünlük meselesidir ki İmam Rabbânî bu noktada kabul gören klasik tasavvufî öğretiyi de eleştirmiştir. Ayrıca yine tarikatı şeriatın özü ve bir üst mertebesi olarak gören geleneksel sûfî anlayışı da eleştirmiş; ona göre şeriat daha önceliklidir ve tarikat şeriatın hizmetinde bulunmak zorundadır. Fakat her ne kadar kendilerine eleştiriler yöneltmiş olsa da İmâm-ı Rabbânî, tasavvuf öğretisini izahta vahdet-i vücûd mektebine mensup sûfîler tarafından kullanılan terminolojiyi eserlerinde kullanmıştır.

Öne Çıkan Eserleri

  • Mektûbât: trc. Talha Hakan Alp ve dğr., Semerkand Yayınları, İstanbul 2013.

  • Mükâşefât-ı Gaybiyye: Mânevi Yolculuk, trc. Necdet Tosun, Sûfî Kitap, İstanbul 2006.

  • Maârif-i Ledünniyye: Âriflerin Halleri, trc. Necdet Tosun, Sûfî Kitap, İstanbul 2006.

  • Mebde’ ü Meâd: Rabbânî İlhamlar, trc. Necdet Tosun, Sûfî Kitap, İstanbul 2006.

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu